Alternatif sahnede “90”, “Aşşşırı Kaliteli Zaman”, “Enkaz” gibi şarkılarıyla dikkat çeken Mertkan Özkan’ı daha yakından tanımak istedik.
Sizi biraz daha yakından tanımak istiyoruz. Müzikle ilk temasınız ne zamandı, nasıl bir kırılma anı yaşadınız ve müzik yapmaya karar verdiniz? Sizin için müziğin anlamı nedir?
12 yaşındayım, bayram için kuzenlerimi ziyarete gitmişiz. Elinden yeni gitarını düşürmüyor, bildiği şarkıları etrafındakilere çalıyordu. Gitarın çıkardığı sese, insanların eşlik edişine, kendilerinden geçişine aşık olmuştum. Daha kendini tanıma yolculuğuna bile başlamamış küçük bir Mertkan olarak geleceğime dair emin olduğum ilk şeyi bulmuştum, müzik yapacaktım. Büyülü bir an olduğu için hala çok net hatırlarım. Bir de benim hatırlamadığım ama annemle babamın anlattığı tarafı var bu hikayenin. Geceleri asla uyumayan bir bebek olduğum için bana uyuturken şarkı dinletirlermiş. Sadece Müslüm Gürses’in şarkılarında hemen sesimi kesermişim. Hala Müslüm Gürses şarkılarında uyurum dermişim, şaka. Ama birçok şarkısını ezbere bilir ve severek dinlerim. Şaka değil.
İnsanın 5 ‘den fazla duyusu var bana göre. Ve müziğin de bu merkezlerden birini direkt olarak etkilediğini düşünüyorum. Beethoven’ın 9. senfoniyi sağır olarak yazdığını düşünürsek, buna inanmak çok da zor değil. Dolayısıyla müziğin insana, tanımlayamadığımız ve tanımlamak zorunda da olmadığımız bir takım duygular hissettirerek anı yaşamayı ve şimdiye odaklanmayı sağladığını düşünüyorum. Böylece mevcut duygumuz neyse bunu daha yoğun yaşıyor, ve yaşamamız gereken kaçınılmaz gerçekle doğrudan bağlantı kuruyoruz.
90’ın hayatınızın en zor zamanlarında kaleme aldığınız bir şarkı olduğunu yazmıştınız. Biraz daha anlatır mısınız bu şarkının hikâyesini bize, yazdıktan sonra size iyi hissettirdi mi?
3 sene özel sektörde çalıştım. Ruhumu, sürekli ait olmadığı beton yığınları içine sürüklüyor, ve normal zamanda yüzüne bile bakmayacağım insanlarla “ilişki yönetimi” ve “bık bık yönetimi” çerçevesinde muhattap olarak para karşılığında hayallerimi ve potansiyelimi satıyordum. Tabi bir süre sonra beynim muhallebi oldu. Kendimi kaybettim ve hayatımda ilk defa depresyonun nasıl bir tecrübe olduğunu öğrendim. Uzun süren, ilaç, seans ve boş bakış üçgeni ardından bedelimi ödedim ve karanlıklardan kaçmayı öğrendim. 90 o kadar kuvvetli bir haykırıştı ki, bana iyi hissettirmekle kalmadı, hastalanmış ruhumu ait olduğu yere roketledi. Bu şarkı, benzer hisleri paylaşan birçok kimse tarafından çok sevildi ve şarkı amacına ulaşmış oldu. Ve tabi ben de… Daha nicelerine iyi gelmesi dileğiyle efendim, “listen responsibly (Ayarında dinleyin)”.
Müziğinizde 70’ler ve 80’lerin hissiyatını algılıyoruz, sizin için çok özel olan müzikal dönem hangisiydi? Çocukken en çok kimleri dinlerdiniz, kimlerden ilham alırsınız?
Sanırım burda ergenliğimi dikkate almak zorundayım. Çünkü beni büyüten, hamurumu yoğuran şarkıları o dönemde dinlemiştim. Bunlar arasında 70 ‘ler en etkili dönemdir diyebilirim. O dönemin hem progressive rock grupları hem de filmlerde kompoze edilen müzikler beni çok etkilemiştir. Tabii ki modern sanatçılardan etkilenmemem de imkansız. Placebo ve Radiohead mevcudiyetime daha derin bir anlam kazandıragelmektedir.
2021 içinde ya da önümüzdeki sene yayınlamayı planladığınız daha uzun soluklu çalışmalarınız olacak mı? Nasıl bir yol haritanız var?
Evet bir EP hazırlıyorum şu anda. Haritam yok pusulam var. O da hep ileriyi gösterir. Önümüzdeki sene için çok güzel konserler ve alternatif projeler olacak. Geçtiğimiz 2 seneyi profesyonel müzisyen persona’mı daha bütünleşik bir imajda toparlamaya çalıştım. Şimdiyse, karşıma aldım ve soruyorum kendisine, “Ne yapacağız?”. “Ateşle” diyor bana, yeni şarkıları kulağıma fısıldayarak. Gıdıklıyor.