Ana SayfaSinema / TV“EO”: Dünyanın en güzel gözleri neler görür?

“EO”: Dünyanın en güzel gözleri neler görür?

Polonyalı usta yönetmen Jerzy Skolimowski’nin en yeni draması dünyayı baş kahramanı olan eşeğin gözlerinden gösteriyor. Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nin gündemi uzun süre meşgul eden yıldızı “EO” sonunda bugün ülkemiz sinema salonlarındaki yerini de aldı.

Kaan DENK / [email protected]

Cannes Film Festivali’nin Jüri Özel Ödülü’yle ayrıldığı ödül töreninde yaptığı kabul konuşmasında “Filmde rol alan eşeklerime teşekkür etmek istiyorum.” diye başlayıp filmin kahramanı EO’yu canlandıran altı eşeğin de ismini sayarak sahnede alkışlatmıştı Skolimowski. Filmin açılış sahnesini izlerken o ödül töreni aklıma geldi açıkçası. Kafamda gerçekleşen bu etkişim, bir sirkin, etrafı seyirci tribünleriyle çevrili oval sahnesinin orta yerinde yerde yatarken gördüğümüz EO’nun şovunu tamamlayıp ayağı kalktığı anda topladığı alkışlarla ilgili ne düşünmem gerektiğini sorgulatmıştı. Seyirci olarak bulunduğum konum sirkteki seyircilerle mi benzer yerde bulunuyordu, yoksa yanında gördüğümüz gösteri arkadaşıyla mı? 2022’nin pek çok otorite tarafından en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen “EO” dünyaya hangi yönden, hangi gözle baktığımızı sorgulatmak isteyen oyunbaz bir drama.

Tam anlamıyla bir bakış açısı oyunbazlığı değil yine de filmin tamamında şahit olduğumuz deneyim. İlk sahneden itibaren sıkça mekan değişmesi filmin sabit olmayan arka planını odağımızın uzağına itip önümüzde duran tatlı eşeğe, EO’ya dikkat kesilmemizi sağlıyor. Ancak filmde EO’yu ve onun başına gelenleri mi, yoksa onun etrafında olup bitenleri ve gelip giden insanları mı izleyeceğimiz burada filmin üzerine gittiği asıl konu. Sinema aracılığıyla empati nasıl oluşturulabilirse, bilinen çoğu tekniği filmin başlarında üst üste kullanıyor Skolimowski. Kameranın değiştirdiği bakış açıları, ışık oyunları, yüksek dozda orkestral müzik kullanımı gibi normalde bu tarzda bir filmden beklemememiz gereken şeyler görüyoruz. Seyirci olarak kendimizi kahramanın yerine koymaya odaklı sorumluluğumuzun ne kadar samimi olabileceğini düşündürtüyor.

EO

Hayvanları anlatısı içerisinde bir karakter olarak kullanan filmlerin bir çoğundan birçok yönüyle ayrılıyor aslında bu yüzden “EO”. Örneğin anaakım anlatılarda sıkça görülebilen sempati katmak için insani özellikler bahşetmek gibi tabiri caizse gereksiz süslemelere girmiyor Skolimowski. Ya da insanların hayvanlar üzerinde kurduğu tahakkümü göstermek ve bu konuda duyarlılık oluşturmak isterken kendisi birer anlatı şiddetine dönüşen yapımların düştüğü tuzakları da atlıyor. “EO”da gördüğümüz tüm hayvanlar, doğal halleriyle yalnızca hayvanlar; gördüğümüz tüm insanlar da yine tüm doğal halleriyle sadece insanlar. Kimisi iyi niyetli, kimisi kötü birçok insanın hayatına girip çıktığı serüveni boyunca EO’nun başina gelenler de tıpkı gerçekte olduğu kadar doğal bir kötülüğe sahipler. Çünkü film bittiğinde aslında fark ediyoruz ki bir hayvanın, insanların ellerinde sürüp giden hayatlarının korkunç olması için abartılmış trajedilerle anlatılmasına gerek yok.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR