2008 yılında İngiltere’de temelleri atılan The Underground Youth, sinemadan ve edebiyattan aldığı ilhamı derin şarkı sözleri ve akılda kalıcı müzikle harmanlayan eşsiz bir grup. Grubun kurucusu, söz yazarı ve bestecisi Craig Dyer, 16 Haziran’da İstanbul’da gerçekleşecek ilk konserleri öncesinde sorularımızı yanıtladı.
Sıla ÇIĞŞAR
Öncelikle bu röportajı gerçekleştirdiğim için çok heyecanlıyım. The Underground Youth’un hikayesini bilmeyenlere anlatmakla başlayabilir miyiz?
Öncelikle nihayet Türkiye’ye gelip sahneye çıkacağımız için çok heyecanlıyız! The Underground Youth 2008 yılında tek kişilik bir “yatak odası müziği” projesi olarak başladı. Yıllar içinde de özel bir hayran kitlesine sahip olan, tam bir turne grubuna dönüştü. Şimdiye dek bir dizi EP, single ve collab çalışmasının yanı sıra 11 albüm yayınladık ve bu süreçte dünyanın birçok ülkesini gezdik. Yaptığımız işe kendimizi adadık ve bundan başka bir şey yapmayı hayal bile edemiyorum. Bu yüzden proje devam etti ve büyüdü ve bu zamanlara geldi.
Müziğiniz oldukça ilham verici. Post-punk’tan ve indie’den aldığı elementlerle var olan oldukça özgün bir perspektif. Siz müziğinizi nasıl tanımlarsınız?
Mümkün olduğunca tarz terimlerini kullanmaktan kaçınmaya çalışıyorum, ama ne yazık ki bu oldukça zor bir şey. Yaptığımız şeyin ‘post-punk’ kategorisine uyduğunu düşünüyorum ancak şunu da eklemek isterim, bir tarzın veya türün adından çok bizim veya herhangi birinin müziğiyle ilgili bu. Müziği kendim anlatmaktansa insanlara sadece dinlemelerini öneririm.
“Sanat yoluyla ilhamımı taze tutmaya çalışıyorum”
The Underground Youth’un hem şarkı sözleriyle hem de sahne şovlarıyla sinemadan ve sanattan referans aldığı görülüyor. Peki en büyük ilham kaynaklarınız nelerdir/kimlerdir?
Müziğimize ve performanslarımıza eşlik eden görüntüler bizim için çok önemli. Yani görselin ilhamı sesimizin etkisine eşit. Gençliğimde sinemaya olan sevgimi geliştirdim ve sinemadan kalıcı ilham aldım. Fransız Yeni Dalgası, Yeni Alman Sineması, Altın Çağ ve Yeni Dönem filmleri Hollywood, Wong Kar-wai, Maya Deren, Jim Jarmusch‘un filmleri ve tüm o bağımsız hareket… Gerçekten liste sonsuz ve sürekli müziğim ve imgelemimiz için sinema ve sanat yoluyla ilhamımı taze tutmaya çalışıyorum.
Son olarak Nostalgia’s Glass isimli bir albüm yayınladınız. Albümün ortaya çıkışı ve kayıt süreci hakkında neler söylemek istersiniz?
“Nostalgia’s Glass” geçmişimizin müziğine, nostalji fikirlerine hem olumlu hem olumsuz bir bakıştı. Bu, şarkıların müziğini ve sözlerin içeriğini oluşturdu. Sanırım geriye dönüp ürettiklerimize bir göz atmak ve bunu ortaya çıkarmak istedim. Şimdi bu yapıldı, öyle hissediyorum ki başladığımızdan beri yeni müzikle yeni bir alana adım atabiliriz artık bu kayıtla. Bir müzisyen, bir sanatçı ve bir yazar olarak yaklaşımımı ve ürettiğim şeyi değiştirip dönüştürmek heyecan verici. Böylece tek bir şeye sıkışıp kalmıyorsunuz. Daha önce yaptıklarınızı yeniden üretiyorsunuz. İlerlemek bir zorunluluktur.
İngiltere çıkışlı bir grup olarak şu an Berlin’desiniz. Sık sık turnelere çıkıp farklı destinasyonlarda bulunuyorsunuz. Yolda olmak size nasıl hissettiriyor? Turne sırasında yaşanmış akılda kalıcı bir anınız var mı?
Her tur unutulmaz anlarla, seyahatlerle ve hayatla doludur. Kendinizi farklı kültürlere kaptırarak ve insanlarla tanışarak edineceğiniz deneyimler, yollarda yaşananlar, grup olarak olduğu kadar bireysel olarak da kim olduğumuzu gerçekten etkiledi. Yazmak, kaydetmek ve tabii ki canlı performans sergilemek dışında, bu benim için yaptığımız işin favori kısımları. Hiç hayal bile edemeyeceğim yerlere seyahat ettim. Yazılarım için sık sık onlardan yararlanıyorum.
“Hepimiz için heyecan verici bir dönem”
Gelecek planlarınızdan söz edebilir misiniz? The Underground Youth hayranlarını neler bekliyor?
Eşim (grubun davulcusu Olya) ve benim 2022 yılında bir kızımız oldu. Geçtiğimiz yıl yavaş yavaş tekrar turneye çıkmaya başladık, 2024 yılında çok daha fazla konser vereceğimiz ön görüyorum. Yollara geri dönmek harika bir duygu ve aynı zamanda pek çok yerde turne ekibimizin bir parçası olarak kızımızı da yanımıza alıyoruz. Bu gerçekten hepimiz için heyecan verici bir dönem. Ayrıca daha önce kısaca bahsettiğim gibi yeni bir kayda dönüşecek yeni müzikler yazmaya başladım. Hayranlarımızın çok keyif alacağından eminiz.
16 Haziran’da sizi ilk kez İstanbul’da izleyeceğiz. İlk İstanbul konseriniz için neler hissediyorsunuz?
Dürüst olmak gerekirse, İstanbul’da bir şov ayarlamamızın bu kadar uzun sürdüğüne inanamıyorum. Bunu bir süredir deniyorum. Konser için çok heyecanlıyız ve İstanbul’da bizim gelip performans sergilememizi bekleyen güzel bir kitlemiz olduğu bildirildi. Bu yüzden unutulmaz bir gece geçirmeyi umuyoruz.
Son olarak Dergy takipçilerine ve Türk hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Duymayan kalmasın, Haziran ayında görüşürüz! Teşekkür ederim.