Sufjan Stevens merakla beklenen yeni albümü “Javelin”le; hayata, kaybettiklerine, aşka dair hesabını geçmişindeki en kırılgan anılarla tutuyor…
Ant Arın Şermet
“Geride kalmak, özlenenin ayağına takılmayı bekleyen yapayalnız bir taştı. Acısına, düşüp üzerine kapaklanandan çok üzülecek olsa bile, nihayet vuslata erip kucaklaşmanın kırık dökük hayalini kurardı.” Nermin Yıldırım – “Rüyalar Anlatılmaz”
“Javelin”in 6 Ekim’de Ashtmatic Kitty etiketiyle dinleyiciyle buluşmasından beri aklımda Sufjan Stevens müziğiyle geçirdiğim zamanlar, insanlar, anılar var. Bu sebepledir ki Sufjan Stevens gibi insanların, hayatına dokunduğu her dinleyici için bir zaman dilimini, bir insanı, bir yeri ya da bir hayali çağrıştırdığına inanıyorum.
1975 yılında ABD’nin sanayi ve otomotiv şehri Detroit’te bir yetenek huzmesi olarak dünyaya gelmesine rağmen şans ona gülmeyi reddetmişti. “Javelin”den önce çıkardığı son albümlerden biri ve aynı zamanda başyapıtı olan “Carrie & Lowell”da yer alan ‘Fourth of July’ annesinin onu kabullenemeyişi ve yalnız, kırılmış bir birey olmasına neden olan yolculuğu anlatırken şarkı, “We’re all gonna die”, yani “hepimiz öleceğiz” sözünün 8 kere tekrarlanmasıyla sona eriyordu. Sözler sadece tekrarlamıyordu. Bir nevi dokunduğu bizlerin zihnine kazınıyordu. Bu şarkıya ve Sufjan Stevens’ın zihnine dair merakınız kaşındıysa aşağıdaki video tam size göre.
‘Fourth of July’, ‘Should Have Known Better’ gibi şarkıların başını çektiği albüm tek başına, o güne kadar sattığı tüm albümlerin toplamına yakın satınca rüştünü iyice ispatlayıp özgürleşti. Yine de “Carrie & Lowell”ın başarısı ona sadece müzikal bir özgürlük getirmedi. Evet, annesinin anısını affetmişti. Hatta kendi çocukluğundaki yalnızlığını bile affetmişti. Ama o albüm sayesinde gerçek özgürlüğünü, aşkını bulmuştu Sufjan Stevens.
Sufjan kendi sözcükleriyle Evans Richardson’ı “hayatımın ışığı, sevgilim ve en iyi arkadaşım” olarak tanımlıyor. Bizlerle buluşan “Javelin” işte Evans Richardson’ın anısını yaşatmaktan başka bir çıkış yolu bulamayan Sufjan’ın dünden kalanına hediyesi! Bu sene Nisan ayında hayatını kaybeden Richardson; New York, Harlem ve Brooklyn sanat çevresinde çoğu kişi tarafından tanınan ve dışadönüklüğü sayesinde sevilen bir sanat insanıydı. Sufjan’ın albümü Richardson’a adadığını paylaşmasının ardından çıkan haberler ve anekdotlara bakacak olursak ikilinin yolu da bu sayede kesişmişti. Sufjan’ın içe kapanıklığını, kendi dışadönüklüğüyle kontrastlayan Richardson, sanatçının hayatına unutulmayacak izler bırakmış. Albümde bu izin en net örneklerini ‘My Little Red Fox’, ‘A Running Start’ ve ‘Everything That Rises’da duyabiliyoruz.
Bir yandan da Sufjan’ın müziğinin olmazsa olmazı olan işbirlikleri bu albümde de bulunuyor. Çok yakın arkadaşı olan The National üylerinden Bryce Dessner ‘Shit Talk’da gitar çalarken, Adrienne Maree Brown, Hannah Cohen gibi isimler kendisine farklı şarkıların vokallerinde eşlik ediyor.
Nobel kazanma başarısı göstermiş Kazuo Ishiguro’nun “Günden Kalanlar” kitabında “Düş kırıklığına hazırlıksız yakalanacak kadar aptal değilim” cümlesi yer alır. “Javelin”i dinledikten sonra Sufjan Stevens’ın, Kazuo Ishiguro’nun perspektifinde “aptal” olarak tanımlanabileceği gerçeğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ölüme hazır olamayacağı gibi partnerini kaybetmeye de hazırlıksız yakalanmıştı. ‘Goodbye Evergreen’, ‘Genuflecting Ghost’ ve ‘Shit Talk’un bir yandan kendine öfkeli yapısına eklenen kabullenmişlik bunu yüzümüze çarpmaktan geri durmuyor.
Maalesef Sufjan Stevens için bu seneki tek majör ve hazırlıksız yakalandığı olay Evans’ın ani ölümü değildi. “Javelin”i hazırladıktan sonra Ağustos ayında pazarlama planlamalarına başlamayı umarken bir sabah uyandığında bacaklarını hissetmediğini fark etti. Sonrasında bu hissizliğin sadece bacaklarıyla kısıtlı kalmadığını, bütün vücudunu kapladığı anlaşılınca hastaneye kaldırıldı. 1 ay süren tetkikler sonucunda Guillain Barre Sendromu geçirdiğini öğrenen Sufjan kısmi olarak yatağa bağımlı bir süreci yeni yeni atlatıyor. Elbette kişisel Instagram hesabından bütün bu süreci kendine has alaycı ve naif üslubuyla paylaşmaktan da geri durmuyor.
Belki o bir şekilde zihnini üslubu sayesinde korurken çoğu kişinin hayatında ilk kez duyduğu bu hastalıktan mustarip kimselerin %4’ü ile %7’si maalesef aramızdan ayrılıyor… Hastalığın ne olduğu konusuna gelecek olursak çok kısaca şöyle özetleyebilirim; vücudun bağışıklık sisteminin sinirlere saldırdığı nadir bir hastalık olan Guillain Bare Sendromu, kol ve bacaklarda güçsüzlük ile karıncalanma belirtileriyle ortaya çıkıyor. Bu belirtiler tüm vücuda hızla yayılabiliyor ve sonunda tüm vücudu felç edebiliyor…
Sufjan için 2023 hayatının en zor sınavlarının senesi oluyor diyebiliriz. Bir yandan hayatının ışığı olan partnerini kaybederken bir yandan da hayatıyla boğuşuyor. Ancak böylesine büyük travmalara rağmen söylemek istediklerini paylaşmadan, müziğini yapmadan duramıyor. “Javelin”i dinledikçe bir kaybın ağırlığının nedeninin gidenin arkasında kalmaktan ziyade, beraber olunan küçük anlara verilmeyen kıymet olduğu Neil Young’ın kaleminden çıkan ve albümün son şarkısı ‘There’s A World’le anlaşılıyor.
Ne denebilir ki… En iyisi kapanışı Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kitabının o klasikleşmiş açılışıyla yapmak…
“Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu”