Şarkıların bestelenme anını ve o sihirli anların hikayelerini deştiğimiz köşemizde bu hafta The Beatles kataloğundan bir Paul McCartney bestesine gidiyor ve ‘Blackbird’ için harekete geçen ilham perilerini konuşuyoruz.
Kaan DENK / [email protected]
İlham Perileri adlı konsept köşemizde The Beatles dünyasına adım atmadan yalnızca üç hafta geçirebildik… Bugün, her biri sayfalarca anlatılacak hikayelere sahip The Beatles şarkıları içinden, dünyanın her ucundaki müzikseverleri hayatlarında en azından bir an yakalayıp mest etmiş bir şarkıyı konuşuyoruz: ‘Blackbird’. Grubun 1968 tarihli “The Beatles” adındaki devasa ‘beyaz albüm’ünde yer alan şarkı Paul McCartney’nin tek bir akustik gitarla besteleyip aynı şekilde solo kaydıyla diğer üyelerin performansı dahil edilmeden yayınlanmış yalın bir klasik. Ve tabii ek olarak birkaç saniyelik kuş cıvıltısını da unutmamak gerek!
‘Blackbird’, bugün dünyanın neresinde bir enstrüman mağazasına girseniz müşterilerden birinin kucağında gitarla tıngırdatışına rastlama ihtimalinizin oldukça yüksek olduğu bir melodiye sahip. Kuşkusuz ki şarkının cezbedici akor akışı ve kolay ritmi şarkıya eşlik etmeye ve hafızalarımıza kazımaya yardımcı oluyor. Ancak ‘Blackbird’ün, dünyadaki tüm gitaristlerin elinden düşmemesinin sebebiyle şarkının bestelenme hikayesi aynı noktada buluşuyor. Şarkının çalındığı esnada iki el arasında ortaya çıkan koordinasyon hem neredeyse bir oyun oynuyormuşçasına eğlenceli hem de çok iyi bir parmak egzersizi. McCartney bu meşhur eserini bestelerken ilham perileriyle de tam burada buluşmuş.
Grubun henüz ilk yıllarında ve yirmili yaşlarının başlarındayken George Harrison ve Paul McCartney karşılıklı oturup gitarlarıyla farklı melodiler çalmayı denerlermiş. Sıklıkla sahnede de icra ettikleri basit rock ’n’ roll ritimler çaldıkları için müzik çevreleri içinde yetenekli olduklarını gösterebilmek adına gösterişli şeyler üzerine çalışırlarmış. McCartney’nin anlattığı hikayeye göre henüz tüm dünyaya adını duyurmadıkları ve Liverpool-Hamburg arasında mekik dokudukları zamanlarda ikili sık sık Johann Sebastian Bach dinlemeye başlamış. Bach’ın kendi kadar meşhur Mi minör Bourrée’sini gitarda çalmayı oldukça havalı bulan iki yeniyetme (her ne kadar doğru çalmasalar da) bunu ortamlarda sık sık kullanmışlar.
Aslında McCartney’nin burada “çocukça bir gösteriş merakı” olarak nitelendirdiği özel teknik, gitarla ortalama bir vakit geçirmiş her müzisyenin çok da zorlanmadan becerebildiği bir vuruş tarzına denk düşüyor. Şöyle ki; baş parmak üst tellerde bas akışını çalarken diğer parmaklar aynı esnada ana melodiye vurur… O dönem kendilerine oldukça havalı gelen bu Bourrée “denemeleri” yaklaşık 5 yıl kadar sonra Paul McCartney’nin aklına geliyor. Eskiden sık sık çaldığı klasik melodiyi akustik gitarıyla çalmaya başlarken birkaç belirgin geçişle ellerinin pozisyonunu değiştirmeden yepyeni bir motif ortaya çıkarıyor. İskoçya’daki çiftlik evindeyken gelen bu ilham perileri camdan bakınca görünen siyah bir kuşu da yaratımın içine dahil ediyor.
Yine de her zaman olduğu gibi bir konu hakkında anlattığı hikayeyi yıllar içinde değiştirmeyi seven McCartney, belli bir dönemden sonra verdiği röportajlarında şarkının aslında gerçekten siyah bir kuş hakkında olmadığını ve siyah bir kızı betimlemeye çalıştığını söylemeye başlıyor. Şarkıyı yazdığı dönem ABD’nin özellikle güney eyaletlerindeki sokak eylemlerini ve siyahların toplumsal hakları için verdiği mücadeleyi takip ettiğini söyleyen efsane müzisyen ‘Blackbird’ün, tam da o zamanlarda kanatlanıp özgürce uçabileceği günü bekleyen siyah bir kızı temsil ettiğini söylüyor. Kısa süresi, basit prodüksiyonu ve akıldan çıkmayan melodisiyle zamansız bir klasik olan şarkının ortaya çıkış hikayesi 18. yüzyıl Almanya’sından 1960’ların politik iklimine kadar uzanıyor anlayacağınız. Ama şarkının temelindeki hikayeye baktığımızda gösteriş peşinde koşan 19-20 yaşındaki bir çocuktan, kendi sesini bulmuş olgun bir müzisyene dönüşümünü görmek mümkün.