New York’lu post-punk beşlisi Geese’in davulcusu Max Bassin’le, ikinci stüdyo albümleri “3D Country” eşliğinde kendimizi kovboylara, absürtlüğe ve sucuklu yumurtanın akışına bıraktık.
Ant Arın Şermet
Müziği tutkudan öte, hayatla kurduğu bağı güçlendiren bir el olarak gören müzikseverler için yeni müzikler, yeni gruplar keşfetmenin en keyifli yanı bunun sonsuz bir ziyafet olduğunu bilmek diyebiliriz. 2023’ün son günlerinde Rough Trade’in yıl sonu listesi sayesinde keşfedip kulaklığımı neşelendiren New York’lu post-punk grubu Geese de keşfetmenin güzelliğini tekrar hatırlatan gruplardan birine dönüştü. Hatırlamakla kalmayayım, bu müziği üretenlerle konuşayım dedim ve grubun kurucularından davulcu Max Bassin’le bilgisayar başında buluşup kayıt tuşuna bastım. Keyifli okumalar!
İkinci albümünüz “3D Country” 2023’ün ikinci yarısında çıksa da Rough Trade başta olmak üzere birçok mecrada yılın albümleri arasında yerini aldı. Sözlerinizdeki eğlenceli ve sarkastik tona nazire yaparcasına enstrüman kullanımı olarak agresif bir grupsunuz. Albümünüzün böylesine ilgi çekmesine dair düşüncelerini bizimle paylaşır mısın?
Aslında sadece biraz daha farklı bir şey yapmak istemiştik. Çünkü ilk albümümüz “Projector”u yaptığımızda içinde bulunduğumuz müzikal dönemin etkisi altındaydı. Londra ve Kanada post-punk’ıyla yaşıyorduk. Bunun etkisiyle 3D Country’de biraz daha niş yerlere gitmek istedik. Kendimize ve kendimizle ilgili daha dürüst olmak istedik. Bir de kendimizi müzik tarafında daha iyi sunduğumuzu söyleyebilirim. Aslında özetle, çok daha fazla zaman ve enerji ayırdık. Böylelikle daha tamamlanmış bir albüm oldu. Bu da dinleyicilerin ilgisini daha fazla çekti sanırım.
Peki, 3D Country nedir? Temalarınızı biraz açmanı istesem olur mu?
Yani tam olarak nasıl açabileceğimi bildiğimi söylersem yalan söylemiş olurum ama şöyle deneyeyim. Albümün adı bildiğin gibi albümdeki bir şarkıdan geliyor. Bir kovboyun aklını kaçırmasından bahsediyoruz. Böylelikle yaşadığı deliliği üç boyutlu deneyimlemeye başlıyor. Bazı kimyasallarla da yolu kesişmiş olabilir…
İşin komik tarafı bunu ortaya çıkarmak için kendimizi zorladığımızı söyleyemem. Stüdyoda ya da dışarda takılırken kendi aramızda hep kovboylardan bahsediyorduk. ‘Cowboy Nudes’ ve ‘3D Country’nin ortaya çıkışı da böyle oldu. Hatta ‘St. Elmo’yu da ekleyebilirim buraya. Kulağa çok garip gelecek ama aklımızda sürekli kovboylar vardı ve onları delirterek 3 boyutlu bir deneyim parkına fırlattık.
Bu albümle birlikte post-punk’la özdeşleşmiş prodüktör Dan Carey yerine James Ford’la çalışmışsınız. Ford’un kariyerindeki çok yönlülük ve birçok önemli ismin sıçrama yaptığı albümün prodüktör koltuğunda olduğunu da biliyoruz. Prodüktör değişimi sürecini de öğrenmek isterim.
Dan sound’umuzu mükemmelleştiren isimdi. Onunla çalışınca neyin neden olduğunu anlıyorsunuz. “3D Country”e gelirsek, albüm öncesi demolarla uğraşırken bunları plak şirketimize (Partisan Records) gönderiyorduk. Onlar da demolarımızı dinleyip bizimle en uyumlu olacak ismi düşünüyordu. James demolarımızı dinledikten sonra bizimle çalışmak için çok hevesliydi. Ki shame’le yaptığı “Drunk Tank Pink”e bayıldığımız için biz de hevesliydik. Sonra Londra’ya gidip onunla yüz yüze tanıştık. Bizi etkilemekle değil, albümü ileri götürmek için ne yapmamız gerektiğine dair fikir vermekle ilgileniyordu. Biz de ona bu albümde ne istediğimizi söylüyorduk ve söylediklerimizi ağzımızdan çıktığı gibi anlıyordu. İşin zor kısmı, Londra’ya gitmişken Dan’le de görüşmekti. Çünkü süreç benzer ilerliyordu. Bu albümü Londra’da değil, New York’ta kaydetmek istediğimizi ona söyleyince cevabı olumsuz oldu. James ise bizimle birlikte New York’a geldi. Karar vermemizi sağlayan temel nokta bu oldu. Ama onunla çalıştığımız için mutluyuz. Çünkü bizim bile farkında olmadığımız kadar bizden çıkabilecek en iyi sonucu ortaya çıkardı.
Kapak görsellerinizin sunduğunuz müzikal dünyanın absürtlüğünü nefis yansıttığını düşünüyorum. Ancak ilk albüme göre 3D Country’de biraz daha üslup farkı görüyorum. Hem albümün görsel sürecine dair hem de müziğinizin, kapaklarınızdaki görsellikle bağını senden dinlemek güzel olur.
“Projector” albüm kapağı için çalışırken fotoğrafçı bir gün yanımıza gelip rüyasında bir konsept gördüğünü ve bunu albüm kapağına taşımanın harika olacağını söyledi. “3D Country” ise böyle rahat çözülmedi. Aylar boyunca çalıştık ama içimize sinen hiçbir şey olmadı. Hatta süreç içinde plak şirketimizi çıldırttığımızı da söyleyebilirim. Güvendiğimiz ama hiçbir yere gitmeyen fikirlerimiz vardı ama sonrasında “başlarım öyle işe” diyerek hepsini çöpe attık. Lakin o dönem yeni yeni ortaya çıkan yapay zekâ programlarına bazı komutlar yazdık. Evet, bunun tartışmalı bir hareket olduğunu kabul ediyorum ama dediğim gibi o dönem yeni zamanlarıydı. Neyse, 1 ay içinde kafamızdaki görselin ne içereceğinden emin olup yapay zekaya komut verdik. Sonrasında karşımıza çıkan sonuç karşısında ağzımız açık kaldı. Tabii o haliyle kullanmayıp üzerinde oynamalar yaptık ama bunlar majör değişiklikler olmadı. Bir de görselin son halini gösterene kadar kimse bu fikre yanaşmıyordu. Ancak son bir kapak toplantısı yaptığımızda şu an kullanılan kapağı gösterdik ve “tamam ya, olmuş işte” cevabı alarak bu süreci atlattık. (Gülüyor)
Son olarak da Türkiye’deki dinleyicilerinizle ile ilgili fikrini almak isterim. Özellikle son albümünüzle birlikte burada daha fazla keşfedildiniz. Bu sayede de sizi izlemek isteyen kitleniz oluşmaya, hatta genişlemeye başladı. 2024 içinde sizi İstanbul’da ağırlama şansımız olur mu?
Çok isteriz. Menajerimiz Türkiye’den sizinle röportaj yapmak isteyen biri var dediğinde çok şaşırıp mutlu olmuştum. Hatta dur sana İstanbul’la ilgili komik bir bağlantımı anlatayım. Üvey babam görsel işler tasarlayan bir sanatçı. Tarihi yanlış hatırlıyor olabilirim ama 2010’ların ikinci yarısında İstanbul’da bir sergi açmıştı. O sayede İstanbul’a gelmiştim. Hatta grubumuzun vokali Cameron’ı (Winter) da getirmiştim. Şehrinize tek kelimeyle bayılmıştık. Hala kendi aramızda konuştuğumuz çılgınca bir geziydi. Tekrar gelmeyi niye çok istediğimi biliyor musun? Sucuklu yumurta için. Sucuklu yumurta burnumda tütüyor! New York’da asla sizde yediğimin tadını alamıyorum. Burada da sucuk, yumurta ya da sosis alıyorum, Türk marketlerine gidiyorum ama olmuyor. O yüzden umarım Türkiye’de bir konser veririz ben de sucuklu yumurtaya kavuşurum.
İstanbul’da bir konseriniz açıklanırsa o zaman sana ve gruba harika bir kahvaltı turu ayarlıyorum. Teşekkürü geldiğinizde edersiniz.
İşte şimdi birbirimizin dilinden konuşmaya başladık. Kaydı kapat da şu yemek işini konuşalım!