2023’te İKSV’nin düzenlediği yarışmada Türkiye’deki en iyi 5 genç gruptan biri seçilerek Genç Caz+ albümünde yer alıp 30. İstanbul Caz Festivali’nde sahne alma şansı yakalayan Keskin Band, ilk albümleri “İstanbul”u çıkardı; ben de grubun kurucuları ikiz kardeş Berkcan ve Mertcan Keskin ile konuşup grubu biraz daha yakından tanıyalım dedim!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Sizi tanıyanlar kadar tanımayanları da biraz düşünerek hikayenizin en başına gitmek istiyorum. Keskin Band olarak 2013’te başladığınız bu yolculuğu biraz anlatır mısınız? Grup nasıl bir araya geldi, ilk adımlarınızı nasıl attınız?
Mertcan: Grup, Berkcan ve benim beraber odamızda gitar çaldığımız anda kuruldu diyebilirim. Ortaokuldayken yazdığımız şarkılarımızı bazen hâlâ çalarız ama o şarkılar şu an epey komik geliyor bize. Lise ve üniversite yıllarında sürekli sahne aldık ve üniversite yıllarında Çanakkale’de Müzik Öğretmenliği bölümünde okuyorduk, oradan bize geçen müzik eğitimi ve armonileriyle aslında müziğin dilini öğrendik diyebilirim. Klasik müziğin özellikle Bach, Rachmaninoff, Chopin, Tarrega, Roland Dyens gibi bestecilerin müziği besteleme, duyguları ve armoniyi doğru kararlarla uygulama konusunda bize çok fazla şey kattığını hissediyoruz. O yıllarda hem okul korolarında ve orkestralarında yer alıyor hem de Çanakkale’de düzenlenen pek çok konser salonu, bar ve festivallerde sürekli başka müzisyenlerle beraber sahne alıyorduk. Aslında o süreç, sahnede ve daha önemlisi sahne öncesi ve sonrasında nasıl bir yol izleyebileceğimizi yaparak ve yaşayarak öğrenmemize büyük bir katkı sağladı. Müzisyenlerin tabiriyle “müziğimiz sahnede pişti” diyebilirim. İlk single’ımızı kaydetme ve yayınlama süreçlerinden itibaren de artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi hissetmiştik.
Mertcan ve Berkcan Keskin olarak ikiz kardeşlerin sahip olduğu (ve bence büyük bir şans olan) müzikal uyumunu bir avantaja dönüştürdüğünüzü söyleyebilir misiniz? Grubun kurucularının uyumu Keskin Band’in dinamiğini nasıl etkiliyor?
Berkcan: Mertcan’la beraber ikiz telepatisini sahnede yaşıyoruz resmen, gitar çalmaya başladığımız ilk günden beri sürekli beraber çalmanın getirdiği uyum, bir yandan da ruhen de bir olmamızla birleşince özellikle performansların emprovizasyon bölümlerinde çok daha etkili ve çarpıcı yerlere sürükleyebiliyor bizi sahnede. Kariyer açısından; kayıtlar ve besteleme konusunda Mertcan’la birlikte karar verdiğimiz, uyguladığımız durumlar ve süreçler oluyor. Genelde besteleri evde Mertcan’la beraber yapıyoruz sonrasında grupla buluşup kayıt sürecinde hep beraber bizim hazırladığımız taslağı süslüyoruz. Grupta şu an Bartu Özbatur davul ve Cem Ayar bass gitar çalıyor. Mükemmel müzisyenler; onlarla çalmak ve grup hakkında planlamalar yapmak çok keyifli bir sürece dönüştürdü bazı şeyleri, her konu hakkında sık sık buluşup konuşuyoruz. Hem müzikal olarak hem de kariyer olarak yapabileceğimiz şeylere grup olarak birlikte karar veriyoruz.
Türk rock ve blues sahnesine modern bir yorum getirdiğinizi söylüyorsunuz. Blues rock köklerini modern bir şekilde yorumlama fikri nasıl doğdu? Ve size göre Türkçe blues’da modern olmayan ne vardı da siz böyle bir misyonu üstlendiniz?
Mertcan: Aslında her müzik janrasında olduğu gibi Blues da sürekli değişim ve diğer tarzlarla etkileşim içinde. “Modern Blues Rock” dediğimiz janra Avrupa, İngiltere ve Amerika’da pek çok başka tarz müziklere etki eder bir hâldeydi ve hâlâ etki ediyor ama Türkiye’de rock daha çok arabesk esintilerden besleniyor. Hatta bu konuda Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’ndeki makamların veya modların çok fazla aynı yerden kullanıldığını düşünüyoruz. Bütün şarkılar Hicaz veya Hüzzam makamlarınının varyasyonları oldu resmen. Aynı durum, armonik olarak ve yayınlanan eserlerin tarzları bakımından Türkiye’deki blues ve hatta jazz için de geçerli, biz de Türkiye’deki blues ve rock müziğinin batı ve doğu sentezi varyasyonlarının daha bizden ve daha etkili olabileceğini hissettiğimiz için böyle bir yorumlamaya giriştik. Yaptığımız müziği ne blues kadar kırmızı ne de rock kadar sarı olarak tanımlayabiliriz, kendi istediğimiz karışımı bulduk ve turuncu tonlarında bir müzik yapıyoruz.
“İstanbul’un söylediğini doğru anlayıp ona doğru cevap vermeye çalışıyoruz.”
Biraz da ilk albümünüz “İstanbul”a geleceğim. Aslında Gelibolu’dan yola çıkan bir grupsunuz ama albümün adı İstanbul. Bunun özel bir sebebi var mı? İstanbul ile olan bağınızı ve albümün tematik yapısını nasıl tanımlıyorsunuz?
Berkcan: Aslında bu albüm, bizim İstanbul’a bir selamımız: “Selam İstanbul, biz geldik ve biz artık buradayız.” İstanbul’a İstanbul’da yaşayan, büyüyen veya yolu bir şekilde İstanbul’a düşmüş herkes gibi bu şehre aşığız. İstanbul çok dinamik, karmaşık yapılarla birbirine bağlı zor ama çok güzel bir şehir. İstanbul’un söylediğini doğru anlayıp ona doğru cevap vermeye çalışıyoruz. İstanbul ve biz çok yakından tanışıyoruz, bizi çağırdığı için geldik ama 2025’te çıkaracağımız albümlerle bu ilişkinin daha çok anlaşılacağına ve insanların ruhlarına dokunacağına eminiz. Bu sadece bir tanışma selamıydı.
Albümdeki şarkılar arasında dinleyicilerin en çok hangi şarkıyı öne çıkarmasını bekliyorsunuz? Sizin için bu albümdeki en kişisel veya özel şarkı hangisi?
Mertcan: Berkcan’la beraber albümün kayıtlarında ufak iddialara girdik bu konu hakkında ve şu an sanırım ben bi’ tık kazanıyorum. Benim beklediğim ‘Yürürüm Durmadan’, Berkcan’ın beklediği ‘Yalnızlıklar’dı ve şu an ilk 100 bin dinlenmeyi geçen şarkı ‘Yürürüm Durmadan’ oldu. Ama 1 milyon barajında işler değişebilir. “Şarkıların hepsi bebeklerim” modundayım ama aslında ‘Döngüler‘ ve ‘Yanar’ arasında gidip geliyorum son kararım ‘Yanar’. Berkcan için özel olansa ‘İstanbul’.
“Biz sadece burada yaşayıp, yaşadıklarımızı en içimize sindiği hâliyle yansıtmaya çalıştık.”
‘İstanbul’ şarkısında kaybolma, kazanma ve öfke temaları bir arada. Bu temaları ele alırken sizi en çok etkileyen şey neydi? Aslında düşününce biraz da İstanbul demek tüm bu temalar…
Berkcan: Kesinlikle öyle, İstanbul sokağa çıktığınız andan itibaren hırs, öfke, mutluluk ve üzüntüyü 5 dakika içinde farklı kombinasyonlar hâlinde yaşayabildiğiniz bir dinamiğe sahip, bazen çok hızlı bazen çok yavaş duygu değişimleri ve düşüncelere sahip olabiliyorsunuz. Biz sadece burada yaşayıp, yaşadıklarımızı en içimize sindiği hâliyle yansıtmaya çalıştık. Aslında albüm, İstanbul trafiğindeki gibi hareket ediyor, bazen aşırı hızlı ve seri bir akışta bazen ise çok yavaş ama gitmek istediği yeri sadece yola çıkanlar yani “dinleyenler” kendileri biliyor.
Albümünüzde oryantal melodilerle rock ve blues’un birleşimi var. Bu tarzı seçmenizdeki en büyük motivasyon neydi? Kimlerden ilham aldınız?
Mertcan: Aslında temelinde rock ve blues olan müziğimize bazı şarkılarda oryantal melodileri serpiştirdik. Pek çok grup ve sanatçı bu tarz denemeler yapıyor, Türkiye’deki müzikte çok fazla element var, klarnet veya bağlamayla çalınan bir melodiyi tam olarak o tarzın kökenine ait olmayan bir enstrümanla “elektro gitar” ile birleştirmek bazı açılardan riskli ama armonik olarak kararlı altyapılara sahip şarkılar üzerinde oryantal melodiler, pastanın üzerindeki bir çilek gibi duruyor. Jimi Hendrix, Eric Clapton, Gary Moore ve Robben Ford bizi çok etkiledi. Türkiye’den de bizim çocukluk yıllarımızdan beri dinlediğimiz Athena, Yavuz Çetin ve Duman’ı çok severek dinledik ve dinliyoruz.
“30. İstanbul Caz Festivali, bizi takip eden dinleyicilerimiz ve çevremiz için kendi ismimizi daha geniş kitlelere duyurma konusunda çok etkili oldu.”
2023’te 30. İstanbul Caz Festivali’nde sahne aldınız. Bu sahneye giden yolu nasıl çizdiniz ve bu köklü etkinlikte yer almanız Keskin Band’in kariyerine nasıl yansıdı?
Berkcan: İKSV her sene Genç Caz+ projesi adı altında bir yarışma düzenliyor. Türkiye’nin her tarafından genç müzisyenler bu projeye başvurabiliyorlar. Bir arkadaşımız bu ilanı bize gönderdi ve “neden başvurmuyorsunuz” dedi o ana kadar aklımızda böyle bir şey yoktu. Aslında blues ve caz kardeş olsa bile tam olarak caz değil blues’a yakın bir müzik yaptığımız için ufak çekincelerimiz oldu ama canlı performansımıza çok güveniyorduk zaten. Yarışmaya katıldık ve finalistlerin arasına seçildik daha sonrasında da yarışmada 2023 Genç Caz gruplarından biri seçilerek Genç Caz 23+ albümünde ‘Gökyüzü‘ isimli şarkımızla yer aldık ve 30. İstanbul Caz Festivali’nde sahneye çıktık. Festival, bizi takip eden dinleyicilerimiz ve çevremiz için kendi ismimizi daha geniş kitlelere duyurma konusunda çok etkili oldu. Sektörün içinden ve müzik camiasından isimlerin dikkatini çektiğimizi düşünüyoruz. Aslında bize olan katkılarını gördükten sonra İKSV’nin Genç Caz projesinin ne kadar değerli ve önemli olduğunu bir kez daha anladım. Daha önce Genç Caz seçilen müzisyenler ve sanatçıların çoğu şu an Türkiye’de çok başarılı işlere imza atmış durumdalar bu da bizim gelecekte neler yapabileceğimiz konusunda insanlara bir fikir verebilir.
Başka sanatçıların eserlerini de sahnelerinizde yorumladığınızı söylüyorsunuz. Hangi sanatçıların parçalarını çalmaktan keyif alıyorsunuz ve bu parçaları seçerken neleri dikkate alıyorsunuz?
Mertcan: Genelde çalması zor olan şarkıları çalmayı daha çok seviyoruz Jimi Hendrix, Stevie Ray Vaughan gibi isimlerin klasik blues formunda olmayan o dönem için deneysel sayılabilecek şarkılarını çalmaktan daha çok hoşlanıyoruz. Blues setlist’imizde bunların çoğu var. Çaldığımız şarkıları birkaç sete ayırdık. Akustik setlist’imize Keskin Band Unplugged adını verdik. Armonik olarak iyi temellendirilmiş ve duygusal olarak bize dokunan şarkıları çalmayı tercih ediyoruz.
“İstanbul” albümünün ardından sizi hangi projelerde göreceğiz? Yakın zamanda bir turne, video klip ya da başka sürpriz planlarınız var mı?
Berkcan: Söylediğim gibi “İstanbul” albümü sadece bir selam, akustik bir albüm kaydettik ama onu ikinci stüdyo albümümüzden sonra yayınlamayı düşünüyoruz şu aralar ikinci stüdyo albümümüzün kayıtlarını yapıyoruz. Bu albüm 8 şarkıdan oluşacak. Salon İKSV’de gerçekleştirdiğimiz albüm lansman konserinin canlı performans videolarını da yayınlayacağız. Aslında şu an ikinci stüdyo albümü de akustik albüm gibi neredeyse hazır yayın tarihlerini ve aralıklarını düzgün planlamak istiyoruz. İlk albümümüzdeki geri dönütleri değerlendirip dinleyicilerimizin bizden beklentilerini ve bizim onlardan beklentilerimizi ölçüyoruz. Konserlerimiz devam ediyor, geniş bir turne planlıyoruz ama bunun vakti tamamen sürpriz.
“Türkiye’deki müzik düşünüldüğü kadar kolay değil ve çok fazla fedakârlık istiyor.”
Türkiye’de rock ve blues müziğin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu türlerin daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için nasıl bir katkı sunmak istersiniz? Çünkü bir de Keskin Band’in kendine ait bir de label’ı var.
Berkcan: Evet bir label’ımız var ve adı Geliblues. Mertcan’la beraber Geliblues’u Türkiye’de müziğini geniş kitlelere duyurmak isteyen insanların yaşadığı süreçleri kolaylaştırmak için kurduk. Şu an Geliblues’da Sony Müzik Türkiye ile birlikte çalışıyoruz. Geliblues’daki hedefimiz sadece rock ve blues ile alakalı değil. Son dönemde DIY yöntemiyle birçok sanatçı projelerini piyasaya sürüyor fakat bazı noktalarda sanatçılar bir takımla birlikte olmanın ve projelerin profesyonel şekilde yönetilmesinin ihtiyacını hissediyor. Müzik sektörünün profesyonellerine karşı olan önyargıyı yıkmak istiyoruz. Uygulayıcı yapımcı olmamızın getirdiği avantajları sanatçılarımızla paylaşıyoruz. Sürekli başka sanatçılardan mailler alıyoruz ve tek tek hepsini okuyup bize ulaştırdıkları şarkılarını dinliyoruz. Sadece son dönemde müzik kaydetmeyi kolaylaştıran teknolojik gelişmeler bazı noktalarda sanatçıları ciddiyetsizliğe itti, sanatçılık ve içerik üreticiliği birbirine karışmaya başladı. Bazı kapıları kolay geçen insanlar bu kapıların kolay geçildiğini insanlara inandırmaya başladı. Türkiye’deki müzik düşünüldüğü kadar kolay değil ve çok fazla fedakârlık istiyor. Sektörün içinde iyi yerlere gelmiş ve başarmış sanatçıların o yerlere kolay geldiğini düşünmüyorum. Bunu kolay göstermek insanlarda bunu herkesin yapabileceği gibi bir algı yaratıyor. Premier Lig’de futbol oynamak istiyorsan ona göre koşmalısın. Bizim Türkiye’deki müziğe olan en büyük katkımız gerçekten müziğini teknik olarak doğru standartlara ulaştırmış ve kendi müziğine inanan herkese ve her tarza kapımızın açık olmasıdır.
Sizi ilk kez keşfedecek blues ve rock dinleyicilerine ne demek istersiniz? Müzikte ne arayanlar Keskin Band’i dinlemeli mesela?
Mertcan: Öncelikle ilk albümümüz olan “İstanbul”u dinlemelerini çok isteriz. Bu albüm gelecek albümlerimizin habercisi olarak sizin için yazıldı. Müziğimizde aradığınız şeylerden bir parça bulacağına inanıyoruz. Belki dinledikçe aradığınızı bulur veya unuttuğunuzu hatırlatırsınız. Son olarak özenle hazırladığı değerli soruları için Batıkan Baksı ve röportajımıza yer veren Dergy.com’a çok teşekkür ederiz.