Ana SayfaÖzel Dosyaİzlememiş olabileceğiniz "En İyi Film" Oscar'lı filmler

İzlememiş olabileceğiniz “En İyi Film” Oscar’lı filmler

Her biri o görkemli gecenin en sonunda en büyük ödül olan “En İyi Film” Oscar’ını kucakladılar. Peki sonrasında kaç tanesi o gece gördükleri ilgiyi sürdürebildi?

“Oscar sahibi film” betimlemesi bir sinema eserinin alabileceği en prestijli ünvanlardan biri olmasına rağmen bu ünvana layık görülmüş bazı filmlerin kendilerinden söz ettirebilmesi çok da uzun sürmeyebiliyor. Bu yıl 95. kez düzenlenecek Akademi Ödülleri tarihine dönüp baktığımızda adını dahi hatırlamadığımız kazananlar görmeniz mümkün. Hele ki söz konusu kategori, en büyük ödülün verildiği “En İyi Film” olduğunda birçok sinemaseverin aklı karışabiliyor.

Ödül yarışında yer aldıkları senenin şartlarına göre bir şekilde rüzgarı sırtına alabilmiş ve parlak heykelciğe ulaşabilmiş bazı filmler maalesef beklenilenden çok daha az izleyici tarafından izleniyor. Hatta daha da vahimi, akıllarda yer ettikleri süreler büyük ödülü kazanmış bir film için çok kısa olabiliyor. Biz de bu örnekleri düşünerek hala izlememiş olabileceğiniz “En İyi Film” Oscar’lı filmlerden bahsetmek istedik.

Going My Way - Oscar
“Going My Way” (1944)

“Going My Way” (1944)

17. Akademi Ödülleri’nde büyük ödülün sahibi olan “Going My Way” her ne kadar kazanan olsa da bugün dönüp bakıldığında adı, o gece geride bıraktığı rakiplerinden daha az anılan bir film haline geldi. Yönetmeni Leo McCarey’nin kariyerine bakıldığında bile akla gelen ilk filmlerden biri olmayan “Going My Way”, o yıl gerçekleşen törende “Double Indemnity” ve “Gaslight” gibi klasikleri geride bırakmıştı. Dolayısıyla Oscar tarihinde büyük ödülü kazanmış filmler içinde eksiğiniz olma ihtimali yüksek adaylardan biri.

“Marty” (1955)

Belki de Oscarlar tarihinin en sessiz sedasız törenlerinden birisi 1956 yılında gerçekleşen 28. Akademi Ödülleri’nin kazananı da benzer bir kaderi paylaşıyor. Delbert Mann imzalı “Marty” aday olduğu sekiz kategorinin dördünü kazanmıştı ve bu dört galibiyetinden birisi de “En İyi Film” Oscar’ını içeriyordu. Yine de aynı yıl yarışan filmlerden “Mister Roberts” ve “The Rose Tattoo”yu izlemiş olma ihtimaliniz bir miktar daha yüksek.

“Patton” (1970)

Franklin J. Schaffner imzalı “Patton” kelimenin tam anlamıyla bir “kazanan”. Toplam 10 adaylıkla girdiği 43. Akademi Ödülleri töreninden yedi dalda kazanarak çıkan film, aynı zamanda senaryosunda imzası bulunan efsane yönetmen Francis Ford Coppola’ya da ilk Oscar heykelciğini kazandırmıştı. Tüm bunlara rağmen bugün adından sıkça bahsedildiğini söylemekse pek mümkün değil. Özellikle o gece mağlup ettiği “Love Story”, “Five Easy Pieces” ve “M*A*S*H” gibi klasik filmlerle kıyaslanıldığında daha az popüler olduğunu kabul etmek gerek.

“Crash” (2004)

Yakın tarihli bir örnek vermek gerekirse bu muhtemelen 78. Akademi Ödülleri’nde “Brokeback Mountain”ı mağlup ederek büyük ödüle ulaşan “Crash” olacaktır. Ödül tarihinin en sürpriz kazananlarından biri olarak anılan Paul Haggis’in filmi, favori rakibinin yanı sıra “Capote”, “Good Night, and Good Luck” ve “Munich” gibi filmleri o gece geride bırakmıştı. İçinde bulunduğu yıl her ne kadar flaş bir filme dönüşse de “Crash” iyi yaşlanamadı ve şu an çok daha az hatırlanan bir film haline geldi.

“CODA” (2021)

Sundance Film Festivali‘nde gerçekleştirdiği prömiyerinin ardından Apple TV+ tarafından yayın hakları rekor fiyatla satın alınan “CODA” da henüz geçen senenin kazananı olmasına rağmen görece az görülen Oscar galiplerinden biri. İlk gösteriminden itibaren aldığı iyi yorumlar ve ödüllere rağmen gişede karşılık bulamamıştı. Öyle ki Akademi Ödülleri’ndeki büyük zaferinin ardından filmin izlenme oranı %300 artmıştı.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR