Bugün sinema tarihinin en büyük ustalarından Hayao Miyazaki’nin 82. yaş günü! Isao Takahata ile birlikte kurdukları Studio Ghibli çatısı altında sinemaseverlere bugüne dek onlarca unutulmaz hikaye bırakan anime ustası, her biri yer aldıkları filmlerden bağımsız olarak markaya dönüşmüş bir o kadar da karakter yarattı.
Biz de, uzun yıllardır ara sıra emekliliğini açıklasa da bu bulunmaz eserlerin dünyasından bir türlü vazgeçemeyen Miyazaki’nin doğum gününü yarattığı unutulmaz karakterleri anarak kutlayalım.
Kiki (“Kiki’s Delivery Service | Küçük Cadı Kiki”, 1989)
Çocukluktan yetişkinliğe geçen meşakkatli yolun sinema tarihindeki en akılda kalıcı temsillerinden biri olabilecek “Kiki’s Delivery Service” usta yönetmenin en incelikli işlerinden biri. Filmin adını da dolduran baş kahramanımız Kiki, tüm Miyazaki protagonistleri içinde kendine has sempatisiyle özel yeri olan bir karakter. 13 yaşını doldurduğu gün süpürgesine atlayıp kendi “cadılar dünyasının” kurallarına göre ebeveynlerinden uzağa gitmek ve kendi yaşamını kurabilmek üzere yeni bir şehir bulmak zorundadır. Filmde biz de Kiki’nin peşine takılıp onun bu heyecan dolu sıcak hikayesine katılıyoruz.
No-face (“Spirited Away | Ruhların Kaçışı”, 2001)
Japonca orijinalinde de adı aynı anlama gelen meşhur “yüzsüz” karakter Kaonashi ya da No-face, Studio Ghibli dünyasının en sevilen karakterlerinden biri. Miyazaki’nin bir kez daha emekliliğinden vazgeçip kariyerinin en iyi filmlerinden birini karşımıza çıkardığı “Spirited Away”in ana kahramanlarından biri olmamasına rağmen en hatırda kalıcı yüzü olduğunu söylemeye gerek yok. Filmin unutulmaz sekanslarında parlayan No-face, kirletilmiş bir nehrin ruhu olarak sahne alıp insanlığın doyumsuzluğunu ve tüm pisliklerini kusar.
Arsène Lupin III (“Lupin III: The Castle of Cagliostro | Kagliostro’nun Şatosu”, 1979)
Miyazaki filmleri içinde görebileceğimiz en umarsız ve cool karakter belki de uslanmaz hırsız Lupin III olabilir. Maurice Leblanc’ın meşhur hırsızı Arsène Lupin’den esinlenip Lupin’in torunu olarak ünlü manga sanatçısı Monkey Punch’ın yarattığı karakter Miyazaki’nin elinden geçen ilk kahramanlardan biri. Henüz uzun metraj bir sinema filmi çizmemişken dahi manga serisinin ilk televizyon uyarlamalarına imza atan usta yönetmen, yakından tanıdığı muzır karaktere sinemada da hak ettiği yeri verebilmişti.
Marco Pogot (“Porco Rosso | Kırmızı Kanatlar”, 1992)
Marco Pogot ya da sonradan edindiği lakabıyla Porco Rosso (yani “Kırmızı Domuz”)… Birinci Dünya Savaşı’nın kahraman savaş uçağı pilotu Marco bir hava çatışmasında bilemediği bir sebepten domuza dönüşür. Savaş sonrasında Adriyatik Denizi’nde gizli bir koyda yaşamını sürdürme kararı alan Marco geçimini hava korsanlarını avlayarak kazandığı ödüllerle sağlar. Tüm keyfi yerindeymiş gibi gözükse de geçmişteki parıltılı günlerini kendisine hatırlatacak ve hayatına çekidüzen vermesini sağlayacak bir umuda ihtiyacı vardır.
Kedibüs (“My Neighbor Totoro | Komşum Totoro”, 1988)
Bir karakterden öte bir tasarım harikası. Hayao Miyazaki’nin başyapıtı “My Neighbor Totoro”da belki de en az ekran süresine sahip karakterlerden biri olmasına rağmen Miyazaki denilince Kedibüs’ü hatırlamayan yoktur sanıyoruz. İsminin hakkını vererek fiziksel açıdan da tam olarak yarım kedi yarım otobüs olan bu meşhur 12 bacaklı çizgi kahraman filmdeki sınırlı süresi içinde kritik bir rol oynayıp hem günü kurtarıyor hem de kalplerimize giriyor.
Chihiro (“Spirited Away | Ruhların Kaçışı”, 2001)
10 yaşındaki Chihiro Ogino, ebeveynleriyle birlikte taşınacakları yeni eve doğru yol alırken kendisini Harikalar Diyarı’na düşen Alice gibi benzersiz bir evrende bulur. “Spirited Away”in neden modern bir klasik olarak anıldığını açıklayabilecek en temel sebeplerden biri Chihiro karakteri olmalı kuşkusuz. Kendisinin filmde göründüğü ilk andan finaline dek geçirdiği gelişime şahit olmak filmi benzersiz kılarken bu koca koca ruhları dize getiren küçük kızı da unutulmaz kılıyor.
Sheeta (“Castle in the Sky | Gökteki Kale”, 1986)
Studio Ghibli etiketiyle yapımı tamamlanan ilk sinema filmi “Castle in the Sky” birçok açıdan Miyazaki’nin kariyeri için önemli bir durak. Sonrasında da izleyeceğimiz neredeyse her karakterinden bir parçayı görmenin mümkün olabileceği Sheeta, hikayenin kahramanı olduğu kadar aynı zamanda kurbanı da. Sahip olduğu çok değeri mavi kristal kolye yüzünden başına gelmedik kalmayan genç yetim kız, kendisinin dahi haberi olmayan özel bir gücünü keşfetmek üzeredir.
Jiji (“Kiki’s Delivery Service | Küçük Cadı Kiki”, 1989)
Küçük cadı Kiki’nin zorlu yolculuğunda yanında eşlik eden tek dostu ve en büyük yardımcısı Jiji’yi anmadan olmaz. “Kiki’s Delivery Service”in bir side-kick olmakla kalmayıp en sevilen parçalarından birine dönüşen siyah kedi, hikayenin dramatik açıdan da en önemli karakterlerinden biri. Kendi hayatını kazanabilme yolunda çabalayan sahibi Kiki’ye yeni yetenekler edinebilmesi için yardımcı olurken kendisinin en sıra dışı yeteneğini yitiren Jiji, sinema tarihinin en akılda kalıcı kedilerinden de biri.
San (“Princess Mononoke | Prenses Mononoke”, 1997)
Miyazaki kataloğunun en epik klasiği “Princess Mononoke” insan elinden çıkma sanayileşmiş medeniyet ile tabiatın doğal güçlerinin yüzleştiği bir savaş draması. Kulağa sert gelse de filmin tonunda herhangi bir Miyazaki filminde rastlayabileceğiniz naiflik ve sıcaklık mevcut. Neyse ki filmin merkezindeki kahramanımız, kurtlar tarafından büyütülmüş olan San, hepimizin öfkesini sırtına yükleyerek doğanın adaletini sağlama mücadelesine koyuluyor.
Büyük Totoro (“My Neighbor Totoro | Komşum Totoro”, 1988)
Onun hakkında ne söylenebilir ki? Sadece filmin değil, koca bir kariyerin, stüdyonun ve hatta animasyon sinemasının, ünü yaratıcısı Hayao Miyazaki’yi bile sollamış kahramanı. Satsuki ve Mei kardeşlerin yanlarındaki ormanda keşfettikleri orman ruhlarının en büyüğü olan Totoro’nun ismi aslında küçük Mei’in Japonca “canavar” (totoru) kelimesini yanlış telaffuz etmesinden geliyor. Tüm karakteristik özelliklerini tıpkı adını aldığı gibi bizlerin ona yükledikleriyle alan bu koca tüylü yaratık bugün hala tüm Studio Ghibli filmlerinin açılışında bizleri selamlıyor.