Ana SayfaÖzel Dosya42. İstanbul Film Festivali günlükleri: “Mon Crime”

42. İstanbul Film Festivali günlükleri: “Mon Crime”

Festival günlüklerimizde 42. İstanbul Film Festivali’nin Galalar bölümüne dönüyoruz. Bugün kendine özgü sinema tarzıyla hatırı sayılır bir izleyici kitlesi yakalamış olan Fransız yönetmen François Ozon’un son suç komedisi “Mon Crime”ı konuşalım.

Kaan DENK / [email protected]

Festival izleyicisinin yıllardır çok yakından tanıdığı Fransız yönetmen François Ozon bu sene de yeni bir filmle İstanbul Film Festivali programındaki yerini alıyor. Ozon bu kez hikayesi 1930’lu yıllarda geçen temposu yüksek bir suç komedisiyle karşımıza geliyor. Set tasarımlarından tüm oyuncu jestlerine kadar sanki sahnede bir varyete gösterisi izliyormuşuz havasına sahip “Mon Crime” çok iddialı bir film olmadığını itiraf edip daha baştan kendisini seyircisinin kollarına bırakıyor. Eğer siz eğlenmek istiyorsanız eğlenceli hale gelebilen film, takibi kolay ve tahmin edilebilir senaryosuyla bizleri etkilemeye değil eğlendirmeye çalışıyor.

Aktris olma hayalleriyle tutuşan ve bu hayalleri uğruna döneminin en tanınan güç sahibi film yapımcılarından biri tarafından saldırıya uğrayan genç Madeleine Verdier hikayenin göbeğinde yer alıyor. Kendisini kollarından kurtarıp kaçtığı kodaman yapımcı aynı gün aynı dakikalarda öldürülünce tabii ki tüm şüpheler ve adaletin keskin gözleri genç kadının üzerine dönüyor. Köhne adalet sistemi içerisinde bir an bile ciddileşmeden oyununu oynayan “Mon Crime” kadın ile erkeğin, iyi ile kötünün, kuzu ile kurdun arasında kurduğu dinamiklerden komedisini çıkarıyor.

Verdier’in her an yanında olan avukat ev arkadaşı Pauline ve sonradan filme gerçek bir yıldız gibi dahil olan Isabelle Huppert’in canlandırdığı yıldızı sönmüş oyuncu Odette Chaumette bu basit öyküyü bir nebze olsun katmanlandırıyor. Ancak bu katmanların hikayeyi derinleştirmesindense ancak “zenginleştirdiğini” söylemek mümkün olabilir. Fabrice Luchini’nin canlandırdığı yargıç ve onun katibi arasında geçen ritmik screwball atışmalarıysa eski usul karikatürize mizahın en garip örneklerinden birini ortaya koyuyor. Son sözde Ozon’un, kolay izlenen ancak hafızalarda fazla yer etmeyecek bir dönem komedisine imza attığını ve doğru zamanda izlenildiğinde eğlenceli bir seyre dönüşebileceğini belirtelim.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR