Alternatif sahnenin 80’lere dönüş operasyonunu en eğlenceli şekilde tamamlayan ekibi Klor’u Dergy sayfalarında ağırladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Deniz, güneş, kum ve synth-pop dörtlüsünü biliyorsunuz değil mi? İşte o dörtlünün ilk akla gelen ekibi, şimdilerde alternatif sahnede bu işin hakkını veren ekiplerden Klor oldu. Deniz Dağlar Atalay, Ege Öztayfun ve Onur Sherifi’den oluşan Klor, 2020’nin kış aylarında önce “Güneş Batıyor”u yayınladı. Ardından “Dur Biraz”, “Son Jeton”, “İstesem Ben” ve Canay Doğan’la “Uzak” single’ları geldi. Oyun sevdalısı olan ekip müzik yapma motivasyonlarını şöyle anlatıyor: “Aslında sadece eğlenmek için bir etkinlikti hep bizim için. Taa ki pandemi gelip de canımız sıkılana kadar… İşte o zaman ‘Şunu kaydedelim de biraz geliştirelim’ dedik ve ciddiye almaya başladık.” Synth-pop dünyasının en güneşli ekibi Klor’la çok eğlenceli bir röportaj yaptık.
Son dönemde alternatif sahnede en sevdiğimiz ekiplerden biri oldunuz. Bu 80’ler sevgisi, synth tutkusu nereden geliyor? Bize biraz şu retro-fütüristik dünyanızın kapılarını aralar mısınız?
O kapının ardında çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar var. 30’lu yaşlarında gamer’lar olarak, 80’lerin son çırpınışları bizim çocukluğumuzda hala mevcuttu ne de olsa. Sadece, o dönemlerde bizi besleyen dünyaları yeni ifade biçimleriyle ele alıyoruz. Retro-fütürizm anlayışı da zaten bir dönemin dünyaya ve geleceğe bakış açısının güncel yorumlanışı değil mi? Geçmişte kurduğumuz hayal dünyalarına dönmek çok eğlenceli.
Sizi biraz yakından tanımak isteriz. Hakkınızda tek bildiğimiz şey Kadıköy’de yaşayan 3 arkadaş olduğunuz… Daha önce neler yaptınız, yollarınız nerede kesişti, birlikte müzik yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ege ve Deniz olarak taa üniversiteden (Evet, üniversite hayatı geçmişte kalmış dinozorlarız) arkadaşız. O zamanlar da arada sırada müzik yapar ama çok kurcalamazdık. Mezun olduktan sonra ise Onur ile arkadaş olduk ve müzik seanslarımıza Onur da dahil oldu. Aslında sadece eğlenmek için bir etkinlikti hep bizim için. Taa ki pandemi gelip de canımız sıkılana kadar… İşte o zaman “Şunu kaydedelim de biraz geliştirelim” dedik ve ciddiye almaya başladık. İki reklamcı bir sinemacı olarak yaratıcı üretim süreçlerine hakimiyetimiz de tanımadığımız bu sularda boğulmadan açılmamızı sağladı.
“Güneş Batıyor”, “Dur Biraz”, “Son Jeton”, “İstesem Ben” ve Canay Doğan’la “Uzak” single’larınız geçtiğimiz kıştan bu yana sizden dinlediğimiz şarkılar. Tüm bu şarkıları bir albüm veya EP’de toplamak gibi bir niyetiniz var mı? 2021 için ne gibi planlarınız var?
İlk üçü bir EP aslında ☺ Eninde sonunda bir albüm de yapmak isteriz ama şimdilik sadece klor kokan şarkılar yapmaya odaklanıyoruz.
“Eğlenceli müzikler yapmak için eğlenmek gerekir” mottosuyla yola çıktınız. Retro oyunlara olan merakınızı da duyduk, neler oynuyorsunuz? En çok kim yeniyor? En çok kim eğleniyor?
Deniz: Şimdi bu soruya cevap verdiğim için tabii ki ben yeniyorum diyeceğim. Biz neredeyse her buluştuğumuzda yeni bir indie oyun alıp birlikte oynarız. Özellikle strateji oyunlarıyla sabahladığımız çok olmuştur. Özellikle bu aralar birinin bizi Crusader Kings bataklığından çekip kurtarması lazım. Sevgili okurlar bu bir yardım çığlığıdır!
Doğduğunuz yer, büyüdüğünüz mahalle, küçüklük arkadaşlarınız, tüm bunlar müziğe olan bakış açınızı nasıl şekillendirdi? Küçükken evde neler dinlenirdi? Sizi müzik yapmak için motive eden o ilk duygu neydi?
Deniz eski metalci, Onur eski rapçi, Ege eski skacı… Bu grubu lisede kursaymışız ortaya çıkacak şeyi hayal etmek bile istemiyoruz.
Salgın döneminde son derece eğlenceli işler yayınlayarak içimizi açtınız. Sizin bu dönemle aranız nasıl? Evde uzun zaman geçirmek, sosyalleşememek sizi nasıl etkiledi?
Karantina bizim için daha fazla içip oyun oynamak ve müzik yapmak demek 😀 Birlikte olduğumuz sürece zaten çok eğleniyoruz. Etrafımızdaki insanlara oranla en az etkilenenlerden olduğumuzu söyleyebiliriz.
Klor olarak sahnelere çıkmak için sabırsızlanıyor olduğunuzu tahmin edebiliyoruz. Konserlerin başlaması ihtimali yüksek gibi, var mı cebinizde bu yaz için konser planları? Bir de, sizin bugüne kadar dinleyicisi olarak gidip aklınızı başınızdan alan konser neydi, onu merak ediyoruz.
Konseri hep nasıl farklılaştırabiliriz, nasıl daha bizlik bir hale getirebiliriz diye düşünüyoruz. Hepimizin favorisi farklıdır ama hepimizin sıkıldığı konserlerden çok ders aldık. Neler katabileceğiz, göreceğiz.
KISA KISA
DENİZ’İ KİM TOKYO’YA GÖTÜRMEK İSTER?
İstanbul’da sokaklarında dolaşmayı en sevdiğim yer …………
Deniz: Fenerbahçe sahili
Ege: Moda – Kalamış civarları
Onur: Genel olarak Kadıköy civarlarında dolanmayı seviyorum.
Dünya üzerinde en çok görmek istediğim şehir ……………..
Deniz: Tokyo. Var mıdır beni Tokyo’ya götürecek hayırsever bir Dergy okuru?
Ege: Grupça Tokyo’ya gitmek istiyoruz sanırım.
Onur: Benim de listemin en üst sıralarında Tokyo var ama onu kapılmış sayarsak New York diyebilirim.
Bana göre tüm zamanların en iyi film müziği ……………..
Deniz: Akşamları sürekli LOTR müzikleri dinleyerek uyuduğum için, LOTR demesem emeği geçen herkese çok ayıp olur.
Ege: Ennio Morricone geliyor aklıma film müziği diyince. Tarantino da az ekmeğini yemedi.
Onur: Beni langırt masasında en çok gaza getiren şarkı da olan Footloose filminden Moving Pictures’un “Never” adlı parçası diyebilirim.
Sürekli tekrarlarını seyretmekten keyif aldığım o dizi ……………….
Deniz: Diziyi tekrar izlemek çok sıkıcı.
Ege: Tekrar izlemektense Kore dizilerine düşmeyi tercih ederim.
Onur: Family Guy, Sopranos, Leyla ile Mecnun… Daha çok var aslında ☺
Bir gün birlikte sahneyi paylaşsak diye umut ettiğim sanatçı …………….
Deniz: Bob Seger <3
Ege: Deli Vahit’le sahneye çıkmak isterim.
Onur: 2pac’ın Hologramı sayılıyor mu?
Bana göre en iyi araba kullanma / yolculuk yapma şarkısı ………………..
Deniz: Daha geçen gün birlikte İstanbul’dan Datça’ya sürdük. Reo Speedwagon’un ‘Take it on the run’ şarkısını bağıra çağıra söylememişsem benim için bir ‘roadtrip’ değildir o.
Ege: Yol uzunsa her türlü müziğe düşebilirim. The Proclaimers’ın I’m Gonna Be geldi aklıma, tatlı şarkı.
Onur: Çok var aslında ve her dönem favorim değişkenlik gösterebiliyor ama son zamanlarda yolda en çok dinlediğim parça Mariya Takeuchi’nin “Plastic Love” şarkısı olabilir. Garip bir şekilde kendimi o şarkının loop’unda buluyorum.
Kendimde en sinir olduğum huyum …………..
Deniz: Hiç kendime sinir olmam. Kendimi seviyorum.
Ege: Bilmem, hiç düşünmedim. Sinir olacağım huyum olsa düşünürdüm herhalde.
Onur: Mükemmeliyetçiliğim herhalde dkjncşkj. Şaka bir yana olmayacak işleri ısrarla oldurmaya çalışmam olabilir sanırım. Her seferinde aynı tatsız sonuç ile karşılaşmak sinir bozucu!