Ana SayfaEtkinliklerArlo Parks’la buluşma gecesi

Arlo Parks’la buluşma gecesi

9 Temmuz akşamı, kariyerinin ilk İstanbul konserini 31. İstanbul Caz Festivali kapsamında veren Arlo Parks’ı izlemek için yerimizi aldık ve anılarımıza eşlik eden şarkıları can kulağıyla dinledik.

Ant Arın ŞERMET 

Birleşik Krallık’ın bağımsız müzik sahnesinin en önemli ödülü olarak adlandırabiliriz Mercury’i. Anaïs Oluwatoyin Estelle Marinho ya da bildiğimiz adıyla Arlo Parks, 2021 yılında bu ödülü, sadece 21 yaşındayken ilk albümü “Collapsed In Sunbeams” ile kazanmıştı. Dünya çapında kazandığı ünü ve Türkiye’yle yolunun profesyonel anlamda ilk kesişimi de bu albüm oldu. 2021 yılında düzenlenmesi planlanan İstanbul Caz Festivali, pandeminin yükselen yeni dalgalarından birine takılmış ve Arlo Parks’la buluşma gecemize 3 sene rötar gelmişti. Müzisyenliğinin yanında bir şair de olan Parks, geçtiğimiz sonbaharda “The Magic Border” adını verdiği yeni kitabını yayımladı. Ek olarak da bu seneki buluşmamıza, İstanbul’a ilk kez gelmesine aracı olan harika ikinci stüdyo albümü “My Soft Machine”i yayınladı. 31. İstanbul Caz Festivali kapsamında ilk kez İstanbul’a konser vermeye gelen 24 yaşındaki Londralı sanatçı, harika bir performans sergilediği gibi kendisine dair anlattığı anekdotlar ve setlist’te uzun süredir olmayan harika bir şarkısını eklemesiyle İstanbullu seyirciyle kucaklaştı. Müsaadenizle yaklaşık 80 dakika süren kucaklaşmamızı anlatmaya geçiyorum. Afiyet olsun.

9b69506f 0793 417b 94d6 e69655316f98

Swissotel Bosphorus’un içinde yer alan Sultan Park’a geçmek için otele adım attığım gibi karşımda Arlo Parks ve grup arkadaşlarını görmek konsere hızlı bir adaptasyon yaşamamı sağladı. Biraz sıkışık bir giriş düzeni olsa da etkinliğin yapıldığı alana ulaşınca oksijen aldığınızı hissetmek farklı bir moral depolamanızı sağlıyor. Ki çok kısa bir süre sonra Arlo Parks’ın 2024 yılındaki turnelerinin tamamında bir iki istisna dışında hiç bozmadığı setlist’inin açılışı olan spoken word vokaliyle ilgi uyandıran şarkısı ‘Bruiseless’, müzikseverleri karşıladı. Hemen arkasına “My Soft Machine”den 2 şarkı daha ekleyince adaptasyon sürecini atlatmış, neşeli bir şekilde yerimizde yaylanmaya başlamıştık. Konserin ilk anından son notasına kadar Arlo kadar dikkat çeken biri daha vardı sahnede. Grubun hem baslarını hem de synthlerini çalan Sam Harding’den başkası değildi o kişi. Grubun sahnede kusursuza yakın bir icra sergilediğini söyleyecek olursak Sam Harding’in rolü, Arlo Parks’ın vokaline tamamen odaklanıp seyirciyle iletişim kurmaya odaklanmasına alan açmakta. Davulda çok basit gözüken ritimleri vuruş vuruş hissetmemizi sağlayan ve groove’a doyuran James’e de şapka çıkarıyoruz.

Konserin akışına dönecek olursak seyirciden ilk büyük reaksiyon alan şarkı da hemen başlarda ‘Caroline’ ile geldi. ‘Caroline’in arkasına, “My Soft Machine”in en sevilen şarkılarından ‘Impurities’ gelince hit üstüne hit dinlemeye başlamış olmanın neşesi seyircinin yüzüne yayıldı. Hemen sonrasında da albüm içinde biraz geride kalmış olsa da canlı düzenlemesinin muhteşem olduğunu dile getirmekten çekinmediğim ‘Dog Rose’, gecenin en büyük karlarından oldu. Bildiğiniz bir şarkıyı bir daha keşfetmek gibi bir deneyimdi.

‘Dog Rose’, ‘Eugene’den sonra çaldı. Gelgelelim ‘Eugene’e ayrıca değinmek istedim. Arlo Parks, verdiği röportajlarda etkilendiği grupların en başına Radiohead yazan bir sanatçı. Radiohead, hem müzikalitesi hem de lirik gücüyle Arlo Parks gibi binlerce insanı etkiledi. Ancak “Collapsed In Sunbeams”in favorilerinden ‘Eugene’, direkt “In Rainbows” albümünden esinini alan, hatta ‘Weird Fishes/Arpeggi’yi anımsatan bir şekilde bestelenmiş. Şarkıya başlamadan önce anlattıklarının yalancısıyız. Konserin aynı zamanda ikinci yarısının da başlangıcı diyebileceğimiz ‘Eugene’den sonra Mercury de kazanmış “Collapsed In Sunbeams” ağırlıklı bir setlist dinledik. Ki en güzel sürpriz de bu noktada geldi. 2024 yılında verdiği konserlerde sadece 1 kere yer verdiği ‘Hope’, Arlo Parks’ın ilk İstanbul konserinin seyirci katılımı bakımından zirve anıydı. Hep bir ağızdan, “You’re not alone, like you think you are. We all have scars, I know it’s hard” dizesine eşlik etmek toplu bir katarsis anıydı. Ki Parks’ın da ‘Dog Rose’, ‘Hurt’ ve ‘Devotion’ ile birlikte konserdeki en iyi performansını bu şarkıda gösterdiğini söylemek gayet mümkün. ‘Hope’u çaldıktan sonra ekstra 4 şarkı daha icra eden Arlo Parks, geceyi ve ilk İstanbul konserini ‘Softly’ ile tamamladı. ‘Softly’nin hem enerjisi hem tatlı bir melodiye sahip olması hem de tavisiz tavrı Arlo Parks müziğini özetlercesine yansıttı. Türkiye’ye ilk kez ailesiyle birlikte çocukken turistik bir gezi için gelen Arlo Parks için ilk konserinden keyif aldığını söylemek sahnedeki enerjisi ve seyircilerle çoğu konserindekine göre daha sık diyalog kurmasından anlaşılabilir.

Bir başka deyişle artık İstanbul’u da bizleri de tanıdı Arlo Parks. Nitekim biz de onu. Umuyoruz ki, 31. İstanbul Caz Festivali’nin başlattığı Arlo Parks-İstanbul iletişimi sık sık devam eder…

arlo parks

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR