Yetenek silsilesi Barış Demirel’i yeni albümü Mutluluklar için geri sayarken yakaladık ve Dergy’e konuk ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Son dönemin en başarılı trompet sanatçılarından Barış Demirel, Barıştık Mı mahlasıyla sahne almaya 2011 yılında başladı. Aynı yıl Roxy Müzik Günleri kapsamında düzenlenen yarışmada birinci oldu. 2015’te ilk albümü T.E.A.R.’ı, 2018’te de ikinci albümü FAIL PLAY’i yayınladı. İstanbul, Hollanda, Almanya, Belçika, İngiltere ve İsviçre gibi lokal ve uluslararası caz festivallerinde çaldı, 2019 yılında Montreux Jazz Festivali Talent Awards’ta etkileyici bir performans sergiledi. Barıştık Mı grubuyla birlikte devam ettiği çalışmalarının yanısıra; hiphop, rap, caz, pop ve elektronik gibi bir çok farklı türde şarkılar yapıyor. Onu Da Poet’le birlikte gerçekleştirdiği işbirlikleriyle de biliyoruz. Şimdi kendi deyimiyle “derdo fresh” bir albüm olan Mutluluklar için geri sayımda. Albüm 4 Haziran’da dinleyiciyle buluşacak. Barış Demirel Dergy sayfalarına konuk oldu.
Hip hop, rap, caz, pop ve elektronik gibi bir çok farklı türden besleniyor ve bu alanlarda üretim yapıyorsunuz. Yeni albümünüz Mutluluklar’ı biraz anlatır mısınız? Nasıl şarkılar dinleyeceğiz, işbirlikleri var mı, sizin için nasıl bir albüm oldu Mutluluklar?
Yıllardır bir kenarda duran, eski ilişkilerimin sürecinde ya da sonrasında yazdığım ama geçen yaza kadar yayınlamayı da aklımdan geçirmediğim şarkılarımın bazılarını toparlayıp, düzenleyip albüm kaydetmeye karar verdim. 2020’de temmuz – kasım ayları arasında tamamladım. Enerjisi ferah ama melankolik bir albüm oldu. komik bir tabir bulmuştum; “derdo-fresh”. Beat ve synthesizer dışında tüm enstrümanları ben çaldım, o yüzden tüm aşamaları ile benim için biraz farklı bir yerde Mutluluklar. İşbirliklerine gelince; Kadebostany ile 2 parça üzerinde yeniden düzenleme yaptık. İlki Sal Beni‘ye geldi. İkincisi mayıs ayında çıkacak. Birbirimizin işlerine karşı çok heyecan duyuyoruz. Gelecekte Kadebostany ile farklı işbirliklerimiz olabilir. Albümdeki bir diğer işbirliği ise Deniz Tekin ile oldu. 4 Haziran’da albüm çıkınca klibi ile birlikte şarkımızı da yayınlamış olacağız. Şarkıya bir konuk düşünüyordum. Deniz’den daha iyisi olamazdı.
Multienstrümanist olduğunuzu ve Mutluluklar içindeki tüm şarkıları sizin çaldığınızı biliyoruz. Çocukluğunuzda ilk elinize aldığınız enstrüman hangisiydi, sizin için anlamı bir başka olan? Nasıl bir “tanışma” olmuştu, bağınızı nasıl kurmuştunuz, anlatır mısınız?
Kendi müziğimi yaparken şu aşamada beni tatmin edecek kadar bazı enstrümanları çalabiliyorum. Trompet zaten ana enstrümanım. Albümdeki hiçbir şarkıyı trompetle bulmadım. Hepsinin ilk çıkış noktası gitar oldu. Bu benim şarkılarım açısından çok çok nadir olan bir şeydir. Genelde trompette bulduğum fikirlerin üzerine giderdim. İlkokulda blok flütle televizyondaki kliplere eşlik etmeye çalışınca bir gün annem babam sordu; “hangi enstruman?” dedim “org çalmak istiyorum”. Kursa kaydettirirken gitara yazdırmışlar. Ben de itiraz etmedim. Benden 11 yaş büyük kuzenim gitar çalıyordu, grupları vardı ve bana sürekli bir sürü albüm dinletiyordu. Ona özenmek, onun gibi olmayı hayal etmek ile başladı bütün her şey.
Kahkülünde Ak Oldum, albümden yayınlanan yeni single’nız. Bitmiş ama bitmesi kabullenilemeyen bir aşk hikâyesi dinliyoruz. Şarkılarınızın ne kadarı gerçekten sizin yaşadığınız hikâyelerden oluşuyor?
Önden düşünüp, planlayıp sonradan bir duyguda topladığım şarkılar daha önce yayınladığım albümlerde çokça olmuştu. Mutluluklar’daki parçaların hepsi yaşadığım hikayeler ve elbette bende yarattıkları duyguların dışavurumu. Utanç da, öfke de, mutluluk da… Bir tür hasar tespit raporu.
Albümün prodüktörlüğünü sizinle birlikte Da Poet üstleniyor. Uzun zamandır birlikte çalıyor, birlikte çalışıyorsunuz Da Poet’le. Bu dostluk ne zaman başladı, ne zaman birlikte üretme noktasına geldi?
Son yıllarda Kamufle’nin grubunda da çalıyorum. Birlikte çok fazla ortak işleri var. 19T albümünün prodüktörlüğünü de Da Poet yaptı. Konuk olduğu bir festivalde tanıştık. 19T’nin trompet kayıtları sırasında stüdyoda bazı fikirler kaydetmeye başladık. Zamanla fikirleri ortak single ya da EP’ye dönüştürmeye başlayınca başka prodüksiyonlarda da birlikte çalışmaya devam ettik. Sonra onun yeni çıkacak albümü, benim albüm derken hala bazı işlerde birlikte üretmeye devam ediyoruz. ilk günden beridir bizi bir araya getiren şey üretim, zamanla dostluğumuz da pekişti.
“POST ROCK BENİM HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ”
İlk albümünüz TEAR’ı yayınladığınızda yıl 2015’ti. Zaman hızlı geçiyor, dönüp baktığınızda ilk albümünüzü kaydettiğiniz günlerle bugününüz arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
T.E.A.R.’ı 2013’te kaydedilmişti fakat çıkışı 2015’i buldu. Dinlediğimde çiğliğini duyabiliyorum. Bir deneme var ve kaygısızca bir deneme hali bu. “Olduğu kadar, cebimdekiler bunlar, ne çıkarsa…” gibi. İyi ki denemişim, iyi ki yayınlamışım dediğim bir albüm. Albümden Aşk Fezalarında Meşk Astronotu‘nu hala konserlerin sonunda çalıyoruz ve büyük keyif alıyorum. Naçizane kariyerimde çoğu şeye bakınca kervanı yolda düzdüm diyebilirim. Herhangi bir eğitimden geçmedim ama öyle ya da böyle birlikte çalıştığım, ürettiğim insanların bana kattığı çok şey vardır. Haftanın 6 günü çalıştığım kurumsal işlerde paydos olunca çıkmayıp, gece son vapura kadar işyerinde trompet çalıştığım günler çok oldu. Bugüne bakınca her şey için “iyi ki olmuş” diyorum, iyi kötü başıma gelen tüm tecrübelerden memnunum.
Bugüne kadar, müzikal anlamda sizi dönüştürdüğünü düşündüğünüz bir kırılma anı yaşadınız mı? Nasıl bir şeydi, sizi hangi açıdan değiştirdi?
Sene 2008, kuzenimin (hani şu 11 yaş büyük olan) bana verdiği mp3 CD’leri içinde Explosions In the Sky diye bi grup ismi gördüm. Açtım dinledim. Galiba o zamana kadar dinlediğim hiçbir şeyde o gün hissettiğim heyecanı yaşamamıştım. Melankolik ama umutlu ve sürekli tekrar eden melodiler vardı. Sesizleşen, yükselen ve alçalan ve de bazen fazlasıyla gürültülü, coşkun katmanlardan oluşan 8 – 10 dakikalık enstrümental, gitarlı deneysel rock parçaları… Meğer post-rock’mış. İlk aklıma gelen olay bu galiba. Zaten onun ertesi yılı trompetle tanışmam hayatımdaki çoğu şeyin yönünü değiştirdi.
Hollanda, Almanya, Belçika, İngiltere ve İsviçre gibi lokal ve uluslararası caz festivallerinde çaldınız. Sizde iz bırakan, hiç unutamam dediğiniz konseriniz hangisiydi, neden?
Tabii ki 2019’da Barıştık Mı ile gittiğimiz Montrö Caz Festivali. İlla ki orada olmak her müzisyen için gurur verici bir şeydir. Hem performansımız iyiydi hem de seyircinin ilgisi ve katılımıyla birlikte kendimi çok rahat hissettiğim bir konserdi. Aklıma bazı sahneler geliyor ama hayal meyal. En hatırlayamadığım ama hatırımdaki en güzel konserlerin başında geliyor olabilir.
Günümüz stream servislerinin de etkisiyle birçok müzisyen hemen her hafta yeni bir şarkı yayınlıyor. Siz ise başlıbaşına bir albüm kaydetmeyi seçtiniz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce bu yöntem kaliteyi doğrudan etkiliyor mu? Sizin albüm yapmayı seçme sebebiniz ne?
Artık eserin daha çok içeriğe dönüştüğü bir zamandayız. Evlere kapanamızla birlikte üretim de arttı. Binlerce müzisyen bir yandan ekonomik ve psikolojik olarak ayakta durmaya çalışırken bir yandan da üretimlerini dinleyicilere ulaştırmaya çalışıyor. Dijital servislerin avantajıyla ulaşılabilir ya da görünür olmak eskiye göre çok daha kolay olsa da çıkan her şey çok hızlı tüketiliyor. 10 parçalık albüm yapmışsın, bir anda yayınlayınca öne çıkan bazı parçalar dışında albümün geri kalanı farkedilmeyebiliyor. Önden birkaç parça yayınlayıp sonrasında albümü salmak daha çok tercih edilen bir yöntem. Ben de buna uyuyorum. Bir de Mutluluklar’ın bir konsepti olduğu için albüme tasarlamaktan başka seçeneğim yoktu.
KISA KISA
- Son dönemde izlediğim ve çok etkilendiğim film …hatırlayamıyorum, yok galiba.
- Bana göre gelmiş geçmiş en iyi film müziği böyle bir şey diyemem ama özellikle Türkiye’de 80’lerde çekilmiş filmlerden müziklerini beğendiklerim şöyle sıralayasım geldi:
muhsin bey, teyzem – attila özemiroğlu
düş gezginleri – selim atakan
bir yudum sevgi – yalçın tura
hayallerim aşkım ve sen – esin engin
kırık bir aşk hikayesi – cahit berkay
en büyük şaban – cahit oben
- Araba kullanırken / yolculuk yaparken dinlemeyi en sevdiğim şarkı geçen sene bisiklet sürerken en çok dinlediğim şarkı: Compro Oro ft. Murat Ertel, Esma Ertel –Ben
- Arkadaşlarımın beni anlatırken kullanacağı üç kelime: duygusal, şımarık, inatçı
- Günün kesinlikle en sevdiğim saati günbatımından 1 saat öncesi
- Kendimde en sevmediğim huyum aşırı düşünmek.