Ana SayfaEtkinliklerMüzikle varız: Trakya Fest'in ardından...

Müzikle varız: Trakya Fest’in ardından…

Geçen hafta Şarköy’de gerçekleşen Trakya Fest’te dört gün boyunca müziğe doymanın yanı sıra sanatçılarla bir araya gelip kısa röportajlar da gerçekleştirdim. İşte festival izlenimlerim…

Zeynep SİPAHİ / [email protected]

“Tüm renkleri buluşturan festival” sloganıyla hayata geçirilen ve Şarköy Halk Plajı’nda düzenlenen Trakya Fest, dört gün boyunca 20’den fazla grup ve sanatçıyı müzikseverlerle buluşturdu. Konser veren isimlerin sahne performansları tek kelimeyle muhteşemdi ama özellikle gündeme dair müzikleriyle verdikleri mesajlar ayrı özeldi, bizlere yalnız olmadığımızı yeniden hissettirdi. Bu arada yıllar sonra ilk kez şehir dışında bir festivale katıldım. Ne yalan söyleyeyim, pandemi süreciyle birlikte biraz tedirgin hissediyordum ama özellikle ikinci günün ardından “Oh ya! İşte özlediğim atmosfer” dedim ve kendimi müziğin ritmine bıraktım. Nasıl geçtiğini anlayamadığım bu dört güne dair izlenimlerim sizlerle.

1. Gün 

Moon Stage ve Orfe Organizasyon tarafından düzenlenen festivalin ilk gününde akşamüzeri saatlerinde alana vardık. Backstage’de Nova Norda‘nın yüksek enerjisi hemen bizi yakaladı, keza sahneye çıktığında da en sevilen şarkılarını festival katılımcılarıyla birlikte tek bir ağızdan söyledi. Ne varki organizasyon tarafına, doğla olarak, biraz tedirgindik hakimdi. Yaşanan festival iptalleri bu festivale de yansır mı, son anda bu festival de iptal olur mu diye konuşmalar sürüp gidiyordu. Şarköy çok küçük bir sahil kasabası ve festivalle birlikte adeta yeniden yaşam sevincini geri kazandığı açıkça belli oluyordu. Birçok şehirden gelen genç katılımcıların yanı sıra katlanır sandalyelerini alıp gelen her yaş grubundan insanı bir arada görmek mutluluk vericiydi. Çünkü klişe bir söz olsa da müzik ruhun gıdası ve kara bulutların arasından beliren bir gökkuşağı gibi hepimizin ruhunun buna ihtiyacı var. Nova Norda‘nın ardından ise rap sahnesinin sevilen ismi Patron sahne aldı. Hatta konser sonrasında kendisiyle bir araya geldik ve kısa bir röportaj gerçekleştirme fırsatım oldu. Yeni albüm müjdesini de verdiği röportajı yarın Dergy.com‘da okuyabilirsiniz. Can Bonomo ve ardından mor ve ötesi‘yle ilk günü tamamladık. Bonomo‘nun yüksek enerjisi festival katılımcılarını coştururken, mor ve ötesinde hınca hınç dolu olan festival alanından bütün seslerin tek ses olup yükselmesiyle tüylerimiz diken diken oldu.

2. Gün

Festivalin ikinci gününde Trakya Fest; Emir Taha, KÖFN, Mavi Gri, Canbay & Wolker ve Emir Can İğrek gibi alternatif pop, rap ve rock sahnesinin yeni ve yıldızı parlayan isimlerini ağırladı. Emir Can İğrek‘le konser sonrasında kısa da olsa bir araya gelme şansımız oldu ve ona genç jenerasyondan geniş kitlelere sesini ulaştırabilen bir müzisyen olarak festival yasaklarıyla ilgili ne düşündüğünü sordum: “İdeolojik bir dönüşüm yaşıyor Türkiye ve politik olarak kabuk değiştirme dönemi. Herkes bir sonraki Türkiye’ye hazırlanıyor, aynı 2002 öncesi gibi. Bugün de bir sonraki Türkiye’ye hazırlanma sancılarını yaşıyoruz; festivaller iptal oluyor, sanatçılar hapse atılıyor. Az önce sahnede de söylediğim gibi, sabahın bir sahibi var. Çünkü her karanlık bir gün sabah olacak. Hem dijitalleşme hem de ideolojik olarak bir kırılma yaşıyoruz. Özellikle ister istemez pandemiyle birlikte her ülke, her devlet bu ideolojik kırılmayı yaşıyor, bu sadece bize özel değil. Türkiye’de ve dünyada diktatörlük dönemi yerine demokratikleşme dönemi gelecek.” sözleriyle ifade etti kendini.

Günün kapanış konseri ise Emre Aydın‘la gerçekleşti. Solo kariyerine başlamadan önceki grubu 6. Cadde‘nin 2003 yılında çıkardığı albümdeki unutulmaz şarkılardan biri olan ‘Git’i çaldığında ise aşağı yukarı o tarihlerde doğmuş olan ağırlıklı izleyici kitlesinin şarkıya hep bir ağızdan eşlik etmesi ise Aydın‘ı ayrı bir mutlu etti ve güzel bir müzik ziyafeti yaşattı bizlere.

3. Gün

Nispeten daha sakin geçen ikinci günün ardından festivalin üçüncü günü katılımcıları adeta coşturdu. Emre Fel, Deniz Tekin, Evdeki Saat ve Batuflex‘in ardından sahneye Fatma Turgut çıktı ve kelimenin tam anlamıyla dinleyicileri mest etti. Özellikle konserin sonlarına doğru sahnede kendisine eşlik eden ekibine dönüp “Geçen gün yeni bir şarkı duymuştuk, neydi o?” diyerek, Gülşen‘in ‘Yurtta Aşk Cihanda Aşk’ şarkısının “Elimi de kolumu da bağla hadi, Bir odaya bir ömür hapset hadi, Becerebilirsen zap et hadi, Yangınım çok büyük” dizelerini okuyan Turgut, başka hiçbir kelime etmeden mesajını müziğiyle vermiş oldu. Konser sonrasında kendisiyle bir araya gelme şansını da yakaladığım Turgut‘la kısa bir röportaj gerçekleştirdim ve sorularımdan biri tabii ki müzik yasakları ve festival iptalleriyle ilgili oldu. Fatma Turgut bu konuyla ilgili olarak şöyle diyor: “Biz sadece müzik yapıyoruz ve aslında yaptığımız tek şey güzel duyguları ortaya çıkarmak. Bu festivaller sadece müzisyenlerin para kazandıkları bir şey değil, bugün sahnede de söyledim, sahne arkasında çalışan bir sürü müzik emekçisi var, ışıkçısından sesçisine, bu insanlar da bu işten para kazanıyorlar. Benim bu konuda yaram çok açık, çok duygulanıyorum, çok mutsuzum, üzülüyorum, çünkü bizim yaptığımız tek şey müzik ve sanat bence bir ülkeyi var eden en büyük şeylerden biri. Bunun önüne ket vuruluyor olması beni açıkçası çok üzüyor, yaralıyor, keşke böyle olmasa, çünkü biz onca insanı bir araya toplayıp slogan atmıyoruz, sadece müziğimizi yapıyoruz. Yıllardır bu böyle, kendimizi müzikle ifade ediyoruz. Bunların hepsinin geçici olduğunu düşünüyorum. çünkü biz insanları birleştiriyoruz, kimseyi bölmeye çalışmıyoruz, bir arada olduğumuz sürece bunların hepsi gelip geçecektir. Ümidimi hiçbir zaman kaybetmiyorum ve hiçkimsenin de kaybetmesini istemiyorum.” Üçüncü günün kapanış konseri ise maNga‘yla gerçekleşti.

4. Gün

Ve müzik dolu günlerin sonuncusuna geldik. Festivalin dördüncü günü sırasıyla Mert Demir, Suzan Kardeş, Niyazi Koyuncu, LVBEL C5, Yüksek Sadakat ve Levent Yüksel sahne aldı. Yüksek Sadakat en sevilen şarkılarını seslendirdikten sonra grup üyelerinden Kutlu Özmakinacı ve Kenan Vural‘la bir araya geldim. Özmakinacı‘ya festival yasaklarıyla ilgili ne düşündüğünü sorduğum ise şöyle yanıtladı: “Bu konuyu bütünden bağımsız ele alamayız. Bu bir baskı ortamı nihayetinde. Tabii müzisyenler olarak bundan öncelikli olarak payını alanlar bizleriz, çünkü insanların eğlenmesini sorun eden bir otoriteyle karşı karşıya olduğunuz zaman o bambaşka bir yere gidiyor. Zorunluluktan yaşanan bir iptalden bahsetmiyoruz, siyasi tercihten, hayat biçiminden yola çıkarak gelinen noktalar bunlar. Son derece rahatsız edici, çünkü yaşadığınız ülkedeki varlığınızı, geleceğinizi altınızdan çekiyor, bütün bunlar tedirgin hissettiriyor. Bunun ucu nereye gider diye herkesin sorduğu soruyu müzisyenler de soruyor. Festivaller kültürün bir parçasıdır, bunu reddetmek aslında hayatı, insanı reddetmek anlamına geliyor. O kadar karanlık bir tutum en nihayetinde. O yüzden böyle bir tutumla herhangi bir yerden ilişki kurmak, uzlaşmak mümkün değil.” 

Yüksek Sadakat ile gerçekleştirdiğim keyifli röportajın ardından ise soluğu Levent Yüksel’in konserinde aldım. Kendi şarkılarının yanı sıra “Hayatıma Dokunan Şarkılar” albümünden de birçok arabesk parçayı seslendiren Yüksel, katılımcılara uzun soluklu keyifli bir konser yaşattı.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR