Takipçilerine malzeme sunmak konusunda her zaman başarılı olan dünyanın en prestijli film festivali Cannes Film Festivali geçtiğimiz salı Cezayir kökenli Fransız yönetmen, oyuncu ve senaryo yazarı Maiwenn’in yönettiği “Jeanne du Barry” filminin gösterimiyle açıldı.
Esra EVEN / [email protected]
Maiwenn’in yönettiği “Jeanne du Barry”, festivalin geleneğini bozmadı ve gösteriminin ardından dahi konusundan ziyade, Amber Heard’le davası sebebiyle uzun bir süre gündemden düşmeyen başrol oyuncusu Johhny Depp ve Luc Besson’la olan evliliği, #MeToo hareketine karşı oluşu, ve son olarak da bir restoranda karşılaştığı ve yüzüne tükürdüğü Mediapart gazetesinin genel yayın yönetmenin kendisine açtığı dava ile basında yer alan Maiwenn, hakkında çıkan yazılarla gündemdeydi. Festival Başkanı Thierry Frémaux açılış filmini anons ettiği dönemde gösterilen tüm tepkilere ve itirazlara karşı kayıtsız kalarak tavrını baştan belli etmişti.
Festivalin harika yüzü Catherine Deneuve
Cannes sokaklarını, en hareketli alışveriş caddesi Rue D’antibes üzerindeki dükkanların vitrinlerini süsleyen ve elbette festival sarayının meşhur kırmızı merdivenlerinin tepesinde tüm ihtişamı ile yer alan bu yılki festival afişinin yüzü Catherine Deneuve açılış gecesinin yıldızlarından biriydi. Deneuve ve Marcello Mastroianni’nin kızı Chiara Mastroianni’nin sunduğu açılış töreninin kırmızı halısı oldukça görkemliydi.
2017’de “Kare” ve geçtiğimiz yıl “Triangle of Sadness” filmleri ile Altın Palmiye ödülünü kazanan provakatif sinemanın temsilcilerinden ve kendi deyimiyle hiciv geleneğinin takipçisi İsveçli yönetmen Ruben Östlund’un başkanı olduğu 76. Cannes Film Festivali’nin bu yılki jürisi oyuncular Paul Dano ve Brie Larson ve Faslı yönetmen Maryam Touzani, Fransız oyuncu Denis Ménochet, Zambiya asıllı Gallerli senarist ve yönetmen Rungano Nyoni, Afgan yazar Atiq Rahimi, Arjantinli yönetmen Damián Szifrón ve 2021’de Altın Palmiye’yi kazanan Fransız yönetmen Julia Ducournau’dan oluşuyor.
Jüri üyelerinin ve açılış filminin yönetmen ve oyuncularının yanı sıra festivalin onur ödülüne layık görülen Michael Douglas, Uma Thurman, mavi saçları ve #worthit (değer) yazılı yelpazesiyle dikkat çeken Helen Mirren ve daha birçok ünlü açılış töreni öncesinde kırmızı halıda arzı endam ettiler.
Günün yıldızı “Strange Way of Life”
Çarşamba gününün yıldızı ise başrollerini Pedro Pascal ve Ethan Hawke’ın paylaştığı, Pedro Almodovar’ın “Strange Way of Life” isimli 31 dakikalık kısa filmiydi. Almodovar ve Hawke filmin gösterimine ve sonrasında yapılan soru-cevap etkinliğine katılırlarken, söylendiğine göre Pascal, Ridley Scott’ın prodüksiyonu bu hafta başlayacak “Gladiator 2” filmindeki rolü sebebiyle galaya katılmamıştı.
Almodovar ve Hawke, konuşmalarının bir noktasında “Western hala çok popüler” diyerek bu türe olan hayranlıklarını paylaştılar. Filmde Ethan Hawke ve Pedro Pascal’a eşlik eden dört genç kovboy da dahil -ki onları kırmızı halıda gördük- her şeyin çok güzel olduğu kulislerde dolaşan söylentiler arasındaydı. Mekan tasarımlarıyla ve kullandığı kostümler ve renklerle her zaman büyüleyici dünyalar yaratan Pedro Almodovar’ın bu seferki yapımcıları moda ikonu Saint Laurent ve kreatif direktörü Anthony Vaccarello’du, gerisini siz düşünün.
Perşembe günün en çok ses getiren gösterimi ise “Indiana Jones” serisinin beşincisi “Indiana Jones and the Dial of Destiny” filminin dünya prömiyeriydi. Cannes Film Festivali her ne kadar bir endüstri festivali olsa da ve sinema severlerden ziyade filmcilere hizmet etse de her yıl muhakkak yarışma dışı birkaç Hollywood yapımına yer veriyor. Steven Spielberg’in yönetmediği ilk “Indiana Jones” olan filmin yönetmen koltuğunda bu sefer James Mangold oturuyor. Filmin oyuncuları Harrison Ford, Mads Mikkelsen ve Phoebe Waller-Bridge‘in katıldığı kırmızı halısı yoğun ilgi gördü. Gecenin sonunda, Harrison Ford’a sürpriz bir Onursal Altın Palmiye verildi.
Alkışlar “Kutu Otlar Üstünde” için
19 Mayıs Cuma günü biz Türkler için çok önemli bir gündü. Nuri Bilge Ceylan’ın, senaryosunu Ebru Ceylan ve Akın Aksu ile beraber yazdığı Deniz Celiloğlu (Samet), Merve Dizdar (Nuray), Musab Ekici (Kenan) ve Ece Bağcı (Sevim) dörtlüsünün başrollerini paylaştığı “Kuru Otlar Üstüne” filmi tam da 19 Mayıs günü saat 14:30 da festivalin ana yarışma bölümünde dünya prömiyerini yaptı. Sabahın erken saatlerinden itibaren yağan yağmurun altında yaklaşık bir saat bekledikten sonra salona girmek için hızla şu meşhur kırmızı merdivenleri tırmanırken film ekibinin yanından geçtiğimi fark ettim ama heyecandan bırakın fotoğraf çekmeyi -zaten yasak- bir kaç saniyeliğine yavaşlayıp o anın tadını bile çıkaramadım ama filmin tam kadro kırmızı halıdaki ekibi hem çok neşeli hem de muhteşem görünüyordu.
Cannes Film Festivali’nin ve yarışmanın müdavimlerinden Nuri Bilge Ceylan ve Ebru Ceylan’ın kırmızı halıya alışık olduklarını düşünebilirsiniz ama böyle coşkulu bir anda tüm basının ve ekibin kırmızı halı macerasını seyretmeye gelen hayranların önünde heyecanlı olmamak imkansız. Başrol oyuncularından Merve Dizdar’ın giydiği Louis Vuitton elbise çok konuşuldu. Her ne kadar Merve Dizdar’ın basın toplantısındaki dinamik tarzını ve o gün verdiği fotoğrafları tercih etsem de elbisesi kırmızı halıda kesinlikle fotoğraflarda göründüğünden de hoş görünüyordu ve bence muhteşem bir iş birliği idi. Düşünsenize kırmızı halıda Cate Blanchett’ın elçisi olduğu markayı giyiyorsunuz ve bunu yüzde yüz layığıyla yapıyorsunuz.
Film Türk seyircisi ile buluşmadan hakkında çok ipucu vermek istemiyorum ve filmi ve seyircide bıraktığı etkiyi bir iki cümle ile toparlamak zaten imkansız ama Nuri Bilge Ceylan’ın hayata öfkeli anti kahramanı Samet’in seyirciyi tedirgin eden karanlık iç dünyasını çarpıcı görüntülerle anlattığı “Kuru Otlar Üstüne” çok katmanlı ve 3 saat 17 dakikalık süresine rağmen seyircinin bir kez daha ve hatta bir kez daha seyretmek isteyeceği bir film. Nuri Bilge Ceylan filmin ikinci yarısında önceki filmlerinden alışık olmadığımız biçimsel bir sürprizle izleyiciyi şaşırtmayı başararak anlatısal dönüşümünü başka bir boyuta taşımış. Nuri Bilge Ceylan’ın her zamankinden daha çok derdi sahiplendiği son derece sert diyalogları olan -ki bence maalesef bunların duygusunu alt yazıya birebir yansıtmak mümkün olmamış- filminin yanı sıra başrol oyuncuları Merve Dizdar ve Deniz Celiloğlu’nun da ödül şansı olduğunu düşünüyorum.
2018 yılında Sundance Film Festivali’nde Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği “Kelebekler” filmine Jüri Özel Ödülü’nü veren Östlund’ın başkanlığındaki jürinin nasıl bir karar vereceğini kestirmek elbette imkansız ama “Kuru Otlar Üstüne” Nuri Bilge Ceylan’ın yalnız ve güzel ülkesine hediye ettiği poetik bir baş yapıt ve bence bugüne kadarki en iyi filmi. Filmi dakikalarca ayakta alkışladık. Ertesi gün basında alkışların 11 dakika boyunca devam ettiği yazdı, gerçi ben zaman tutmadım ama bana göre eksiği yok fazlası var ve anlatılmaz ve yaşanır bir duygu ve Nuri Bilge Ceylan bize bu duyguyu her seferinde yaşatıyor.
İki seçim arasında yalnız ve güzel ülkemizden her zamankinden zor ayrılan biz Türklerin işte tam da bu sebepten Nuri Bilge Ceylan’ın Kuru Otlar üstüne filminin ana kahramanı Samet’in iç sıkıntısı ile bir bağ kurmamız hiç de zor olmadı ama ümidini yitirmiş ve tabiri caizse boş vermiş Samet’in aksine bizim karla kaplı kaldıkları için kurumuş otların yeşereceğine dair umudumuzu ve inancımızı yitirme şansımız yok.