Son single’ı ‘Şehrin Işıkları’yla selam eden, ardından da Candan Erçetin’den ‘Yalan’ı yayınlayan alternatif sahnenin üretken isimlerinden Evdeki Saat’le biraz sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Geçtiğimiz günlerde yeni şarkısı ‘Şehrin Işıkları’nı yayınlayan Eren Alıcı, nam-ı diğer Evdeki Saat, son zamanlarda hepimizin içine girdiği huzursuzluk duygusuyla başa çıkmaya çalıştığı bir dönemde olduğundan bahsediyor. ‘Şehrin Işıkları’ da işte bu dönemde ortaya çıkmış bir şarkı. Her şeyin zamanla büyüsünü yitirdiği ve mutluluğu dışarda arama yanılgısı konusunda muhtemelen çoğumuz onunla hemfikiriz. Yeni şarkısı eşliğinde Evdeki Saat’le konuştuk.
‘Şehrin Işıkları’ kendi içine dönmekten ve bir tür iç çatışmadan, algısal yanılsamadan bahsediyor. Burada ne tip zorlukları ve deneyimleri anlatıyorsun?
Dünya ve mutluluk algısıyla alakalı bir şey bu. Mutluluğu dışarıda aramakla alakalı bir yanılgıdan bahsediyorum aslında. Nikotin bağımlılığı gibi. Dışarıda sana mutluluk verdiğini sandığın şeylerin içine döndüğün zaman aslında o kadar da mutlu etmediğini, tam tersi zarar verdiğini anlamakla alakalı.
‘Şehrin Işıkları’nda özellikle 90’ların ortalarında çok popüler olmuş UKG sound’undan izler var, sana son dönemde ilham veren hangi albümleri dinliyorsun?
UKG son dönemlerde daha fazla dinlediğim bir genre. UKG, Breakbeat ve D&B gibi türlerden dinlediğim sanatçılar var. Daha çok albüm ve sanatçı özelinde değil ama türler üzerinden dinlemeler yaptığımı söyleyebilirim.
Bununla bağlantılı olarak, Birleşik Krallık müziğiyle ABD’de listelere giren sound’ları karşılaştırdığında, kendine Brit temelli müziği daha mı yakın görüyorsun? Senin için bu müziğin nasıl bir anlamı, ehemmiyeti var?
Ben Britanya’yı seviyorum genel olarak. Amerikan kültürünü yok saymak gibi değil ama Brit kültürü gerek müzik, gerek mizah ve diğer konularda daha gerçek ve ilgi çekici geliyor bana. 2014 senesinde başta Liverpool olmak üzere Ada’da biraz vakit geçirdim. Sonrasında Amerika’da da bulundum ve nihayetinde kültürel olarak Brit tarafa daha yakın olduğumu söyleyebilirim.
Candan Erçetin’den ‘Yalan’ şarkısını coverladın. 80’ler hissiyatında bir şarkı olmuş, bu proje için şarkıyı sen mi seçtin? ‘Yalan’ şarkısının sendeki yeri nedir?
Şarkıyı Kaan Düzarat ile birlikte seçtik. Üzerine düşünülebilecek birkaç şarkı belirledik ve sonunda Yalan üzerinde çalışmaya karar verdik. Yalan, bana çocukluğumu hatırlatan bir şarkı. Çıktığında 3 yaşındaymışım. 9-10 yaşlarında radyoda duyduğumda kulak kesildiğimi hatırlatıyorum. Aynı zamanda beni rahatlatan bir şarkı çünkü tüm günlük problemlerin ötesinde ölüm diye bir gerçeğin olduğunu bilmek, olayları ciddiye alma düzeyimi azaltıyor.
Bu yazın en sevmediğin tarafı neydi?
Çok fazla geliştim,değiştim ve bu sırada çok yoruldum. Ayrıca denize girmedim. Kötü bir yazdı.
Bize çok etkilendiğin ve düşünmeden duramadığın bir aforizma söyle.
Sabır eylemsizlik değildir.
“Huzuru aradığım bir dönemdeyim”
Sana son zamanlarda şarkı yazmak için çoğunlukla ne motivasyon veriyor?
Yaşadığım şeyler diyebilirim. Hayattan aldığım dersler bu bilgileri insanlarla paylaşmaya itiyor beni. Herkesin kendi hikayesi var tabii ama insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmek, onları harekete geçirmek gibi bir motivasyon var.
‘Şehrin Işıkları’ bu senenin ilk solo single’ı oldu, yine bu yıl içinde yapmayı planladığın başka single’lar da olacak mı? “Huzursuzluğun Meyvesi”nden sonra yeni bir albüm için biraz daha arayı açmayı düşünüyor musun?
Bu yıl yayınlanacak olan birçok parçam var. Albümü şu an için bir konsept olarak düşünmüyorum. Daha gündelik düşünmek durumundayım. Nihayetinde yapmak istediğim şey bir albüm tabii fakat bunun için bir aşamayı geçmek gerekiyor. Ne dedik, “sabır eylemsizlik değildir.”
Kendinde en sevdiğin, gurur duyduğun özelliğin ne?
Gözlemleyip doğru dersi çıkarabilme özelliğimi seviyorum. Bunun yanında çalışkanlık, sabır ve dozunda inat.
Hiç gitmediğin ama mutlaka rotana eklemek istediğin ülke hangisi?
Kuzey ülkelerine henüz hiç gitmedim. Onlardan biri olabilir. Norveç diyelim. Bir de Uruguay.
İstanbul’da sokaklarında dolaşırken kendini rahat hissettiğin, sende merak uyandıran, belki en çok fotoğrafı orada çektiğin semt, sokak neresi?
İstanbul’a geldiğimden beri Avrupa yakasının göbeğinde vakit geçiren bir insandım ve keyif aldığım, merak ettiğim yer burası oldu. Biraz daha eskiden bu Beyoğlu idi fakat şu an İstanbul’un herhangi bir yerine merak duymuyorum. Sadece Arnavutköy, Kuzguncuk, Kalamış ve Fenerbahçe gibi rahat, huzurlu hissettiğim yerler var. Sebebi ise gerçekten biraz daha huzuru aradığım bir dönemimde olmam olabilir. Tabii buradaki her şeyin zamanla büyüsünü kaybetmesi de bir sebep olarak sayılabilir.