Bu yıl da türlü aktivitelerime eşlikçi değişik, eğlenceli, öğretici ve düşündürücü türlü podcast keşfettim çünkü artık aklımıza aynı anda birden fazla iş yapmamız gerektiği öyle bir işlenmiş ki, tek bir eylem peşinde koşarken bile suçluluk hissediyorum. Siz bir de boş durduğumda nasıl bir anksiyete yaşadığımı varın hesap edin. Neyse anksiyete, stres, üzüntü ve diğer olumsuz kemirgenlere karşı şimdi bahsedeceğim podcast’lar iyi geldi. Siz de bir doz içinize sıkın, bakalım açacak mı?
Neslihan Atcan ALTAN
Bir Boşaltım Gizemi – Who Shat on the Floor at My Wedding?
Arkadaşlar, ismi bile merak edip dinlemeye yeter. Biliyorsunuz ki şu aralar -şu ara= son on yıldır falan- podcast janrı olarak True Crime şeker gibi gidiyor. Bu türde o kadar fazla podcast var ki saysam şaşarsınız. Neyse abartmayayım ama gerçekten tür aldı başını gitti ve acayip başarılı yapımlar var. Bu yukarıdaki güzide isimli olan da True Crime -yani tamam işlenen suç da ciddiyeti de tartışılacak türden- türünü, komediye öyle güzel yedirmiş ki, keyifle dinliyorsunuz. İki gelin ve bir k.ka’nın başrolde olduğu bu poscast’ta Karen Whitehouse ve Helen MacLaughlin’in düğün gününde düğün mekanında ortalık yere yapılan bir “iki numara”, çiftimizin aklından çıkmayarak onları bu işi çözmeye zorluyor ve bu iki eğlenceli kadın, yine kendilerinin “vasıfsız” diye nitelendirdikleri amatör dedektif arkadaşları Lauren Kilby’yle gizemi çözme yoluna çıkıyorlar. Gerisini anlatmayayım, siz bir zahmet dinleyin.
Parası olan yaşadı. Gerçek anlamda – The Immortals
BBC 4’ün serilerinden “The Immortals”, bilimsel anlamda yol açtığı şüphenin yanında etik açıdan da birçok sıkıntıyı içinde barındıran bir podcast. Konusu yeryüzündeki birtakım trilyonerlerin ölümsüzlüğü ve sonsuz gençliği bulma, geliştirme tutkusu. Aynı zamanda teknoloji muhabiri olan psikolog Aleks Krotoski’nin yapımcılığını üstlendiği podcast her bölümde ölümü ve yaşlanmayı yenmenin yollarını tonlarca araştırmaya trilyonlarını gömmek suretiyle arayan, kendi bedenlerini denek olarak kullanan, oğlunun plazmasını kendisine, kendisininkini babasına naklettiren trilyonerlerden, Jeff Bezos’a ve daha nicelerine uzanan ilginç bir seri. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de isterim, gençlik iksiri ağzım yüzüm ördeğe dönmeden, bedenim yılların ağırlığı altında dökülmeden bulunsun. Ama bunların çözümünü ben iyice dağıldıktan sonra bulurlarsa yakarım Silicon Vadisini, osunu busunu, ha!! Bu alemde yaşlı olarak ölümsüz de olmayıvereyim yani!
Güzellikten Önce Yaş – Wiser Than Me
Arkadaşlar, 50’den bildiriyorum, o 30’larınız, 30’larınızın ortaları ve sonlarından cakcaklıyorsunuz ya, bu tarafa gelince çok utanacaksınız. Ben utandım, oradan biliyorum. Şahsen 40’tan itibaren susmayı öğrendim, umarım siz de öğrenirsiniz. Öğrenmeseniz de bakın burada ne var: “Seinfeld”in biricik Elaine’i Julia Louis-Dreyfus’un podcast’ı! “Wiser Than Me” ne demek? Benden bilge, benden bilgili, deneyimli demek. Görmüş geçirmiş demek. İşte bizimki de diyor ki “Yahu, yaşını almış güzelim kadınları biz neden daha fazla dinlemiyoruz?” Ve Jane Fonda’dan Fran Lebowitz’e, çok kraliçe kadınlarla sohbetler ediyor. Klas, gusto, zeka ve kaliteli mizahın havai fişek gibi patladığı seriden keyif almayan da benden değildir. -nerede klas? Nerede gusto? Nerede zeka?- Dinlediğinizde bana teşekkür edeceğinize o kadar eminim ki, peşinen diyeyim: “Bir şey değil”.
Tüyler Ürpertici – The Retrievals
Bu seri gerçekten insanı, daha doğrusu kadını yoran, üzen, endişelendiren ve endişelerinin yersiz olmadığını gösteren bir seri. Yine bir “True Crime” örneği ama bu örnek sosyolojik ve psikolojik olarak da bizi farklı boyutlara taşıyor. Yale Fertilite Merkezi’ne gelen birkaç kadının yumurta toplanma işleminde maruz kaldıkları ve aslında kalmamaları gereken inanılmaz acı, bu acıya yıllardır kadınlara karşı yapılan medikal gaslighting’in sonucu kimsenin inanmaması, abartılı bulunması vs. gibi yine kadın bedeni ve zihni üzerinde sadistçe bir tahakküm kurma ve bu canım kadınlara bile isteye bu acıyı çektiren suçlunun kendi hikayesi… İnanılmaz bir sarmal. Kendim de medikal gaslighting’e defalarca uğramış biri olarak, bu kadınların hissettikleriyle empati kurabildiğimi sanıyorum. Neyse, bir dinleyin derim.
Bu dört yabancı podcast’ın yanında geçen yıldan beri kaçırmadığım Deniz Özturhan’ın “Olumlu Dünya”sı, Erdal Erdem’in artık Ozan Özkan’la beraber devam ettiği “Kafamın İçi”, ve “Kalt’ın podcast’ı”na bir de “Pes Podcast” eklendi. Pınar Fidan ve Seda Yüz ölümcül derecede hastalıklı mizah anlayışları, muzip ifadeleri ve pırıl pırıl zekalarıyla beni kendilerine hayran bıraktılar. Anladığım kadarıyla 2024’te de benimle bu ikisi. İşte böyle arkadaşlar. Zengin kalkışı yaparak diyorum ki, ben gider.