Ülkemizin çok sevdiği Belçikalı ekip Balthazar’ı +1 Katkılarıyla Gezgin Salon konserlerinden önce kuliste yakaladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
(Gizem ERTÜRK’e çok teşekkürler)
Belçika’nın Gent kentinden çıkma lise arkadaşları Jinte Deprez ve Maarten Devoldere’in ruha dokunan melodileri, yeni albümleri Sand Castle Tapes‘le yeniden karşımızda. +1 Katkılarıyla Gezgin Salon çerçevesinde 20 Kasım’da Volkswagen Arena’da konser veren ekip bu albümü pandemiyle birlikte Gent’teki evlerinde, şarkılarını hepimiz gibi mesafeyi koruyarak, uzaktan kaydetmiş.
“Uzaktan çalışmalı ve muhabbetimizi bir stüdyodansa elektronik ortamda sürdürmeliydik” diyor Deprez, “Bu, bir albüm yapmanın çok modern bir yöntemiydi.” Devoldere ise bu sayede pek çok şeyi deneme fırsatı bulduklarını söylüyor: “Daha önce hiç bu kadar davul numunesi ya da bas synth’i kullanmamıştık.”
Albüm, ismini ise pandemi döneminde hepimizin iliklerine işleyen bekleyişten, sabırsızlıktan, ânı yaşayamamaktan ve geleceğe duyulan güven kaybından alıyor; kumsaatindeki kumdan.
Balthazar’ı Dergy sayfalarına konuk ettik.
Pandemi döneminde konser veremediniz. Kapanma zamanlarında neler yaptınız, o zor dönem sizin için nasıl geçti?
Jinte Deprez: Evet çok zordu. Evde sıkışmış kalmıştık ve hazırlıksızdık. 10 yıldır konser veriyoruz ve konsersizlik nasıl bir şey bilmiyorduk. Neyse ki iyiydik, albümü bitirdik. Turneye hazırlık yaptık. Biraz da bahçıvanlık ve yoga…
Maarten Devoldere: Hiçbir şeyi kucakladım.
Yeni albümünüz çok elektronik bir sound içeriyor. Bunda izole çalışmanın, evden müzik yapıyor olmanın bir etkisi var mı?
Jinte Deprez: Bu albümün böyle tınlamasının ana nedeni bu.
Maarten Devoldere: Kaydederken bir şeyleri ekleyip çıkaramıyorduk. Çünkü stüdyoya gidemiyorduk. Evdeydik, bilgisayalarla kaydettik. Tüm kayıt böyle geçti. Bir çözüm bulmamız gerekiyordu. Problem çözmeye odaklanmak da eğlenceli oldu çünkü böylece daha yaratıcı şeyler çıktı ortaya. Limitlerimizi zorladık. Bu yüzden bu albüm diğerlerine göre daha farklı gelebilir herkese. Şartlar bize ilham verdi biraz da, belgesel çıktı ortaya. Ve sound kendi yolunu buldu.
Sizce elektronik müzik yaparken “insan eli” değmesi ne kadar önemli? Yani, her şeyi bilgisayar yapmıyor değil mi?
Maarten Devoldere: Bazı sound’lar organik bir dokunuşu hak eder. Ama bir bilgisayar ve synthesizer ile de bir sürü şeyi ifade edebilirsiniz.
Jinte Deprez: Dürüst olmak gerekirse gerçek kemanla synthesizer’ın arasında bir fark yok. Kemanı çok iyi de çalabilirsiniz çok kötü de. Nasıl kullandığınıza bağlıdır bu. Bir atmosfer yaratırsınız ve bir hissi kaybetmek kolaydır. İşte o noktada ‘insan dokunuşu’ önemlidir. Ama biz gitarı veya kemanı normalde de nasıl çalıyorsak bilgisayarda da aynı şekilde çaldık. Bu Balthazar için en önemli şeydi.
Covid tamamen bitmedi ama turneler başladı nihayet… Nasıl bir his bu?
Jinte Deprez: Nihayet yeni şarkılarımızı gösterme şansımız oldu. Şimdi kalabalığın nasıl reaksiyon verdiğini görebileceğiz. Bu da çok heyecan verici. Covid’den önce konsere gitmek normal bir şeydi, şimdi ise insanlar farklı tepkiler veriyor. Artık bunun bize verilmiş bir şey değil de bir lütuf olduğunu düşünüyoruz. Her konserde hissettiğimiz bu, hepimiz için muhteşem bir şey.