Bu yazıyı mor ve ötesi konserinin üzerinden 36 saat geçtikten sonra yazmaya başlıyorum. Öyle yapıyorum çünkü üzerine bolca düşünülmesi, görüntülerin, yaşanan o anların kafada birkaç tur daha döndürülmesi gerekiyordu. Özeldi, güzeldi ve de çok anlamlıydı 28 Mayıs. Zaten anlamlıydı ve anlamına anlam kattı!
İpek ATCAN / [email protected]
Konserin açıklanışından konser gününe kadar epey bir süre geçti tabii. Ama 1 sene de geçmedi elbet. Zaten seçilen tarih ve mekan gözlerimizden kalpler fışkırmasına yetti de arttı bile. En büyük merakım “Gerçekten stat dolacak mı?”ydı. Çünkü her baba yiğidin harcı değil koca stadı doldurmak. Bunu gerçekten merak ediyordum ve bir şekilde de olacağına inanıyordum. Ki bugüne kadar ülkemizdeki stat konserleri ya Metallica, Bon Jovi, Madonna, The Rolling Stones gibi dünya devleri ile ya da festivallerle gerçekleşti. Müzik piyasasından birçok kişi konuya bir miktar negatif bakıyordu ve “Dolar tabii canım!” diyenlerin sayısı az ve ötesiydi. Fakat olacağına inandığım bir şey oldu ve biletler kapış kapış satılmaya başladı. Konsere birkaç gün kala bilet satışının 25 bine ulaştığını açıkladı mor ve ötesi. Bu sefer de “Yok canım bu işte bir iş var.”ları çok duymaya başladım. Neden olsundu ki?
Konser Günü
Gelelim konsere! Konser günü çocuklar gibi şen ve heyecanlı bir biçimde Taksim‘den İnönü Stadı‘na yürümeye başladım. Bu arada bugüne kadar ne kadar çok mor ve ötesi konseri izlediğimi söylemeye gerek duymuyorum 🙂 Çok! 10 Aralık Şehitler Parkı’ndan aşağı doğru yürürken göz göze geldiğim her insanın gözü gülüyordu. Herkes benzer duygularla oradaydı. Büyük bir ihtimalle de birçok kişi için ilk stat konserleri olacaktı. Ve gördüğüm bütün insanların heyecanı da beni heyecanlandırmaya başladı.
Konser mekanına vardığımda The Ringo Jets sahnedeydi. Bugüne kadar hep küçük sahnelerde izlediğim The Ringo Jets bomba gibiydi. Kesinlikle harika bir tercih olduklarını düşünüyorum. Saatler 21:30’u gösterdiğinde ise tüm stat ışıklarla kırmızıya büründü. Herkesi gaza getiren bir intro’nun ardından Harun, Kerem, Burak ve Kerem ‘Uyan’ ile sahnedelerdi. 30 bin kişi
“Uyan artık uyan
Uyan dostum uyan
Uyan artık uyan karanlık uykundan”
sözlerini hep bir ağızdan söyledi. Ve bis’le beraber 29 şarkıdan oluşan setlist’in sadece başıydı bu. ‘Forsa’ ve ‘Aşk İçinde’ ile devam eden konser, son albümleri “Sirenler”den ‘Dünyaya Bedel’ ile sanırım benim için açılış sonrası ilk zirve noktasına ulaştı.
Masis Aram Gözbek & Beyhan Murphy & ‘İstiklal’
mor ve ötesi senfoni konserlerinde her zaman yanlarında olan Masis bu konserde de yine ekiple beraberdi. Onun yönetimindeki Magma Korosu yine bir harikaydı. Birkaç şarkıda sahneye çıkan dansçılar, ünlü sanat yönetmeni ve koreograf Beyhan Murphy‘nin modern dans topluluğuydu. Konseri her ne kadar tam karşıdan locadan izliyor olsam da her anına daha yakından tanıklık etmek adına koşarak sahne önüne gittim (gerçek anlamda koşarak!) ‘İstiklal’ çalarken bir yandan eski günleri hatırlatan bir yandan da gelecek günlerin umudunu taşıyan koreografi ile keyfimiz yerine geldi desem yeridir. Harun‘un şarkı öncesi sahneden, “Bu şarkının sözlerini dinlediğiniz zaman sakın nostaljik bir şeyi geçirmeyin aklınızdan. Kesinlikle şunu demiyoruz “ah ne güzeldi İstiklal.” Öyle demiyoruz. Evet, tabii ki çok güzeldi ama biz şunu diyoruz hep beraber, siz de katılırsanız… Çok yakında her zamankinden daha güzel olacak diyoruz.” demesi zaten yetti de arttı bile…
Yukarıdan bakıldığında kocaman bir “M” harfi şeklinde dizayn edilen sahnede Kerem de , Harun da, Burak da defalarca gitti, geldi, koştu, stattaki 30 bin kişinin her biri ile iletişim kurduklarını hissettirdi. ‘Re’, ‘Cambaz’, ‘Bir Derdim Var’… Biteceğini bilmenin verdiği bitmek bilmez bir “keşke bitmese” hislerinin bütünüydü konser. Uzun zamandır toplu halde bu kadar çok gözlerinin içi gülen insan görmemiştim. Ve yine aynı şekilde, uzun zamandır bu kadar büyük bir kalabalıkla aynı duyguyu paylaştığım hissini de yaşamamıştım. Ne kadar uzun zaman olduğunu sizlerin de tahmin ettiğini biliyorum.
Ve Son…
Konserin sonuna geldiğimizde yine en unutulmaz anlardan birini yaşadık. Harun‘un, “Biz burada yalnız olmadığımızı hissettik, şimdi burada yalnız olmadığını hissetmesi gereken başka insanlar da olduğunu düşündük… Mücella Abla da yalnız değil, Çiğdem de yalnız değil, Can da yalnız değil, hiçbiri yalnız değil…” şeklinde yaptığı konuşma ve tabii ki üstüne o günlerde yazılan ‘Park’ın konserin son şarkısı olarak çalınması…
“Adını bilmesem de kardeşsin
Biz neye söz vermiştik?
Yüzümü gördüğünde gül artık
Biz bir kâbusu yendik”