Dünyaca ünlü Türk neyzen, besteci, yapımcı ve DJ Mercan Dede, Ludovico Einaudi ile ortak olan yeni projesi vesilesiyle Dergy’nin konuğu oldu.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Sufi müziğini etnik enstrüman ve sanatçılarla zenginleştirip, elektronik müzikle harmanlayan Mercan Dede’nin huzur veren müziği bu kez ünlü Kanadalı besteci Ludovico Einaudi’nin büyülü ezgileriyle birleşti. Universal Music Turkey etiketiyle toplamda 6 bölümden oluşacak bu albüm serisinin ilk üç albümü bu yıl, kalanı ise 2022’de müzikseverlerle buluşacak. Her albümde sakin, dünya müziği etkili Mercan Dede beatleri ile Ludovico Einaudi’nin en sevilen eserleri büyülü bir deneyim vaadediyor. İki yıldır Türkiye’den uzak kalsa da, buradaki dostlarını çok özlediğini dile getiren Mercan Dede’yi Dergy sayfalarında ağırladık.
Modern çağın en büyük besteci, piyanistlerinden biri olan Ludovico Einaudi’nin eserlerini yeniden yorumluyorsunuz. Bu proje nasıl ortaya çıktı, yollarınız nasıl kesişti?
Ludovico ile dostluğumuz eskilere dayanıyor, her ikimiz de İtalya’daki Ponderosa şirketinin sanatçılarıyız, 15 yıla yakın bir zamandır birçok kere aynı sahneyi paylaştık. İtalya ve Avrupa’da turnelere çıktık, İstanbul’da kendisini misafir sanatçı olarak konserlerimize katıldı. Bu süreçte hemen tüm albümlerinden eserlerini sahnede duyma, birlikte çalma şansım oldu ve bir gün albümlerinden seçtiğim eserleri yeniden düzenleme fikri, Montreal’de bir akşam konser sonrası kendisi ile sohbet ederken oluştu. Daha ziyade bir emeklilik projesiydi 🙂 Yani zaman ayırmak gerektiğini biliyordum, Çovid-19 le kapanan dünyada bütün turneler turlar durunca, kolları sıvamaya karar verdim. Ve 2019 ortasından itibaren çalışmaya başladım, iki yıllık bir zaman diliminde gerçekleşen projenin son aşamasındayız.
“Una Mattina”nın sizde hem derin bir hüzün, hem de umut ve yaşama sevinci hissettirdiğini yazmıştınız. Çok mutsuz, kısıtlı, üzgün ve çaresiz hissediyoruz, hem de uzun zamandır. Müziğin bir şeyleri değiştirebileceğine, dönüşüm başlatabileceğine inanıyor musunuz?
Müzik birçok şeyi değiştiremez, ama değiştirebildiği çok önemli bir şey var, o da biziz. Müzik bizi, her birimizi, fırsat ve izin verirsek, biraz zaman ayırırsak kalbimizi, ruhumuzu, bilincimizi değiştirebilir. Ve madem dışarısı içerisinin yansıması o zaman zaten tüm değişikliklerin içerden başlaması gerekiyor. Müzik içimize giden yolda bize yol gösterebilecek çok aydınlık bir rehber.
“Herkesi sev, birazına güven, kimseye yanlış yapma” mottosunu görüyoruz Instagram sayfanızda. Hiç sağlamlığına çok güvendiğiniz bir dostluğun tuzla buz olduğu, sizi yarı yolda bıraktığı oldu mu? Gerçekten güvenebileceğiniz insanları nasıl seçiyorsunuz?
Olmaz olur mu, elbette oldu ve eminim bazı insanlar için de onları yolda bırakan bu kişi ben olmuş olabilirim… Yaş ilerledikçe, güvenilecek dostlar aramak yerine, kendinizi güvenilecek bir dost olma yolunda eğitmek gerektiğini fark ediyorsunuz. Önemli olan sizin kendine güvenen, bu güveni hak eden, öncelikle kendisiyle dost olabilmeyi bilen biri olabilmeniz. Bunu becerebilirsek o zaman hayat karşımıza böylesi dostları çıkarıyor ve hayatımda bir elin parmakları kadar da olsa yerleri doldurulamayacak böyle dostlarım olduğu için kendimi çok şanslı görüyorum ve bu dostluklara layık olmaya çalışıyorum.
Uzun yıllardır Kanada’da yaşıyorsunuz, pandemi döneminde Türkiye’ye gelebildiniz mi? Karantinaların en yoğun olduğu dönemlerde Kanada’da durum nasıldı, son 1,5 yıldır iç dünyanızda neler oldu?
Son 20 yıldır ilk defa Türkiye’den bu kadar uzak kaldım, iki yılı aşkın bir süredir gelemedim Türkiye’ye. Kanada’da durum dünyanın diğer ülkelerine paralel bir şekilde başladı, çok hazla yayılan bir virüs, hastane odalarının dolması, ilk zamanlarda önünü görmekte zorlanan bir sağlık sistemi. Ancak sonra bilimin ışığında, politikacıların değil, bir bilim sağlık kurulunun kararlarına uyarak son derece ciddi önlemler ve kısıtlamalarla salgın kontrol altına alındı. Şu anda ülkenin yüzde 80 gibi bir kısmı tamamen aşılandı, aşılananların sayısın arttıkça hastaneye yatanların sayısı azaldı. Şu anda Kanada’da Çovid-19 sebebi ile yatan hastaların nerdeyse yüzde 97’si aşı olmamış insanlar. İç dünyamda elbette fırtınalar, fırtınalar… 🙂 Başlı başına bir sohbet konusu olur, bunu istersen başka bir sohbete bırakalım 🙂
“RÜYALAR SİZE MUTLAKA BİR KAYNAKTAN İLHAM VERİR”
Hiç aynı rüyayı tekrar tekrar gördüğünüz olur mu? Neyi temsil ediyor sizin için rüyalarınızda gördükleriniz? Hiç rüyalarınızdaki hissiyatı müziğinize de yansıttığınız olur mu?
Evet devamı gelen rüyalarım oldu, oluyor. Hani sanki bir kitaba başlarsın, sonra bitirmeden başka bir kitaba geçersin, bir süre sonra aynı kitaba kaldığın yerden geri dönersin, böyle rüyalarım var, TV serisi gibiler sürekli devam ediyorlar. 🙂 Birçok sebebi var rüyalarımızın; o gün yaşadıklarımız, fiziki sebepler, sağlık durumumuz, yediğimiz içtiğimiz… Ama tüm bunların dışında, bunlardan bağımsız rüyalar var, benim önem verdiğim hatırlamaya çalıştığım, yazdığım, hatta belli müziklerin ordana bana verildiği, dinletildiği rüyalar. Belli mesajların verildiği, farklı bilinç düzeylerinin kapılarının açıldığı rüyalar, bir kısmı uyanıkken yaşadığımız hayattan daha gerçekler. Rüyalar ormanında öğrenmeye talip olduğunuzda size mutlaka bir kaynaktan ilham veriliyor.
Yaş aldıkça dert ettiğiniz şeyler de değişti mi? Tecrübeleriniz doğrultusunda “Eskiden suna amma takılırmışım, ne saçma sıkıntılarmış” dediğiniz neler var hayatınızda?
En başta kendim varım. 🙂 Kendimi daha az ciddiye almayı öğreniyorum.
Bugüne kadar pek çok sahnede çaldınız, pek çok işbirliği yaptınız. Ruhumuza dokunan tüm bu eserlerin içinde, sizin için “Bende yeri ayrıdır” dediğiniz hangi eser var?
“Garip Söz”, gerçekten garip bir eser… 🙂 Bunda elbette Hayrullah abinin kendi sesinden okuduğu şiirin yeri çok büyük, ama o kadar garip bir şekilde ortaya çıktı ki o eser, sanki aynı bir yeri var. Ludovico ile çaldığımız eserler arasında ise “Nüvole Bianche” var, o yüzden Ludovico projesinin kapanış parçası olarak 2022’de çıkaracağım kendi yaptığım düzenlemeyi, adını koymakta zorlandığım bir güzellik var bu eserde.
Eğer zamanda yolculuk yapabilseydiniz, hangi yılı görmek ve hangi müzik dönemini yaşamak isterdiniz?
1969 ağustosunda gerçekleşen ilk Woodstock’ u deneyimlemek cildin bir şey olurdu! Sadece müzik değil, her anlamda akıllara ziyan , tarihsel anlamda önemli bir festival Woodstock. 5 yıl evvel Woodstock’da, festivalin yaratıcılarından Michael Lang ile tanışma imkanım oldu, çok güzel insanlar, çok güzel şeyler yapmışlar, yankıları hala bugün devam edip bize ilham veren.
KISA KISA
• Günümüz genç müzisyenler içinde severek dinlediğim isimler 12 yaşındaki Filistinli rapçı, MC Abdül Zimba gibi, bir gün ortak bir şeyler yapma fikri var 🙂
• Müzik yapmanın en özgürleştirici yanı kısa bir süre içinde olsa Akıl’ dan kopup, gönül üzerinden var olabilmeyi hissetmek, deneyimlemek.
• Gün içinde kendimi en üretken, en verimli hissettiğim saatler gün batımı.
• Müzik dışındaki en büyük tutkum resim/fotoğraf/film
• Türkiye’de olmadığımda en çok özlediğim şey dostlarım.