30 yıl önce “sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir” diyerek yaşamını sonlandıran Kurt Cobain’in mirası sonraki nesilleri de etkilemeye devam ediyor. O mirasın izinde Kurt Cobain’i anıyoruz.
Ant Arın ŞERMET
2024 yılından geriye dönüp bilgi alabileceğimiz binlerce opsiyon var. Kütüphaneler dolusu kitap, filmler, diziler, gazete küpürleri diye uzar gider bu liste. Belki 2024’ten anlamak o kadar mümkün olmasa da “Tiktok kuşağı” diye bir gerçek varsa 1990’larda “MTV kuşağı” vardı. O kuşağın yüzü ve sözcüsü de Nirvana’dan başkası değildi. Nirvana sonrasında gelen britpop grupları da önemli etki gücüne sahip olsa da hiçbiri Nirvana’nın gücüne ulaşamadı… Bunu sadece dönemi anlatan kitapları okumak, yayınları dinlemekle değil, YouTube vb. mecralarda bulabileceğiniz 1981-1998 arası MTV videolarının neredeyse tamamını izleyerek söylüyorum. Kurt Cobain gibi bir ikonun ölümü elbette çok büyük bir kayıp ancak yaşadığı dönemde bıraktığı şok dalgasını günümüzden okuyabilmek pek mümkün değilmiş. O dönemin içeriklerini izleyince anladım. Günümüzde doksanlara ait bir rock sound’undan, grunge’dan, kültürel etkiden bahsediyorsak Kurt Cobain’den başka kimse asıl muhatap olamıyor.
“Nevermind”ın ulaştığı başarıyı ve Nirvana’nın ulaştığı zirveyi deneyimlemek ister miydi Kurt Cobain? Buna kesinlikle evet ya da kesinlikle hayır diyebilmek mümkün değil. Çocuk yaşta annesiyle babasının boşanması, büyük anne, büyük babasıyla büyümesi, içe kapanık, zorbalık gören bir çocuk olması ve uyuşturucuyla küçük yaşta tanışması, zaten kendini yaşam çizgisine bağlamakta güçlük çeken bir genç Kurt Cobain’i ortaya çıkarmıştı. Ancak klişe tabirle ‘zehir gibi çalışan’ yaratıcı bir zihne sahip olması, basitin içindeki ahengi görmesini mümkün kılıyordu. Üzerine de kendi kaçışını müzikte bulacağını bilerek bütün vaktini buraya ayırması biz dünyalılar için bir şanstı. Ancak o, bugün tüm dünyada ölümünün 30. yılı sebebiyle anılmasını sağlayacak yolculuğuyla aslında sona giden süreci de hızlandırdı…
“Nevermind”ın ‘Smells Like Teen Spirit’, ‘Come As You Are’ ya da ‘Something In The Way’ gibi hitleri kadar gizli hazineleri de kendisinden sonra gelen grupların etkilenmesini sağladı. ‘Drain You’ ya da ‘Breed’den bahsedebiliriz. Ancak başka bir şarkıyı, ‘Territorial Pissings’i ele alalım. Çok basit gözüken bir power chord üzerine kurulu distortion’la kaosu arttıran bir ana gitar riff’i. Onu ileri taşıyan punk temelli agresif davullar ve altyapıyı güçlendirirken deneysellik peşinde koşmayan, işini kusursuz yapan bir bas gitar. Üç kişilik ve yıllarca ‘üç akor’ diye küçümsenen “Nevermind”ın alametifarikası da bu biraz; direkt sözlerle derdini karşısındakinin suratına çarpma isteği. Kurt Cobain’in çocukluğundan edindiği hassasiyet, o sözlerin altında yatıyor…
Kariyerinin zirvesindeyken, “Irkçı, kadın düşmanı ya da homofobikseniz ne konserlerimize gelin ne de albümlerimizi alın. S..tirip gidin ve bizi rahat bırakın” deme cesareti gösterip her albümünde “toplumun sinir uçlarına dokunacak” şarkıları, netliği ve öfkesiyle yapmaktan da geri durmadı. Benzer müzikal çizgiye sahip olmasa da Massive Attack gibi toplumsal olaylardaki tavrını ilk günden beri belli eden bir grubun her zaman saygıyla andığı bir figür oldu.
Massive Attack’tan da gördüğümüz gibi Nirvana’nın müziğinden ya da Kurt Cobain’in tavrından etkilenmemek çok güç. Bunun için sadece müzisyen olmanıza ve bir grupta çalmanıza da gerek yok. Onlu yaşlarının başından beri Converse giymekten düz taban olmuş bir müziksever olarak yazıyorum bu yazıyı. Ama işin müzik tarafına gelince de muhteşem isimleri görüyoruz. Kimler mi? Başta Weezer olmak üzere The Dandy Warhols, Green Day, Oasis ve doğal olarak Foo Fighters’ı saymak mümkün. Dönem dönem Alex Turner’ın da Nirvana’yı etkilendiği isimler arasında saymasıyla Arctic Monkeys’i de bu listeye ekleyebiliriz. Prodüktör olarak beraber çalıştığı Butch Vig’in kariyerinin “Nevermind” sonrası aldığı ivme ve böylesine değerli bir beynin müzik tarihinde önemli bir yer almasında da Kurt Cobain ile Nirvana’nın adını görüyoruz.
Tam yılı hatırlamasam da 2008, 2009 gibi içinde bulunduğum neslin müzikle kurduğu bağın güçlenmesini sağlayan Dream TV’de bir gece ‘Breed’in çalmasıyla kanıma işleyen ‘Nirvana zehri’ sayesinde aradan geçen 15-16 yılda sizlerle Kurt Cobain’i anabiliyorum. Liseler arası müzik yarışmasında Nirvana’nın bir şarkısını çalarak sahne tozu yutmanın ne olduğunu öğreniyorum. Dünyanın birçok yerinden, birçok insana bu ve çok daha fazlasıyla sadece 27 yılda dokunabilmesinin bedelini de kendi hikayesini sonlandırarak ödedi. Kızı Frances Bean Cobain’in, “‘Something In The Way’de babamı ve onun mirasının gücünü anlayabiliyorum” sözleriyse vedasının 30. Yılında Kurt Cobain’i hem anmamızı hem de yaşamını kutlamamızı sağlıyor. Teşekkür etmek yeterli olur mu bilinmez ama teşekkürler. En sonda 5 Nisan 1994’teki ölümünden 8 sene sonra kavuştuğumuz ‘You Know You’re Right’la yapmak isterim.
“I will crawl away for good
I will move away from here
You won’t be afraid of fear
No thought was put into this
I always knew it would come to this
Things have never been so swell
I have never failed to fail”