2017 yılında Ankara’da kurularak bağımsız müzik dünyasında alternatif bir ses olan Perdenin Ardındakiler ile Beyza Başak ile çıkardıkları yeni single’ları ‘Ruhum Girdi Bir Çıkmaza’yı da bahane edip biraz söyleştik. Piyasadaki duruşlarını, müziğe bakış açılarını, alternatif pop olarak tanımladıkları tarzlarını ve 18 Şubat’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde verecekleri konserlerinde neler olup biteceğini bir de onlardan dinleyelim derseniz, buyurun röportaja!
Batıkan BAKSI / [email protected]
2024 yılında çıkardığınız ilk single’ınız ‘Ruhum Girdi Bir Çıkmaza’ aynı zamanda Beyza Başak ile yaptığınız bir düet. Yollarınız nasıl kesişti, bu şarkı nasıl ortaya çıktı?
Beyza uzun zamandır arkadaşımız aslında. Bu şarkıyı yazarken açıkçası içten içe bir düet yazdığımı biliyordum. Çünkü şarkının teması karşılıklı bir sitem üzerineydi. Şarkıyı yazdım ve uzun süre rafta bekledi. Yakın zamanda eski demoları dinlerken bu şarkıyı bulduk ve bize farklı hissettirdi. “Yapmalıyız!” dedik ve bize kim eşlik eder diye düşünürken aklımıza Beyza geldi. Harika bir şarkıcı çünkü fark etmişsinizdir. Beyza da şarkıyı dinler dinlemez vuruldu ve ertesi gün hemen kaydedip gönderdi. Böylece şarkı ortaya çıkmış oldu diyebiliriz özetle.
Tarzınız alternatif pop olarak geçiyor ama aslında bu tarza pek de alışık değiliz, alternatif ve pop deyince akıllara gelen müzikler malum. Siz neyin alternatifisiniz? Hangi müziğe alternatif olarak doğdunuz?
Biz herhangi bir türün alternatifi olarak tanımlamıyoruz kendimizi. Biz; kalburüstü isimlerin elinde oyuncak edilmiş, yüzeyselleşmiş bir müzik anlayışı etrafında dönen oldukça sıkışmış ve kısırlaşmış piyasaya bir alternatif olduğumuzu düşünüyoruz. Dolayısıyla bizim alternatifliğimiz müziğin içeriğinden ziyade politik bir duruş gibi. Arkamızdan gelen ve bize fikir danışan müzisyenlere de bu duruşu aşılamaya gayret ediyoruz. Böyle konuşuyoruz ama yanlış anlaşılmasın, biz “müzikal olarak inanılmaz deriniz, şöyleyiz böyleyiz, süper müzisyenleriz” demiyoruz. Sadece müziğimizi sektör standartlarına sokma gibi bir gayemiz yok, içimizden geleni içimizden geldiği gibi yapabiliyoruz. Alternatifliğimiz de bizce buradan geliyor.
“Şarkılar aynı zamanda bizim güncelerimiz…”
Yeni şarkınızın tanımını “yüzleşmeler ve yarım kalmışlıklar üzerine” olarak yapıyorsunuz. Peki sizin en sık karşı karşıya kaldığınız yüzleşmeler neler oluyor? Bu duygu durumları şarkılarınızı nasıl etkiliyor?
Biz genel olarak da biraz huzursuz ve yer yer karamsar insanlarız. Direnç ve benim (Doruk) müzikal beğenilerimiz, hobilerimiz, korkularımız, mutluluk kaynaklarımız vs. oldukça zıt olsa da, beraber müzik yaptıkça aslında ikimizin de benzer derecede hüzünlü insanlar olduğumuzu fark ettim. İçimizdeki bu sıkıntı, şarkılara da doğrudan etki ediyor diyebiliriz. Yazdığım şarkıların neredeyse tamamı kendimle yüzleşme gibi bir şey zaten. Aynaya bakmak gibi. Günlüğüne kötü geçen bir günü yazmak gibi. Şarkılar aynı zamanda bizim güncelerimiz. Hepsinin içinde bizden parçalar var. Az ya da çok, belirgin ya da belirsiz.
Albümlerinizi bağımsız bir etiketle yayınlıyorsunuz. Haliyle size bağımsız müzisyenler demek mümkün oluyor. Üretimlerinizi büyük firmaların dışında bu şekilde yayınlamak sizi nasıl kolaylıklarla ve yanında nasıl zorluklarla yüzleştiriyor?
İkinci soruda büyük ölçüde “alternatif” kavramı üzerinden bu durumu açıklamıştım aslında. Geldiğimiz yer her neresiyse, buraya kadar kimseye minnet etmeden geldiğimiz için oldukça mutluyuz. Her şeyi kendi gücümüz elverdiğince yapmaya çalıştık ve çalışacağız. Bunun artıları da eksileri de var tabii. Artılarını saydım zaten. Dilediğimizi, dilediğimiz gibi yapmamıza olanak sağlıyor bağımsız olmak. Dezavantaj denir mi bilmiyoruz ancak bağımsız olmak demek aynı zamanda bütün riski de sen alıyorsun demek. Kliplerin, şarkıların, kapakların, reklamların tamamını kendimiz fonluyoruz. Biz bunu riskten ziyade kendi işimize yatırım olarak görüyoruz. Bizim için hiçbir problem yok ancak cesaret istiyor tabii. Çünkü müzik sektöründe her şeyin karşılığını tam olarak alamayabiliyorsunuz. Ülkenin ekonomik durumunun da etkisi yüksek tabii. Ama özetle biz halimizden memnunuz.
“Müzik sektörü artık fast food zincirleri gibi!”
2017’den bu zamana kadar hem ülkede hem de müzikte çok şey değişti. Artık hızına yetişemediğimiz bir tüketim var mesela. Bu değişimler sizin üzerinizde nasıl bir etkiye sahip? Perdenin Ardındakiler bu değişikliklere ne kadar uyum sağlayıp ne kadar tavrından taviz vermiyor?
Açıkcası bizim bile takip etmekte zorlandığımız bir değişim söz konusu. Müzik sektörü artık fast food zincirleri gibi. Hızlı tüketilebilir, yer yer lezzetli ama uzun vadede zararlı (zararlı demesek bile herhangi bir yararı olmadığı kesin) müzikler ve bu restoranın önünde sıra olmuş insanlar. Arada sırada tüketmekte problem yok ama zamanla sizi müzik obezi yapabilir. Düşünsel dünyanızı, hayat görüşünüzü ve mental gelişiminizi olumsuz etkileyebilir vs. Çok uzattım biliyorum ama örnek hoşuma gitti (gülüyor). Biz Perdenin Ardındakiler olarak trendlerle ya da değişimle ilgilenmiyoruz. Müzik, kaçıracağın bir tren gibi bir şey değil. Bu sebeple biz de değişiklikleri ve trendleri takip etsek de müzikal olarak bir kovalama içinde değiliz. Hoşumuza giden yeni bir şey keşfettiğimizde de elbette müziğimizde değerlendirmeye çalışıyoruz. Ama asla trend olsun diye müzik yapmıyoruz.
Ankara’dan çıkan ve popülerleşen bir grupsunuz. Genelde Ankara’dan çıkan grupların kendine yarattığı alan İstanbul’a göre biraz daha farklıdır. Buna rağmen milyonlara ulaştınız dinlenme bakımından. Bu başarınızın sırrı ne sizce?
Yani tam olarak biz de bilmiyoruz işlerin bu noktaya kadar nasıl geldiğini. Tahmin edebileceğimiz bir şey değildi. Biz kendimizi eğlendirmek için müzik yapıyorduk. Belki biraz şans, belki iyi takım arkadaşları ve elbette gün geçtikçe büyüyen ve her zaman yanımızda olan dinleyicilerimiz. Klişe bir cevap oldu biliyorum ama durum gerçekten böyle.
Sizin için trend deyimle “storyteller” demek de mümkün çünkü şarkılarınızı kötü sonlu insan hikayelerinden yaptığınızı dile getiriyorsunuz. Peki siz nelerden ilham alıyorsunuz? İyi birer gözlemci olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Genel olarak kendi anılarımız çerçevesinde olgunlaştırıyoruz hikayelerimizi. Ama tabii hayatın kendisi zaten kocaman bir sözlük gibi. Her şeyin karşılığını hayatın içinde bulabiliyor, görebiliyoruz. Tükettiğimiz filmler, kitaplar, şiirler de bizim düşünsel hayatımıza büyük ölçüde yön veriyor elbette. Fena gözlemciler değiliz bence ama bunun kıstası nedir onu da kestiremiyoruz tabii.
“Albüm, müzisyenin olgunluk serüvenidir…”
2023’te çıkardığınız “Epilog” albümünden sonra yayınlarınıza single’lar ile devam ettiniz. ‘Ruhum Girdi Bir Çıkmaza’ dahil olmak üzere bu çıkan single’lar yine oluşacak bir albümün habercisi mi? Yoksa tam bir albüm için başka hazırlıklarınız var mı?
“Sanrılar” ve “Epilog”un biraz daha sindirilmesi gerekiyor bizce. Albüm, müzisyenin olgunluk serüvenidir. Müzikal olarak “Epilog”dan farklı bir yere evrildiğimizi gördüğümüzde, müzikal olgunluğumuz biraz daha arttığında yeni bir albüm hakkında konuşabiliriz. Aynısını “Sanrılar”dan sonra da söylemiştik ve iki albüm de dinlendiğinde aslında iki farklı Perdenin Ardındakiler hissedildiğini düşünüyoruz. Üçüncü albüm elbette gelecek ama ne zaman olur biz de bilmiyoruz.
18 Şubat’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser vereceksiniz. BGM, en az Harbiye kadar birçok grubun büyük bir heyecanla konser verdiği kült bir mekan. Seyircilerinize özel sürprizler hazırladınız mı? Konsere gelecekler hangi beklentilerle gelmeli?
Elbette sürprizlerimiz var, konuklarımız var, bizim oldukça heyecan duyduğumuz bir konser. Özel hazırlıklarımız da var tabii ancak dinleyicilerimiz de bilir ki biz nerede konser verirsek verelim hep aynı özeni korumaya çalışırız. Dolayısıyla “BGM için inanılmaz şeyler yapacağız, aklınız çıkacak!” falan demiyoruz. Ama gerek atmosferiyle, gerek içeriğiyle, gerek ışığıyla, gerekse de sesiyle umarım bizim ve dinleyicilerimiz için unutulmaz bir akşam olacak.
Son olarak da dinleyicilerinize ve dergy.com okurlarına da söylemek istediklerinizi duymak isterim.
Öncelikle, bu röportajı sonuna kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederiz. Umarım çok sıkıcı ve klişe cevaplar vermemişizdir. Bu röportajı okuyan dinleyicilerimizi ve bizi bu röportaj vesilesiyle tanıyan potansiyel yeni dinleyicilerimizle nice konserlerde görüşmek dileğiyle. Kendinize iyi davranın. Havalar da epey soğuk, sıkı giyinin aman üşütmeyin.