Ana SayfaMüzikBir yaz daha bitti: Ağustos albümleri

Bir yaz daha bitti: Ağustos albümleri

2024’ü de fark etmeden bitirmeye doğru son sürat ilerlerken yaza da veda ediyoruz. Yaza veda ederken Ağustos ayında çıkacak dikkat çeken albümlere birlikte bakalım.

Ağustos’u bitirdiğimizde 2024’ün son çeyreğine gireceğiz. Bir başka deyişle bir yılı daha neredeyse bitirdik. Zamanın ne kadar izafi olduğunu anların dışına çıkınca da fark ettiriyor bu durum. Yine de her ayı, biraz daha çekilir kılan şeylerden biri yeni bir şeyler keşfetmek, yeni albümler dinlemek, şanslıysak yeni insanlarla tanışmak. O sebeple ülkemizden çıkan, geleceği en parlak gruplardan Yangın’ın ‘Bir Yaz Daha Bitti’ şarkısından şu cümleyi çalmak istiyorum. Keyifli bir Ağustos ve yaz kapanışı olsun.

“Hayal etti seni, oradaymışsın gibi
O anda fark etti, bir yaz daha bitti”

 

Fontaines D.C. – “Romance”

2010’ların ikinci yarısıyla birlikte Birleşik Krallık ve İrlanda’dan gelen yoğun post-punk dalgasının en özgün ve güçlü temsilcilerinden biri Fontaines DC. IDLES ile ikisi için türün bayrağını taşıyorlar bile diyebiliriz. Kariyerlerinin dördüncü albümü onlar için bir anlamda değişimin de göstergesi. Önce yaşadıkları yerden, müziklerindeki temel doku İrlanda’dan taşınıp başta Londra olmak üzere farklı yerlere taşındılar. Sonrasında da Partisan Records’tan ayrılıp XL Recordings’e geçtiler. Müziklerine geldiğimizdeyse, 20 Ağustos’ta dinleyeceğimiz “Romance”in, bir Fontaines albümünden ziyade, Fontaines’in müzik yapmasını sağlayan müziklere saygı albümü olduğunu söylemek lazım. Nirvana, Depeche Mode, The Smashing Pumpkins, The Pogues ve çok daha fazlasının birebir duyulduğu özgün besteleriyle “Romance”, geçmişlerine sarılıp bir sonraki adım öncesi nefes aldıkları durak olmaya yakın.

 

The Smashing Pumpkins – “Aghori Mhori Mei”

Ağustos’un hemen başında, albümü haber verdikten sadece 10 gün sonra burnumuzun ortasına bir yumruk atmaya hazırlanıyor Billy Corgan. The Smashing Pumpkins’in 13. Stüdyo albümü olacak “Aghori Mhori Mei” için 2022 yılının son günlerinde stüdyoya giren grup bu sene başında turneden hemen önce süreci sonlandırdı. Billy Corgan’ın vokal ve ritim gitar haricinde klavye ve bas gitarları da kaydettiği albümden hiçbir şarkı paylaşılmamış olsa karşı karşıya olduğumuz albüme dair net bir yorumda bulunmamızı engelliyor. Ancak konser kayıtlarından duyduğumuz kadarıyla doksanların sonunda The Smashing Pumpkins’den bolca duyduğumuz kontrollü agresyona “Aghori Mhori Mei”de de duyacağız.

Nick Cave & the Bad Seeds – “Wild God”

Nick Cave’in son albümünün üzerinden 5 sene geçtiğine inanabiliyor musunuz? Geçen sene gibiydi “Ghosteen”le tanışmamız, Cave’in yas dolu dünyasında duvardan duvara çarpılmamız… 5 sene sonra çıkagelen Nick Cave ve kötü tohumları, vahşi bir tanrının izini sürüyor. Nick Cave 30 Ağustos’ta PIAS etiketiyle çıkacak bu albümü, “Wild God… Bu albümde oyalanma şansınız yok. Çarparsa, çarpılırsınız. Size hayat verir. Sizi hareketlendirir. Tam da bu özelliğini seviyorum Wild God’ın” sözleriyle tanımlamış ve herkese uygun olmadığını beyan etmişti. Tıpkı “Skeleton Tree” gibi. O da herkese uygun bir albüm değildi ancak dünyasına girdikten sonra eliniz başka bir şey dinlemeye gitmiyordu. Nick Cave iyi bildiği sularda yeni tekniklerle, farklı hikayeleri anlatarak yüzmeye hazır. Biz de ulvi yollara yönelirken bile Nick Cave’likten vazgeçmeyen bu zihnin peşinden gitmeye devam ediyoruz.

Jack White – “No Name”

Cayır cayır gitarlı bir Jack White albümü dinleme fikri her zaman insana yaşam enerjisi verir. Evet, solo kariyeri boyunca hiç The White Stripes’taki müzikal agresifliğine ulaşmadı Jack White. Kabul. Ancak belki de bunu istemediği için ve iki kariyeri birbirinden ayırmak istediği için bunu uygulamıştı. 19 Temmuz’da bir günlüğüne sadece Third Man Records’ta plak olarak satışa çıkan “No Name”, 2 hafta sonra dijital platformlardan dinlenebilecek şekilde yayına alınıyor. Albümün plak halini dinleyen müzik yazarlarının ortak görüşü, önceki albümlerine göre gitarın çok daha baskın, çok daha agresif olduğu yönünde. Blues soslu bir Jack White usulü rock albümüyle karşı karşıya olmamız pek muhtemel. Böyle değilse bile hiç fark etmez. Jack White’ın ürettiği herhangi bir şeyi dinlemek bile bazen yetip de artıyor…

Yannis & the Yaw (Yannis Philippakis and Tony Allen) – “Lagos Paris London”

Elbette her müziksever için o ay çıkan albümlerden en heyecanlandığı farklı cevaplara sahiptir. Benim için bu ay, canımızın içi Foals’un frontman’i ve muhteşem bir gitarist olan Yannis Philippakis’in, 4 sene önce kaybettiğimiz efsanevi davulcu, müzik insanı Tony Allen’la başladığı Yannis & the Yaw projesinin ilk ve tek albümünün çıkışı büyük bir heyecan yaratıyor. Allen’ın Nisan 2020’deki ölümünden sonra Yannis, bu afrobeat, caz ve rock tınılarına sahip albümü bitirmeyi kafasına koydu. Tony Allen’ın anısını yaşatmak için Foals’la olan albümünü ve turnesini tamamladığı gibi kendi üstüne düşen kısımları ve eksik kalan davul bölümlerini stüdyoya kapanıp tamamladı. Aslında bir uzun çalar değil “Lagos Paris London”. Bir EP. Ama projenin müzik tarafı kadar Tony Allen gibi bir efsanenin son projesi olması sebebiyle de değeri bir başka. Yannis’in muhteşem işler çıkardığını çıkan şarkılardan anlamak mümkün. 30 Ağustos gecesini heyecanla bekliyorum…

page header

 

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR