Kalplere dokunan şarkıların yazarı Çağan Şengül’le, Sezgin Alkan’la birlikte yayınladığı son single’ı “Yadigar” vesilesiyle bir araya geldik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Şarkıları binlerce kez dinleniyor, milyonlarca izlenme elde ediyor. Her yaştan insan onun şarkılarında ortak bir payda buluyor. İçten ve samimi duygularla kaleme aldığı “Papatya”, “Mesafe”, “Kırlangıç”, “Bir Deli Hasret” ve Sezgin Alkan’la birlikte yayınladığı son şarkısı “Yadigar”a kulak verince ne demek istediğimizi anlayacaksınız. Babasının ona 14 yaşındayken hediye ettiği gitarla başlayan macerası onu “hüzünler kralı” yaptı ama aslında gerçekte böyle biri olmadığını söylüyor, Şengül. “Şarkılardaki kadar karamsar ve dip bir hayat yaşamıyorum. Aksine arkadaşlarım günlük hayatta gayet neşeli, güleç ve komik olduğumu söyler. Ama üretim aşamasında işler ters yüz oluyor” diyor. Çağan Şengül’ü daha yakından tanımak istedik.
Müziğe olan ilginizin babanızın size 14 yaşınızda aldığı gitarla başladığını söylemiştiniz. Nasıl bir temasınız oldu o gitarla, kendi şarkılarınızı yapar mıydınız? En çok hangi şarkıyı çalmayı severdiniz?
Aslında uzun bir süre düşündüğüm kadar kolay olmadığını fark edip dokunmadım, uzun zaman sonra bir arkadaşım bir kaç numara gösterdi ve yapabildiğimi fark ettim, bu da beni aşırı heveslendirdi.. O günden sonra elimden düşmedi diyebilirim. “Sevdan Bir Ateş” ve “İsyan” çalmayı çok severdim. Tüm maceranın başlangıcı olan “Bir Deli Hasret” isimli şarkımı o gitarda yapmıştım. Ve daha bir çok yayınlamadığım şarkıyı..
Aileniz müzikle ilerlemeniz konusunda size nasıl destek oldu? Siz küçükken evin içinde neler dinlenirdi, müzik zevkiniz nasıl şekillendi? Odanızda kimlerin posteri vardı mesela?
Ben müziğe hiç bir zaman tamamen asılamamıştım çünkü gelecek kaygım vardı fakat beni daha mutlu eden bir şey olmadığını anladığımda hiç bir kâr amacı gütmeden tüm odağımı müziğe çevirdim. Ailem de, ben de bunun bu kadar bile büyüyeceğini düşünmezdik.. Desteklerini esirgemediler hiç bir zaman umarım şimdiye kadar onları gururlandıracak bir kaç şey yapmışımdır.. Annem ve dayımın sesi çok güzeldir bence 🙂 Evde genelde türk halk müziği dinlenir ve söylenirdi. Ben genelde hayatımın büyük bir kısmını evin geri kalanından bile soyut bir şekilde odamda geçirdiğim için… Cem Adrian, Halil Sezai müziğinden çok etkilendiğim en büyük iki isimdir. Daha sonrasında o dönemler ve hala dinlemekten keyif aldığım Yalın olabilir.
Şarkılarınızı dinlediğimizde hüzünlenmemek elde değil. Peki siz gündelik hayatınızda nasıl bir insansınız? Şarkı yazarken mı sonuç böyle oluyor, nasıl bir üretim sürecinden geçiyor şarkılar?
Bu sorunun açık cevabı insanları tatmin etmeyebilir 🙂 Şarkılardaki kadar karamsar ve dip bir hayat yaşamıyorum. Aksine arkadaşlarım günlük hayatta gayet neşeli, güleç ve komik olduğumu söyler. Ama üretim aşamasında işler ters yüz oluyor. Her yaşadığımı yazmış olmasam da her yazdığımı mutlaka yaşıyorum. Sanırım dünyanın en mutlu insanı olsam bile şarkı yazmaya kalkıştığımda yine hep hüzün dolu şeyler dökülecek. Değişmeyen tek şey dram ve acıdır bu hayatta bence. İnsanların daimi olarak karanlık, melankolik bir tarafı vardır yalnız kaldıklarında. O yanlarına ulaşmaya çalışıyorum.
Şarkı sözlerinizdeki derinlik kesinlikle bahsetmeye değer bir niteliğiniz. Güçlü bir kaleminiz var. Bir röportajınızda George Orwell ve Nazım Hikmet okuduğunuzu söylemiştiniz. Size ilham veren başka kimler var?
Sabahattin Ali, Birhan Keskin, Tezer Özlü. Bunlar da okumaktan keyif ve ilham aldığım insanlar arasında. Herkesin,her şeyin payı mutlaka vardır ama özünü daima “ben” oluşturuyorum.
Salgın süreci pek çok müzisyeni etkiledi. Peki sizin için nasıl bir deneyim oluyor? Evden az çıkmak, mümkünse evde kalmaya çalışmak, size neler kattı?
Hayatımın son 1-2 senesinde yoğun tempoya ve biraz dışarı atılmaya alıştım aslında. Fakat yine de istesem de bazı saatlerde, bazı günlerde özgürce hareket edemeyeceğimi bilmek insanın canını sıkıyor. Salgının başında iyi çıkarımlar yapmaya çalışıyordum fakat uzadıkça can sıkıcı bir hal almaya başladı. Mental olarak aşırı geri itse de, kendime dönmemi sağladı ve dolayısıyla daha fazla üretmemi. Ama bu iyi mi, kötü mü bilmiyorum. Umarım kendime dönüşüm kendime doymamı sağlamaz. 🙂
“KENDİME ‘SEN GERÇEKTEN KİMSİN’ DİYE SORARIM”
“Dertlendikçe dinlenilen, dinlendikçe dertlenilen” diyorlar sizin için mesela. Pek çok dinleyicileriniz, şarkılarınız arasındaki göndermeleri de fark etmiş ve yazmış. Hakkınızda yazılan eleştirileri takip eder misiniz, dikkate alır mısınız? Neler hissettiriyor size aldığınız yorumlar?
Çok fazla takip ederim. Her yorumu, her mesajı okumaya çalışırım. Eskiden cevap da verirdim ama başa çıkamadığımı anladığımda biraz azalttım. Belki de geri dönüşünden en çok keyif aldığım şey insanların ben asla okumayacakmışım gibi benim hakkımda konuşmaları. iyi, kötü hepsini dikkate alıp uygulamaya çalışırım. Aşırı gururlu, mutlu ve tamamlanmış hissediyorum.
Günümüz müzik endüstrisi eskiye göre tamamen farklı bir yapıda işliyor. Artık müzisyenler albüm yayınlamayı tercih etmiyor, sık aralıklarla single yayınlıyor. Müzik dinleme işinin de tamamen dijitalleşmesi sizce bir avantaj mı? Böyle bir dönemde müzik yapan biri olarak, 10 yıl öncesiyle kıyasladığınızda şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Her şeyi dilersem evimden yapıp, sunabiliyorum. Sınırsız deneme hakkımız var gibi. Konfor merkezinde olmak müzisyeni belli kalıplardan kurtarır bence ve doğal olanı, içinden geleni sunmak bu iş için bence en mühim şeylerden biri. O yüzden; inanılmaz şanslı bir dönemde olduğumu düşünüyorum.
Zor zamanlarınızda kendinize söylediğiniz bir altın öğüdünüz var mı? Canınız bir şey yapmak istemediğinde, kendinizi iyi hissetmediğinizde iyileşmek, toparlanmak için ne yaparsınız, neler söylersiniz kendinize?
Bir şey söylemek yerine durup olduğum yere bakarım. Bugüne kadar nelerden geçip, neleri atlatıp nereye geldiğime bakarım. Kaybettiğim ve kazandığım şeylerin artı ve eksilerini tartarım. Ve kimlerin gözümün içine inançla baktığını düşünürüm. Keşke söyleyecek havalı bir sözüm olsaymış ama 🙂 İlla bir şey söylenecek ise de, “Sen kimsin?” diye sorardım. Sen gerçekten kimsin?
KISA KISA
- Son dönemde izlediğim ve beni çok etkileyen film Yeşil Yol. Hele ki ışıkları kapatma sahnesi… (Ben yeni izledim.)
- Günün en sevdiğim saati 03.00 İşte o zaman çok üretken olduğumu hissediyorum.
- Müzik dışında bir diğer tutkum da motosiklet.
- Arkadaşlarım beni tanımlayacak üç kelime söylese bunlar komik, sıcak (samimi) ve deli olurdu.
- Pazar günleri yapmaktan en keyif aldığım şey kahvaltı.
- Bana göre en iyi yolculuk / araba kullanma albümü Yalın- Bir Bakmışsın.