Ana SayfaMüzikRiot Grrrl Akımı ve müzikte feminizm

Riot Grrrl Akımı ve müzikte feminizm

Müziğin, icra edildiği dönemdeki politik, sosyal ve ekonomik gelişmelerden etkilendiği bir gerçek. 60’larda başlayan ABD-Vietnam Savaşı’na bir tepki olarak doğan hippi hareketi ile geniş kitleler ortak bir fikirde birleşmişti; müziğin protest bir gücü vardı. Ve Riot Grrrl de böyle doğdu.

Sıla Çığşar / sı[email protected]

Rock müziğin yakın tarihine bakıldığında en az hippi hareketi kadar önemli başka bir akımın varlığı göze çarpıyor, Riot Grrrl hareketi. Her ne kadar 90’ların ilk yarısından itibaren meyvelerini vermeye başladıysa da tohumları 70’lerin underground punk sahnelerinde atılmıştı. O güne kadar erkek müzisyenlerin egemenliğindeki müzik sektörünün kaderi, 1976 şubatında Joan Jett, Cherie Currie, Lita Ford, Sandy West ve Jackie Fox adında beş kadının bir araya gelmesiyle değişti. The Runaways tüm üyeleri kadınlardan oluşan ilk rock gruplarından biri olarak tarihteki yerini almıştı. Ataerkilliğe meydan okuyan şarkı sözleri ve güçlü kadın imajı gelecekte pek çok müzisyen kadın için ilham kaynağı olacaktı. Erkek müzisyenlerin çoğunluğu oluşturduğu bir arenada The Runaways’in ortaya koyduğu işler hem o dönemin hem de gelecek jenerasyonların müziğe bakış açısında önemli kırılmalara sebep olacaktı.

“Tüm Kadınlar Öne!”

90’lı yıllara gelindiğinde dünya çapında etkisini artıran feminizm söylemi, şarkı sözleri ile müziğe de yansımaya başlamıştı. Dönemin Bikini Kill, Babes In Toyland, L7 ve Hole gibi müzisyen kadınların baskınlığındaki gruplar ile ortaya çıkan her albümün manifesto niteliği olduğunu söyleyebiliriz. Riot Grrrl akımının fikir anası Kathleen Hanna gerek konserlerinde yaptığı konuşmalarla gerekse yayınladığı bildiri ve yazılarla kadın hakları ve feminizmin birleştirici unsurlarından biri haline geldi.Hanna’nın 16 maddelik Riot Grrrl Manifesto’sunda sanatçı kadınların birbirlerine destek olması, erkeklerin standartlarından bağımsız hareket edilmesi ve toplumun kadınlara atfettiği değer yargılarının kabul edilmemesi gibi konulara değinilmiştir. Bu hareket, erkek müzisyenlerin sayıca çokluğunun yanı sıra sahnelerdeki eril unsurlara karşı da savaş vermiştir. Riot Grrrl hareketi yalnızca müzikle sınırlı kalmamış, sanatın her alanında kadın ve erkek eşitliğinin sağlanmasını vurgulamıştır. Hareket, adını sanatçı ve aktivist Jen Smith’in Allison Wolfe’ye yazdığı bir mektupta geçen “This summer’s going to be a girl riot” yani “Bu yaz, bir kadın isyanı olacak” cümlesinden almıştır. Tıpkı söylendiği gibi, Riot Grrrl akımı o dönemden itibaren görünürlüğünü artırarak sürdürmüştür.

Punk Rock’a Yeniden Bakış

Riot Grrrl akımını müzikal boyutuyla ele aldığımızda punk rock janrının pek çok karakteristiğini barındırdığını söylememiz mümkün. Protest ve feminist söylem çerçevesinde yazılan şarkı sözlerine eşlik eden 3-4 akorlu gitar riff’leri, punk müziğin geçmişini de yok saymayarak ona özgün ve yeni bir perspektif kazandırmıştır. Özellikle Bikini Kill’in önemli bir figür haline geldiği Riot Grrrl akımı, grubun yalnızca albümleri ile değil, aynı zamanda konserleriyle de geniş kitlelerce bilinirliğe sahip olmuştur. Harekete belki de en büyük desteklerden biri dönemin önde gelen gruplarından biri olan Nirvana’nın üyeleri tarafından verilmiştir. Aynı zamanda Sonic Youth’un bas gitaristi ve vokali Kim Gordon da bir röportajında “Bir kız çocuğum olacak. Umarım o da bir Riot Grrrl olur” diyerek hareketin müzik çevrelerince ne denli değerli bulunduğunu ortaya koymuştur.

Geçmişten günümüze Riot Grrrl sanatçıları, hayatın hemen her alanında var olabilen kadın-erkek eşitsizliğinin müzikte de var olduğunu savunmuş ve bu sorunla yine müzik aracılığıyla mücadele etmeyi seçmişlerdir. Müziğin duygu ve düşünceleri aktarma noktasında belki de en etkili araçlardan biri olduğunu hemen hemen hepimiz kabul etmekteyiz. Hiç şüphesiz müziği bu denli güçlü kılan yalnızca icra edenler sayesinde değil, o müziğe kulak vererek yeniliklere ve değişimlere hayatında yer açanlar sayesinde de aynı zamanda.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR