Türkçe pop müziğin en çalışkan sanatçılarından Onurr bugün merakla beklenen üçüncü stüdyo albümü “Methiyeler”i müzikseverlerle paylaştı. Biz de sanatçıyla yeni albümü üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
Kaan DENK / [email protected]
Müzik piyasasında 20 yılı aşan tecrübesi ve durmadan üreten temposuyla popüler müzik sahnemizin en etkili isimlerinden biri olan Onurr yeni albümünü sevenlerine sundu. Bugün çıkan üçüncü solo stüdyo albümü “Methiyeler” ile yine müziğinde farklı keşif noktalarını bir araya getirip kendine has yarattığı tarzıyla heyecan yaratıyor. Onurr’la yeni albümü ve müzikle kurduğu ilişki üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbete buyrun.
Merakla beklediğimiz üçüncü stüdyo albümün “Methiyeler” sonunda dinleyiciyle buluştu. Albümde bizi neler bekliyor?
Albümde on şarkı var. On şarkının her birinin şiir dünyası başka, sound dünyası bambaşka… Her biri başka bir duygu durumunu işaret ediyor. O yüzden geniş yelpazede, insanları sıkmayacak, hatta tam tersine hikayeme onları dahil edecek rengarenk bir albüm yaptığımı söyleyebilirim.
Önceki iki albümle kıyaslayınca “Methiyeler” müzik severlere farklı neler vadediyor?
“Methiyeler”de daha oturmuş bir sanatçı var. Sound dünyası daha deneysel. Hem etnik olanı hem de dünya müziğini bir potada eriten bir albüm olduğunu düşünüyorum.
Kariyerin boyunca birçok farklı türe dokunan müzikler ürettin. Bu farklı türlere karşı duyduğun ilgi ve kendi müziğine entegre ettiğin bağın nereden geldiğine inanıyorsun?
Müzik konusundaki maymun iştahımdan! Müzik üretimi, müzik yazımı, müzik dinlemek konularındaki maymun iştahımdan geliyor. Her sabah kalkıp kahvaltıya oturduğumda üç dört saat vakit geçirecek YouTube izleme, müzik dinleme geleneğim vardır. O sabah Filipinler’in müziklerine taktıysam, üç dört saat dinlerim. Ertesi sabah babam aklıma gelir, Mustafa Keser açar dinlerim. Bir sonraki gün Whitney Houston aklıma gelir, onu dinlerim. Bunların hepsinden ilham alıyor, hevesleniyor ve deniyorum. Denediğim şey güzel olunca dinleyiciye sunuyorum ama kötü olursa atıyorum.
Peki “Methiyeler”de duyduğumuz tür açısından çeşitliliklerden bahsedecek olursak albümün teması nasıl oluştu kafanda?
Afro-beat, pandemi öncesinde dinlemeyi sevdiğim ve üzerine yazmaya başladığım bir türdü. Sonrasında pandemi boyunca afro-beat şarkılar yazdım. Yazmayı seviyorum ve Türkiye de bu türe alıştı. Farklı türler denerken dönüp dönüp bu türe geldim. Mesela ‘Seyran-ı Bela’, afro-beat’in başka bir bpm’de yazılmış arabesk yorumu. Derbeder bir afro-türkü! Burdur yöresinden gelen bir uzun havadan esinlenerek bir bölüm okuyorum mesela. Onun yanı sıra ‘Hürmet’ ve ‘Çal Keke’ye bakarsak 2000-2005 döneminin house şarkıları gibi. Bu sebeple albümün genel havası için afro-beat ve house diyebilirim.
Yeni bir albüm yapma sürecinin üzerinde yarattığı “mahvedici” etkiden ve sonunda ortaya çıkan tatminden bahsetmişsin. Ortaya çıkan albümün hissettirdiklerini az çok tahmin edebiliyoruz ama öncesindeki süreci daha detaylı anlatabilir misin?
Temmuzda yazdığım üç-beş şarkıyı başka sanatçılara verdim ama “Methiyeler”i kendime ayırmıştım. ‘Denek Hayatım’da ya da ‘Bir Rüyaysa’da yaptığım gibi bu albümde de müzik ve sözler birbirine tezat oluşturuyor. Çok pozitif bir şey söylüyor gibi görünse de “kimseye bakma sadece benim ol” diyor. Bu ne kadar irrasyonel bir şeyse de “bunu istiyorum” dediği bir durum veriyor şarkıda mesela. “Ağlak Disko”da bir şeyler isteyen ve ağlayan bir Onurr vardı. Burada bir şeyleri çözmüş, “veda ediyorsam da böyle büyük bir veda ederek sezonu kapıyorum” diyen bir Onurr var.
Solo projelerinin yanı sıra gerçekleştirdiğin ortak çalışmalar da düşünülünce günümüzün en yoğun çalışan ve en üretken müzisyenlerinden biri olduğu söyleyebiliriz. Bu yoğun çalışma temposu bir besteci olarak üretimini nasıl etkiliyor?
1980’lerde doğmuş bir çocuk ve bir başak burcu olarak acayip geyşa ruhlu bir insanımdır. Çalışmayı severim. Biri benden bir iş istiyorsa onu layığıyla yerine getirmek çok ilkesel bir şey. Yoksa vicdan azabı çekerim, rahat edemem. Albümü teslim etmeden önce iki-üç ay kapandım. Şarkı isteyenler oldu ama “albüm teslim edeceğim, onu teslim edince arayın” dedim. 25 Aralık’ta albümü teslim edince 10 Ocak’ta beni arayın dedim. 10 Ocak’ta insanlar beni aramaya başladı. Yedi şarkı vardı Hadise’ye, Simge’ye, Ajda Pekkan’a yolladığım mesela. Şimdi de “Methiyeler”in çıkışını bekledim ki rahatlayayım. Önümüzdeki hafta da grubumla Sakin Tribute projemin kayıtları var ve Şubat’ta da onu teslim edeceğim. Yoğun çalışma temposunun pek etkilemediğini söyleyebilirim.
Albümden yayınlanan ‘Seyran-ı Bela’ ve ‘Hürmet’ videoları oldukça beğeni toplamıştı. Özellikle ‘Seyran-ı Bela’nın künyesinde yönetmen olarak da imzanı görüyoruz. Bu vesileyle videoların yaratım sürecinden de konuşalım isteriz.
Videoların tasarımını planlarken önce şarkının ismini düşünüyorum; yani hikayenin başlığı. Sonra o hikayenin canlandırdığı görsel imgelerini düşünüyorum. Hem uygulanabilecek bir şekilde hem de dinleyiciyi şaşırtacak bir kurgu vermek istiyorum. Her şarkı için sayfalarca açıklama yapabilirim çünkü her birinin ardında bir hikaye var.
Müzikle kurduğun iletişim açısından birini tercih edecek olsan stüdyoda harcadığın zamanı mı sahnede performans sergilerkenki anları mı seçerdin?
Stüdyoda harcadığım zaman kesinlikle…
14 Şubat’ta “Methiyeler” için düzenlenen bir lansman konseriyle hayranlarınla bir araya geleceksin. Son olarak onlara buradan söylemek istediğin bir şey var mı?
Sevgilisi olanlar eğlenmeye gelsin. Ben asıl sevgilisi olmayanlar için özellikle yaptım bu konseri. Keyifli zaman geçirmek ve asıl sevgililerinin ben olduğumu hatırlatmak için konserime bekliyorum!