Prodüktör NitroKIDD ile Türkiye’deki ilk future rave tarzında hazırladığı “DBYT” EP’sini dinleyicisiyle buluşturan alternatif sahnenin ses getiren isimlerinden Özge Ürer ve NitroKIDD ile yeni EP’lerini konuştuk. Future Rave tarzını tanımak ve bir yıldız tozunda doğmak için sizi de röportaja alalım!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Eylül ayına (ve dolayısıyla yeni sezona) güçlü bir başlangıç yapacağınız “DBYT” (Doğuyorum Bir Yıldız Tozunda) EP’si dijital platformlarda yerini aldı. EP’nin hikayesini, temasını, çıkış noktalarını anlatmak ister misiniz?
Herkese selamlar ve sevgiler diyerek başlamak isterim. Size ve dergy ekibine ayrıca çok teşekkürler bana ve Nitro’ya bu alanı ayırdığınız için. ‘DBYT’ ilk olarak NitroKIDD’in bana “Future Rave tarzında bir çalışmaya sıcak bakar mısın?” demesi ve yazdığı aranjenin demosunu göndermesiyle başladı. Ben de üzerine ‘Doğuyorum Bir Yıldız Tozunda’yı söz ve müzik olarak yazdım. Nitro’nun aranjesi; evrenle bir ve bütün olma, aydınlanma ve farkındalık temaları üzerine bir şarkı yazmama vesile oldu ki bu aralar sürekli üzerinde düşündüğüm ve çalıştığım konular.
‘Kara Bela’ ve ‘Kartallar’ parçalarında beraber çalıştığınız bağımsız prodüktör NITROKidd ile çalışmışsınız bu projede de. NITROKidd ile yolunuz nasıl kesişti? Onun sizin müziğinize etkisi nasıl sizce?
“Urbanist” albümümün çıkış şarkısı ‘Kartallar’ı dinliyor NitroKIDD ve bana bir tebrik mesajı atıyor, hiç tanışmıyoruz bu arada. Ardından sürpriz diyerek drum’n bass bir remix yapıyor ‘Kartallar’a. Bu kadar olur ki albümün remix projesini başlatmıştık 10 prodüktörün dahil olduğu ve ilk remix olarak NitroKIDD’inkini yayınlıyoruz. Ben farklı müzik tarzlarında üretim yapan ve farklı disiplinleri olan müzisyenlerle çalışmayı çok seviyorum. Müziğim ve müziğimiz hepsiyle birlikte karşılıklı evriliyor. Nitro ile yaptıklarımız da hep çok keyifli çalışmalar oldu. Dinamik, güçlü ve özellikle sound kalitesi yüksek çalışmalar.
“Kocaman evrenin küçücük kopyalarıyız…”
Yeni tekliniz ‘DBYT’ aslında varoluşsal bazı krizlerin müzikle tezahürü sonucunda ortaya çıkmış bir parça bana göre. Sorgulamalar, sancılar, aydınlanmalar… Hepsi bu şarkının içinde kendine yer bulmuş. Nasıl bir dönemde kendine bir yol buldu bu şarkı?
Çok doğru tespit. Şu algılayabildiğim kısa hayatım boyunca hep düşündüğüm şey, kocaman evrenin küçücük kopyaları olduğumuz. Hem simülasyonuz, hem gerçeğin kendisiyiz. Her şey aynı anda, her an aynı varlıkta, farklı farklı benliklerce gibi yaşanıyor bence. Oysa senin ben olduğum, yanındaki birinin bir ağacın dalındaki çiçek olduğu ve hepsinin biz olduğunu düşünüyorum. O yüzden “biliyorum her şeyi” diyor şarkı ve de “görüyorum gerçeği” diye ekliyor. Aynı yerden varolan, her bir şeyin her bir varlığın biricik olduğunu anlatıyor aslında. Aynı yere ve aynı yerde deviniyoruz, hepimiz bir yıldız tozundan geliyoruz. No ego, yes music stili.
EP’nin tasarımını günümüzün en çok ses getiren trendlerinden biri olan yapay zeka ile yapmışsınız. Müzikte yapay zeka kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zeka, müziği nasıl dönüştürüyor sizce?
Diğer mesleğim kreatif işler üzerine. Teknoloji ile haşır neşir oluyorsunuz tabi ister istemez. AI acayip noktalara geldi elbet, ama kodu yazan, komutu veren ve ona hayal ettiren yine sizsiniz. Kreatif çalışmaları Midjourney ile ürettim ama hem ben hem de AI için istediğim yere gelmesi başka bir kreatif süreçti. Müzik alanında henüz AI ile bir iş üretmedim. Ama sizin prodüksiyon stilinizi öğrenen ve “bence sen bunu böyle yaparsın” diyen yapay zekaların çok kullanılan prodüksiyon programlarının içine girdiğinden haberdarım. Hep beraber göreceğiz süreçleri bence. Freddy Mercury’ye türkü filan söyletmek değil konu yani 🙂
24 Eylül’de dolu dolu bir kadroyla (Sattas, Bosphoroots, Goril, Ras Memo ve daha fazlası) Küçükçiftlik Park’ta bir performans sergileyeceksiniz. Gelenler için sürprizler var mı?
Bu soru harika oldu! Reggae Music içimde yatan başka bir aslan, hatta kükreyen diyebiliriz buna. Aşırı seviyorum ve Türkiye’nin reggae sahnesinde birçok değerli isimle birlikte ben de aktif bir müzisyenim. 24 Eylül’de tam bir “Reggae Family” günü yapıyoruz diyebilirim. Tüm isimlerle zaten gerçekten kocaman bir aileyiz. “Özge Ürer Presents Reggae Revival” adında bir konseptim var sadece reggae çaldığım ve söylediğim. 24 Eylül’de de festivale gelenler hem reggae şarkılarımı hem de çok özenle seçtiğim reggae cover’larımı dinleyecekler.
“Bu sene bol bol sahne senesi olacak…”
“DBYT”nin ardından hemen yeni çalışmalara başlıyor musunuz? Yoksa biraz yeni EP’nin keyfini çıkarıp, yeni çalışmaları 2024’e mi taşıyacaksınız?
Kasım ayında uzun zamandır yayınlanmayı bekleyen “Urbanist Remix Album – URA” yayınlanacak. Yurt içi ve yurt dışında 10 prodüktörün dahil olduğu bir proje. 7’si hali hazırda part part yayınlandı, son düzlüğe girdik yani. Ardından Sürveyan ile bir rap düetimiz var onu da peşi sıra salacağız. 2024’te başka sürpriz yayınlar olacaktır ama bu sene bol bol sahne senesi olacak gibi görünüyor.
dergy.com okurlarına ve dinleyicilerinize mesajlarınızı da duymak isteriz.
Her çalışmamda ilgisini esirgemeyen dergy ekibine ve okurlarına müziğimi paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum. 16 Eylül İstanbul Coffee Festival’de Özge Ürer Stili ve 24 Eylül’de Küçükçiftlik Park’ta Reggae Revival konseptiyle sahnede olacağım çok değerli müzisyen dostlarımla. Gelirseniz ve bizi bir yerlerde yakalarsanız mutlu edersiniz. Kocaman sevgiler, müzik ve özgürlük dolu günler diliyorum herkese.
Özge Ürer’in “DBYT” EP’sinde birlikte çalıştığı prodüktör NitroKIDD ile de hem kendi projeleri hem de DBYT hakkında biraz söyleştik. “Neymiş bu future rave?” diye bir de NitroKIDD’den dinleyelim istedik.
Türkiye’de çok da rastlanmayan “future rave” tarzında çalışmalarla ses getiriyorsunuz. “Future rave” janrını Türkiye’nin müzik sahnesine taşıma fikri nereden geldi aklınıza?
Ülkemizde elektronik müzik üreten ve dinleyenler diğer ülkelere göre biraz daha az. Bundan sebep ben de Future Rave özelinde öncülük etmek istedim. Tabi bunda “bakın ülkemizde de bu müzikleri yapan biri var” mottosu çok etkili oldu. Sadece FR değil elbette, nadir örnekleri olan Türkçe Drum & Bass çalışmalarım da var. Bu zamana kadar yapılmamış olanı yapmak beni sevindiriyor.
‘Kara Bela’, ‘Kartallar’ ve son olarak ‘DBYT’ olmak üzere 3 farklı parçada Özge Ürer ile çalıştınız ve iyi de bir uyum sağladınız. ‘DBYT’ye nasıl hazırlandığınızı bir de sizden duyalım mı?
’Kartallar’ remixini bitirdikten sonra Özge’ye bu projeden bahsettim. Aslında İngilizce sözlü bir parçaydı, dedim ki “neden ilk Türkçe Future Rave’i biz yapmayalım?” Parça zaten hazırdı, Özge’nin de sözleri yazması ve kayda girmesiyle projeyi tamamlamış olduk. Esasen tek versiyon olarak çıkış yapmayı planlamıştık ancak yayın tarihine 3 hafta kala aklıma başka bir versiyon daha geldi, 2 gün içinde onu da bitirdim. Böylelikle 2 farklı tarzda yayınlamış olduk.
“Future Rave, en kısa özetle tekno ile progressive house tarzının birleşimi…”
“DBYT”, Türkiye’nin ilk ‘future rave’ projesini de içinde barındırıyor. Bilmeyenler için future rave’in ne olduğunu sizden dinlesek nasıl olur?
“Future Rave” en kısa özetle tekno ile progressive house tarzlarının birleşimi. Agresif tekno seslerinin ve beat’in üstüne melodi dizilimini ve sözleri eklediğiniz zaman FR oluyor. Tabii ki tek formül bu değil ve bu kadar basit de değil 🙂 Bu tarzı 2020’de David Guetta ve MORTEN oluşturdu ilk olarak. Sonrasında çok hızlı bir şekilde yayıldı FR parçalar.
Teknolojik yenilikleri müzikal hayatınıza dahil etmeyi seviyorsunuz ve hatta kendinize ait bir de metaverse evreni var. Müziğin içinde teknolojinin sınırları sizce ne kadar olmalı? Dedikleri gibi teknoloji, müziğin ruhunu öldürüyor mu sizce?
Müziğe insan eli değmeli bence. Çünkü müzik, tamamen duyguların melodik olarak işlenmesi biçimi. Müzikte teknolojiyi kendinizi geliştirmek için kullanmalısınız, kolay yoldan sona ulaşmak için değil. Aksi halde herkes kendini müzisyen olarak tanımlar. Ben de teknolojiyi kendi evrenimi yaratmak için kullandım, aslında çok uzun bir hikayesi olan ve bunu yayınladığım müziklerin klipleri olarak parça parça anlattığım bir evren. İlk ‘Through The Silence’ parçam ile başladı ve Özge de dahil oldu bu evrene. Şu anki hikayenin sonu yine kendi parçam ‘Valerian Prince’e bağlanacak. Özel bir çalışma olduğunu düşünüyorum, umarım dinleyenler de aynı fikir de olur yayınlanınca. Bu hikaye bittikten sonra ‘Valerian Prince‘in ikinci bölümünü yapacağım. Proje çok yani anlayacağınız. Tıpkı müziklerimi kendim yaptığım gibi görselleri de baştan sonra kendim üretiyorum, modellemesinden tutun da animasyona, renk sınıflandırmasına kadar. Çok yorucu ve uzun sürüyor ama kafamdaki dünyaya hayat vermek çok ilham verici.
Elektronik müzik hem Türkiye’de hem de dünyada yükselişte ve birbirinden farklı tarzları, birbirleriyle harmanlanırken dinlemek mümkün. Sizin bu çeşitliliğe ve yükselişe dair düşünceleriniz neler?
Ülkemizde son zamanlarda çoğunluk olarak sürekli bir rap ve trap parçası yapma eğilimi var. “Bu tuttu hadi aynısından bir tane daha yapalım” fikrinin etkin rol oynadığı parçalar çoğu da. Rap ya da trap müziğe karşı değilim elbette çok da severim. Benim de rap parçalarım var, gelecekte yayınlanacak olan birkaç tane daha olacak, harika projelerim var bilinen rap müzisyenleriyle. Ancak başka tarzları da denemekte fayda görüyorum böylelikle hem sürekli aynı sesleri duymazsınız üreten olarak hem de dinleyicilerinize farklı müzikler sunmuş olursunuz, mesela geçen yıllarda çıkardığım ‘Dissimilarity’ EP gibi. İnsanlar da sıkılmıştır herhalde aynı şeyleri dinlemekten ki elektronik müziğe olan ilgi yükselmeye başladı. Bunu gördükten sonra Türkçe sözlü müzik de yapmak istedim, tabii ki yine kendi stilimde ve alışılmışın dışında tarzlarda.