Ana SayfaMüzikRengarenk şarkılar, yepyeni starlar, şaşırtan tavırlar: 90’lar Türkçe pop neden hep revaçta?

Rengarenk şarkılar, yepyeni starlar, şaşırtan tavırlar: 90’lar Türkçe pop neden hep revaçta?

Müziğin gün geçtikçe “nereye gidiyoruz” diye hayıflandırdığı günümüzde, insanların en güvenli kaçış noktalarından birisi şüphesiz ki 90’lar Türkçe pop. Modu düşük olduğunda 90’lar Türkçe pop dinleyip de keyiflenmeyen az insana rastladım. Peki Türkiye’nin neredeyse 60 yıllık bir pop müzik tarihi olmasına rağmen neden Türkçe Pop denildiğinde akla ilk 90’lar geliyor? Gelin birlikte bakalım!

Batıkan BAKSI / [email protected]

Türkiye’nin pop müzik tarihi, 1961 yılında Fransız ‘C’est écrit dans le Ciel’ şarkısının Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Türkçe sözlerle ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’a dönüşmesiyle ve İlham Gencer’in yorumuyla başlamıştı. 1961’den sonra başlayan bu pop dalgası, aslında bizim bildiğimiz pop’tan çok uzaktı. Çünkü genel olarak özgün üretimlerle karşılaşmak mümkün değildi ve yabancı şarkılara yazılan Türkçe sözlerle aranjman parçalarla karşı karşıya kalınıyordu. Erol Büyükburç’un yazdığı ilk özgün pop şarkısı ‘Little Lucy’i saymazsak (çünkü İngilizce sözlere sahipti) o dönem aranjman olmayan bir Türkçe Pop şarkısı yok gibiydi. İşte böyle bir ortamda 60’ların ortalarından itibaren Anadolu Pop, popüler bir tür olarak halkın dinleme alışkanlıklarının arasına girmişti. Müzik batılıydı ancak sözler hem Türkçe hem de eski türkülerin ve halk şarkılarının düzenlenmiş versiyonuydu. Hâliyle aranjman pop müziğin en büyük rakibi bir anda Anadolu Pop oluvermişti.

Türkiye’nin gergin 70’lerinde gitgide protestleşen Anadolu Pop gruplarının yaptığı şarkılar, halkın da dilinde marş gibi yayılıyordu. Ülke, karanlık bir atmosfere bürünürken kimse pembe tablolar çizen şarkılara yönelemiyordu, bu da aslında özgün bir pop kültürün çıkmasının önündeki en büyük engeldi. Anadolu Pop ve aranjman pop’un yanında bir tür daha yükselişteydi ki, o da zaten günümüze kadar hep rağbet görecek “ezilenlerin sesi” arabeskti. Anadolu Pop ve arabesk sanatçıları özgün müzikler üretirken; 1970’lerde Ali Kocatepe, Melih Kibar, Onno Tunç, Erol Evgin, Sezen Aksu, Nilüfer, Nükhet Duru gibi isimler geleceğe de adını yazdıracak şekilde kendilerine has üretimler yapmaya başlamışlardı. 20 yıl içinde Türkiye’de ne kadar büyük bir pop patlaması olacağının farkında olmadan yollarına devam eden bu isimler, pop açısından tarihe geçecek bir dönemde de isimlerini duyurmaya devam edeceklerdi. Evet, tahmin ettiğiniz üzere 90’lar Türkçe Pop’tan bahsediyorum. Peki neden Türkiye’de pop müziği andığımız zaman ilk olarak aklımıza 90’lar Türkçe Pop geliyor? Haydi gelin bunun sebeplerinin bazılarına birlikte bakalım!

Yeni bir dönem başlıyor, müzik değişiyor!

70’lerden 80’lere geçiş ile 80’lerden 90’lara geçiş arasında inanın çok fazla fark var. 80’lerin başında yapılan darbenin etkilerini neredeyse ortalarına kadar hisseden Türkiye, 1983’te demokrasiye geçilmesiyle birlikte yeni kurulan düzene de ayak uydurmaya çalışacaktı. Özellikle Turgut Özal’ın benimsediği liberal politikalar da Türkiye’nin rotasını hem batıya çevirmesine sebep olacak hem de Amerikanvari bir sosyal yaşama yönelik çalışmalar yapılacağını gösteriyordu. Türkiye’nin renkli televizyon yayınına geçmesiyle her şey daha renkli olmuştu mesela. Ya da TRT, yeni kanallar açarak çeşitlilik sunmaya başlamıştı. Tabii bu arada insanlar da yavaş yavaş 20. yüzyılın son 10 yılını karşılamaya hazırlanıyor ve eğlence hayatında ne denli bir patlama yaşanacağını bilmiyordu. 1980’lerin ikinci yarısından itibaren özgün üretimler yapmaya başlayan rock ve metal grupları, arabesk şarkıcılarının çektiği arabesk filmler ve yeni yeni çıkmaya başlayan pop şarkıcıları Türkiye’nin 90’lar müziğini dönüştürmeye hazırlanıyordu. 1990’larla elbette müzik dünyasına sihirli değnek değmemişti ancak 80’lerdeki bu dönüşümler 90’lardaki pop ateşini de içten içe yakmaya başlamıştı.

Özgürlük ortamı, müziği de özgürleştirmişti!

1990’lar deyince akla ilk gelenlerden biri de sınırsızmış gibi gözüken bir özgürlük alanı. 1990 yılının ilk aylarında açılan ilk özel televizyon, 90’lardaki müzik için de nefis bir ortam hazırlıyordu. Sonraları Star TV olarak adını değiştirecek Magic Box, yurt dışından yayın yapıyordu ve o dönem bir denetime tabi değildi. Bu da aslında özgürlüğü de peşinden getiriyordu. Herhangi bir denetime takılmayan şarkılar, direkt olarak yayına geçebiliyor halk tarafından dinlenebiliyordu. Bu da sözlerindeki erotizmle gündeme gelen şarkılardan, toplumsal yozlaşmanın eleştirisine kadar sayısız parçanın dolaşıma girmesine sebep oluyordu. Müzisyen ve şarkı yazarlarının üzerinde bir kurul baskısı olmadığı için şarkılar, gençlik umarsızlığında ve parti havasında üretiliyordu.

Daha önce hiç görmediğimiz yüzler, müzik sahnesinde!

Biraz önce de dediğim gibi 80’lerden 90’lara geçiş, sıradan bir geçiş değildi. 80’lerde pop müzikle uğraşan isimler aslında 70’lerde de kendisini göstermiş ve hali hazırda müzik yapan sanatçılardı. Hâliyle halk tarafından biliniyorlardı ve aslında dinleyicilerde heyecan yaratacak şeyler söylemeleri, yeni isimlere göre daha zordu. Ancak 90’ların ilk yıllarından itibaren, bir önceki kuşağın yanında Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak, Sertab Erener, Tarkan, Levent Yüksel, Mirkelam, Yıldız Tilbe, Yonca Evcimik, Serdar Ortaç gibi yepyeni isimler müzik sahnesine çıkmaya başlamıştı. Çoğu, bir önceki jenerasyonun usta isimleri tarafından keşfedilip müzik dünyasına adım attığı için yerleri daha sağlamdı çünkü referansları o büyük isimlerdi. Yani aslında 1970’lerden itibaren müzik dünyasında olan önceki jenerasyon, artık yeni şarkılar üretmenin yanı sıra yeni isimleri de piyasaya kazandırma görevini üstlenmişti ve dönem değişse de dönemin yarattığı müzik anlayışı geçmişten gelenlerin vizyonuna bağlıydı.

Dans çok şeydir ancak imaj her şey!

90’ların pop müziğini andığımız zaman aklımızda canlanan şey rengarenk ve BPM’i hep yüksek şarkılar oluyor. Aslında bunun sebebi de tam olarak gençliğin benimsediği bir popüler kültür ürünü olmasından başka bir sebep değil. 70’ler ve 80’lerdeki pop şarkıcılarının imajını kendisine örnek alan bir gençlikten bahsetmek mümkün değilken 90’lardaki yıldızların giyimlerinden saç şekillerine kadar birçok özelliğini kopyalayan gençler de ortaya çıkmıştı. Yani aslında, 90’ların popçuları gençlerin desteğini taşıyordu. Bu yüzden, her şarkıcının bir tarzı olmak zorundaydı. Kimisi marjinal saç şekilleriyle çıkıyordu dinleyicisinin karşısına, kimisi söylediği şarkıların sözlerinde alışılmış kalıpları yıkıyordu, kimisi de rengarenk kıyafetleriyle ilham veriyordu. Aynı zamanda, gençler eğlenmek istiyordu ve yepyeni dans figürlerinin ortaya çıkması gerekiyordu. Örneğin; Yonca Evcimik, bugün bile çalan her şarkısında hatırlanan koreografiler oluşturmuştu. Bu da ev partilerinden, diskolara kadar herkesin ona has bu figürleri kopyalayıp yeniden canlandırmasına sebep oluyordu.

Müzik medyasının gelişimi, pop’a da yön veriyor!

Türkiye’de hiçbir zaman etkisini yitirmeyecek şeylerden birisi de magazin. Alışılagelen magazin programlarından bahsetmiyorum tabii ki. Ancak insanlar sansasyonu sevdiği için 90’ların pop kültüründeki mini çekişmeler ve rekabet ortamı, dönemin dinleyici ve izleyicileri için büyük önem taşıyordu. Bir yandan pop müzik ağırlıklı yayın yapan müzik kanalları açılmaya başlıyor, insanlar 24 saat yayın yapan bu müzik kanallarında sevdikleri pop şarkıcılarının kliplerini izleyebiliyor; VJ’lerin konuşmalarıyla yeni gelişmelerden haberdar oluyor ve pop müzikle daha sıkı sıkıya bir bağ kurabiliyordu. Bunun dışında 1994’te çıkan yasa özel radyoların yayınlarını da serbest bırakınca, pop dalgası kendisine alternatif bir yol buldu. Korsan olarak kurulan radyo kanalları, resmiyet kazandı ve herkesin radyosunda her gün çıkan yeni pop şarkıları çalmaya başladı. Tüm bunların yanında alternatif müzikle alakalı çıkan dergilere ek olarak pop müziğin magazin kısmına değinen müzik dergileri de yayın hayatına başlayınca, milletçe popçuların hayatlarına daha da aşina olmuştuk.

Elektronik çağa, elektronik alt yapılar; teknolojik klipler…

90’lar demek aslında bir de bilgisayar çağına hızlı bir adım atmak demek. Bu da peşinde büyük bir dijitalleşmeyi de peşinden getirmişti. Artık insanların cebinde “dit, dit” diye çalan cep telefonları yer almaya başlamış, iş hayatında bilgisayar kullanımı artmıştı. 80’lerde analog prodüksiyonlarla devam eden üretimler yavaş yavaş bilgisayar teknolojisiyle tanışmıştı. Öyle ki artık albümlerin kartonetlerinde bile “bilgisayar programları” şeklinde bir ibare vardı. Aranjörler, stüdyolarına bilgisayarlar koymuş, MIDI teknolojisiyle elektronik alt yapılar da şarkıların içine yerleşivermişti. Dünya geneline yayılan bu elektronik pop akımı, Türkiye’deki pop’un da içine işlemiş, 90’lar Türkçe Pop şarkılarında buram buram dijitalleşme heyecanı yaşanmaya başlamıştı. Yalnızca şarkıların alt yapısında değil, çekilen kliplerde de görsel olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanılıyordu ki stüdyoda greenbox sayılabilecek klipler hazırlanıyor, arka planıyla adeta karnaval havası yaratan videolar televizyonlarda dönüyordu.

Söz yazarlığında ustaların dönemi başlıyor…

90’ların şarkıları, dönemin renkli yapısını göstermesi açısından çok önemli bir role sahip hiç kuşkusuz. Bu kadar çok çeşitliliğe sahip olmasının sebebi ise çok basit. 70 ve 80’lerde şarkı yazarlığı 90’lardaki kadar çok kişinin elinde değildi, haliyle aynı merkezden farklı şarkılar çıkıyordu. Ancak 1990’larda önceki jenerasyonun da yetiştirdiği söz yazarları, kendilerinden önceki isimlerle birlikte ortaya usta şarkı sözleri koyuyordu. Hem dile pelesenk olacak hem de duyguları doğru aktaracak şarkılardı bunlar. Zaten 90’ların en büyük alametifarikası da akılda kolayca kalacak, dile şıp diye yapışacak şarkılar çıkarmaktı. Üzerine kafa yorulan şarkılar genellikle, hızlı tüketim malzemesi olamıyor, çok geniş kitleler tarafından dinlenmiyordu. Böyle bir ortamda en yoğun  şekilde üretim yapan söz yazarları arasında şu isimler vardı: Sezen Aksu, Mustafa Sandal, Kayahan, Şehrazat, Aysel Gürel, Feyyaz Kuruş, Ercan Saatçi, Kenan Doğulu, Yıldız Tilbe, Mete Özgencil, Nazan Öncel, Tarkan. Yalnızca bu isimlerle sınırlı kalmayan söz yazarları, aynı zamanda besteci de olduklarından ortaya ayakları daha yere sağlam basan şarkılar üretebiliyorlardı.

Bunlar nasıl şarkı” diye döneminin müzik eleştirmenlerinin sık sık negatif eleştirilerine maruz kalan 90’lar Türkçe Pop şarkıları, bugün adlarına partiler yapılan şarkılara dönüştü. Eskinin 80’ler partileri, şimdi 90’lar partilerine evrildi. Hatta artık 90’lar bile nostalji (bu kavramı hiç sevmiyorum) öğesine dönüştü, 2000’ler geceleri yapılmaya başlandı. Şu bir gerçek ki, her jenerasyon kendinden bir önceki müziği sevmeyi sürdürecek ama 90’lar yukarıda saydıklarımın dışında da birçok yönden özel kalmaya devam edecek.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR