Ana SayfaMüzikBedük: "Konserlere gelen dinleyicilerimle hiç unutmayacağımız bir anımız olmuş oldu."

Bedük: “Konserlere gelen dinleyicilerimle hiç unutmayacağımız bir anımız olmuş oldu.”

Yaşamını uzun yıllardır Londra’da sürdürmeye devam eden Bedük ‘Ses’ ismini verdiği yepyeni bir single ile karşımızda. 

İpek ATCAN / [email protected]

Gelecek sene müziğini bizlerle paylaşmasının 20. yılını kutlayacağımız Bedük, gerek şarkıları gerek videoları ile yarattığı ve bizlere de en iyi şekilde yansıttığı yenilikçi duruşu ile her zaman ayrı bir yere sahip. Biz de “Terapi” albümünün öncüsü olan ‘Ses’i bahane ettik ve müziğe dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

‘Ses’ şarkısı konserlerinde aldığın ses kayıtlarınden oluşuyor. Fikrin ortaya çıkışı, gelişmesi ve en nihayetinde dinlediğimiz sonuca kadar olan süreci anlatır mısın?

Parça stüdyoda bitmek üzereydi. Önümde de İstanbul ve Ankara konserleri vardı. Bir şarkıyı canlı çaldığınızda hem grup arkadaşlarınızla olan elektrik, hem de seyirciyle gelişen enerji parçayı bambaşka yerere götürebiliyor. Çoğunlukla bir şarkı çıktıktan sonra konserlerde çalmaya başlayınca aklıma hep daha güzel olabileceğini düşündüğüm fikirler gelir. Bu sefer parça çıkmadan önce çalıp, hazır önümde zaman varken bu küçük değişimleri stüdyo kaydına ekleyebilirim diye düşündüm. Seyircilerden kayıt alma fikri anlık ortaya çıktı. İlk çaldığım anda İstanbul seyircisi şarkının düştüğü yerde söylemeye başladı. Beynimde şimşekler çakmasıyla beraber herkesi durdurup ses teknisyeni arkadaşıma dış mikrofondan kayıt almasını söyledim. Sonra bir stüdyo kaydı gibi 3,2,1 deyip kayıdı aldık. İki gün sonra Ankara konserinde artık ne yapacağımı biliyordum. Orada da kayıdı aldıktan sonra stüdyoya döndüğümde birleştirip parçanın içine mix’ledim. Böylece hem konserlere gelen dinleyicilerimle hiç unutmayacağımız bir anımız olmuş oldu; hem de şarkı bir üst seviyeye çıktı.

“2024 benim 20. yılım. O yüzden daha da ince eleyip sık dokuyorum. Benim için çok özel bir albüm oluyor “Terapi”.”

“Terapi” albümünde bizi neler bekliyor? “Live In London”ı saymazsak eğer, en son 2020’de “Intergalactic” çıktı, az bir zaman sayılmaz…

Son dönem alışkanlığı olarak içerik üreticisi kavramı bütün yaratıcı sektörlerde ön plana çıktı. Bununla beraber sanat  popüler veya alt kültür ) sanki daha ağır ve yavaş işleyen bir içerik üretimi gibi görülmeye başlandı. Her gün 15 saniyelik kolay üretilip tüketilebilen, sonra hemen unutulmasının önemli olmadığı hap içeriklerle beslenmeye alışan izleyici/dinleyici sanatçıdan da aynı hızı beklemeye başladı. Ancak bir albüm oluşturmak; sesiyle, aranjmanıyla, duruşuyla, görsel ve işitsel bütünlüğüyle, başlıbaşına bir sanat deneyimi. Bu da zaman alan ve üreticisinden çok şey götüren bir deneyim, bir süreç. Daha hızlı üretmenin tek yolu; var olan matematikleri ve güncel genel gideri kullanarak hazır olarak alınan altyapılarla kendi sanatını icra etmekten ziyade bir içerik üreticisi olmaktır. Bu yolda gitmek bir seçim. Her tercihe saygım sonsuz olmakla beraber benim üretim yolumun bu olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yüzden bana albüm ne zaman geliyor dediklerinde; “bittiği zaman” cevabını veriyorum. 2024 benim 20. yılım. O yüzden daha da ince eleyip sık dokuyorum. Benim için çok özel bir albüm oluyor “Terapi”.

‘Ses’te multi enstrümanist Bedük gitardan davula bizimle. “Terapi”nin genelinde durum nasıl?

Her albümümde olduğu gibi bu albümde de elimden gelen her yerde varım.

İşbirlikleri ve benzeri şeyler planlıyor musun? Gerek albümde, gerek sahnede?

Beraber üretmek en sevdiğim şeylerden biri. Çok sık olmasa da, olduğu zaman bambaşka enerjiler açtığı kesin. Bu albümde de hem beraber şarkı yazdığımız sanatçı dostlarım, hem de aranjman da beraber yol aldığım prodüktör dostlarım da var. Mesela bir örnek olarak hem sanatını hem kendisini çok sevdiğim İskender Paydaş’ın ‘Koyver Kendini’ şarkısına yaptığı senfonik düzenleme var. Onun yazdığı senfonik yaylılar ve üflemelileri ‘Koyver Kendini’nin 10. senesine özel bir prodüksiyonla tekrar yayınlayacağım bu albümde.

“Oldukça ilham alabileceğim bir dünyanın içine yaşıyorum.”

Londra’da yaşam ve bunun müziğine etkisi nasıl?

Londra’nın havası, Ankara’nın yağmurlusu gibi. Dışarıda hava kapalı, gri ve yağmurlu olduğu zaman bu bende yaratma isteği doğuruyor. Sanki o griliği renklendirmek ister gibi daha canlı oluyorum üretimimde. Batı kültürünün sanat anlamında tam ortasında durduğu için de oldukça ilham alabileceğim bir dünyanın içine yaşıyorum.

İstanbul’da daha sık konser verdiğin düzeni/zamanı özlüyor musun?

Şimdi de sürekli konser veriyoruz. Daha seçici davranıyorum sadece. Her şeyin bu kadar kolay ulaşılıp tüketilebildiği bu yeni dünyada biraz daha özel bir yerde durmak hem benim için hem de dinleyici için daha değerli diye düşünüyorum.

Oradan buraya bakınca –bağlarını da hiç koparmamış biri olarak- eğlence/müzik sektörünün gidişatı hakkında nasıl yorumlar yaparsın? Artılarıyla eksileriyle yani, ne de olsa 2 ayrı ülke ve şehir.

Kendi müziğini yapan harika yeni müzisyenler/gruplar çıkmasının yanında; müzik üretiminin çok kolaylaşmasının ve sosyal medya gücünün doğal bir sonucu olarak yarım günde üretilip 15 dakikada tüketilen kopyala – yapıştır TikTok müziği kategorisinin çok öne çıkması maalesef en büyük eksi bu dönemde. Ama onun yanında normal şartlarda yapımcıların asla yol vermeyeceği kendine has müzik yapan nefis insanlar da kendi yollarını çok güzel çizmeye başladılar. Bu beni çok mutlu ediyor. Benzer zorluklardan geçmiş ve kendi yolunu, tüm koşulları zorlayarak çizmiş biri olarak bu beni, gelecek nesiller adına çok mutlu ediyor.

Son olarak Dergy okurlarına mesajlarını da rica edelim 🙂

Anda kalalım dostlar! 🙂

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR