Son single’ı “Bu Rüya Değil”i yayınlayan, alternatif sahnenin sağlam kalelerinden Tuğçe Şenoğul’u Dergy sayfalarında ağırladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Tuğçe Şenoğul’u yıllardır hem Kahinar ve Seni Görmem İmkansız’dan hem de ilk albümü Gölgelerine’den tanıyoruz. Hyper pop, trip hop, dark wave ve synth pop gibi pek çok türe şarkılarında yer veren ve kimi zaman efkarlandıran, kimi zaman melankolik hikâyeler anlatan ve hep gizemli bir perdeyi aralıyormuş gibi bir heyecan hissettiren Şenoğul, bir süre sonra yayınlamayı planladığı yeni albümü için ilk single’ı “Bu Rüya Değil”i yakın zamanda yayınladı. Güzel haber, 2022’de bu single’ların devamı da gelecek. Zira “İyi hissetmeye, umutlanmaya, hafiflemeye hepimizin ihtiyaç duyduğu zamanlardayız” diyor, sanatçı… Haksız da değil. Şenoğul’a merak ettiklerimizi sorduk.
İlk albümünüz Gölgelerine’nin yakaladığı başarı sonrası ilk single’ınız “Bu Rüya Değil” geldi. Bu önümüzdeki zamanlarda yayınlanacak yeni bir albümün habercisi mi, yoksa single’lar yayınlayarak mı devam edeceksiniz, nasıl bir planınız var 2022 için?
Bu Rüya Değil ilk andan itibaren hissetmeye çok ihtiyaç duyduğum bir hissi hediye etti bana ve bunun kolektif bir ihtiyaç olduğunun da farkındaydım. İyi hissetmeye, umutlanmaya, hafiflemeye hepimizin ihtiyaç duyduğu zamanlardayız. Şimdi bir süre single’larla devam edeceğiz ve nihayetinde bir albüme varacak bu yol. İsmi, hikayesi, renkleri belli oldu albümümüzün. Tabi şimdilik pek bi şey söyleyemiyorum ama çok heyecanlıyım dinleyicimle paylaşmak için.
Şarkı yazarken bazı müzisyenler hiçbir şey dinlemek istemez, etkilenmemek için. Bazense ilham gelmesi için dinlenir bazı şeyler, hatta içine düşülür… Siz yeni şarkılarınızı kaleme alırken nelerden beslendiniz? Sizi tetikleyen şarkılar, filmler, kitaplar neler oldu?
Benim için biraz değişken bir süreç bu. Günlük rutinimde müzik dinlemeyi mümkün olduğunca aksatmıyorum. Radyo programı, DJ’likler falan da olduğu için. Sonra bazen biraz durmak istiyorum. Pek bi şey dinlemiyorum. Değişiyor yani. Eskilere dönüyorum bazen de. Morphine, Cocteu Twins, Radiohead, Boy Harsher, her zaman Wong Kar Wai filmleri, Miyazaki animasyonları, kendi deneyimlerim ya da arkadaşlarımın yaşadıkları, hayatın kendisi ilham anlamında tetikleyici olabiliyor. Şu an aklıma bunlar geldi ama takipçilerim bilirler ilham aldığım şeyleri, dinlediğim müzikleri sık sık paylaşıyorum.
Müzik türü olarak synth-pop, darkwave, trip hop gibi pek çok türün kesişiminde bir tarzınız olduğunu söyleyebiliriz. Peki tüm bunların dışında, tamamen ters köşe diyebileceğimiz bir müzik zevkiniz var mı?
Müzik dinlerken tür konusuna çok bakmıyorum açıkçası. Yıllardır Nasıl Asiye ismi ile rap, trap, r&b, hyperpop, kpop, jpop gibi türleri çalıyorum örneğin. Klasik müzik dinlemeyi ya da etnik müziklere bakmayı da çok seviyorum. Biraz keyfim ve hissim beni yönlendiriyor diyebilirim.
Şarkı yazarlığınızla ilgili de bir şey sormak isterim. Bir duyguyu tanımlamak için kalemi elinize aldığınızda onun bir şiir olmadığından nasıl emin olabiliyorsunuz? Onun bir şarkı olması için ne gibi özellikleri olması gerekiyor sizce?
Buna benden daha iyi cevap verecek kişiler vardır mutlaka. Ortak konu kelimelerin ahenkli yakınlaşması gibi. O ses bazen duyulur bazen duyulmaz ama arkada gizli bir ritm vardır hep. Şarkı söylerken sesin daha rahat akmasını önemsiyoruz bu nedenle teknik farklılıklar oluyor muhakkak.
Daha önce Kahinar ve Seni Görmem İmkansız gruplarıyla birlikte çalışmalarınız olmuştu. Solo olarak müzik kariyerinize devam etmenin avantajları neler sizin için? Grup çalışmasını özlüyor musunuz? Yoksa solo olarak yol almak daha mı rahat sizin için?
Bir avantajdan bahsetmek zor. Kıyaslamak da zor açıkçası. Çok farklı güzellikleri var. Kendinizce hikaye anlatmakla, ortak bir hikayeyi birileriyle birlikte anlatmak bambaşka süreçler. İkisi de çok keyifli.
“GECELERİ KENDİMİZİ DAHA İYİ DUYABİLİYORUZ”
Geceler sizin üretim sürecinizde neyi temsil ediyor? Geceleri çalışmayı, yazmayı, bestelemeyi sever misiniz mesela?
Geceleri dışarıdaki ses sakinliyor ve biraz daha kendimizi duyabiliyoruz, daha yakın oluyoruz sanırım. Gecenin yeri ayrı tabi ama ben biraz daha erken uyumayı denemeye başladım ve çok iyi geldi. Yani sabahlamıyorum eskisi kadar. Bazen bir fikir aklınızda dolanıyor ve uyuyasınız gelmiyor çalışmak çok daha heyecanlı geliyor tabi öyle zamanlarda.
Sizce iyi bir şarkı yazmanın belirli bir formülü var mı? Çok iyi bir prodüktör mü işin sırrı, çok iyi bir beste mi yoksa akıllara takılacağına inandığınız sözler mi? Ne kadarı kurgu/teknik ne kadarı ham duygulardan oluşmalı iyi bir şarkının sizce?
Bence bir şarkıdan duymak, almak istediğiniz neyse o veriyor en iyi cevabı. Ben genelde şarkıya bir duygunun ifade bulması gibi yaklaştığım için, çalışmamı o duyguyu ortaya çıkarmak üzerine yapıyorum. Yoksa elbette başka arayışlar ya da şablonlar da mevcut. Kendi adıma benim için süreç dur şimdi şöyle bi şarkı yapacağım diye ilerlemiyor. Kendisi gelmeye karar vermis bir şarkıya ben elçilik yapıyor gibi hissediyorum daha çok 🙂 Sonrasında prodüksyon süreci başlıyor. Kurgu ve teknik elbette çok çok önemli. Ben duygu ortaya çıktıktan sonraki süreçte o alana geçiyorum.
KISA KISA
- Son 1 aydır sürekli dinlemekten kulaklarımdan duman çıkaran o şarkı Cleo Sol ‘un bir çok şarkısı.
- Dinlemeye tahammül edemediğim müzik türü, Psytrance’le yakınlaşamadık henüz..
- Hayranlıkla izlediğim müzisyen/grup Joel Culpepper, BTS.
- En son okuduğum ve çok etkilendiğim kitap Gören Göz İçin Fikret Mualla- Abidin Dino.
- Gardrobumda en çok varolan renk siyah.
- Hayalimde bir gün Rose Bowl’da konser vermek var. Hayal değil mi işte 🙂