2024 yılını geride bırakırken dönüp baktığımızda müzik anlamında oldukça bereketli bir yıl geçirdiğimizi söylemek mümkün. Aslında sürprizlerle dolu bir yıldı da dersek çok doğru olur. Gallagher kardeşlerin barışmasıyla duyurulan Oasis turnesi, yeni bir vokalle albüm çıkaran Linkin Park ve 16 yıl sonra yeni bir albümle geri dönen The Cure gibi olaylar, bu yılı unutulmaz kılan gelişmeler arasındaydı. Bu sürprizlerin yanı sıra, 2024’ü benim için farklı kılan yanlarından biri de pop müziğin zamansız ve ikonik ruhunu yeniden kazanmaya başlaması oldu.
Ayşe DEMİR
Özellikle pandemi sonrası müzik sektörü, ‘’tiktoklaşma’’ olarak da adlandırılan, kısa süreli viral şarkıların hakimiyetiyle yön değiştirmiş ve pop müzik adeta zamansızlığını yitirmişti. Ancak 2024, çeşitli sanatçıların bize yıl boyu kazandırdığı parçalarla bu kalıbı yıkan bir yıl oldu. Bu yılın dikkat çeken pop şarkılarına dönüp baktığımda belki de müzik zevkimi ve ilgimi şekillendiren 2000’ler-2010’lar pop müziğin özlediğim yanlarına benzer oldukça unsur bulduğumu söyleyebilirim.
Geçtiğimiz ay açıklanan 2025 Grammy adaylıklarında da bu büyük etkiyi fark etmemek imkansız. Chappell Roan, Sabrina Carpenter ve Billie Eilish gibi isimler, birçok kategoriyi domine ederek pop müzik için yeni bir dönemin başladığını kanıtladılar. Peki, pop müziğin yeni yüzleri olarak tanımlayabileceğimiz bu isimleri başarıya ulaştıran ortak nokta ne? Onların böylesine bir etki alanı yaratmasında hangi faktörler rol oynuyor? Bu sorulara cevap ararken bir kavramı daha detaylı incelememiz gerekiyor: arketipler.
Konuya derinlemesine başlamadan önce arketip kavramından bahsetmek istiyorum. Arketip, bir kişinin, toplumun veya kültürün bilinçaltında var olan ve belirli bir karakteri, durumu veya temayı temsil eden evrensel modeldir. Bir bakıma arketipler, insan deneyiminin temel yönlerini yansıtan ortak sembollerdir. Tüm insanlığı ortak bir paydada birleştirebilmesi yönünden dolayı da pazarlama, reklamcılık ve içerik üretimi gibi kreatif alanlarda, hedef kitleye kolayca ulaşabilmek için arketiplerden yararlanıldığını sıkça görebiliriz. Müzik pazarlamasında da çokça rastladığımız ve çoğunlukla da başarıyı getiren arketip kavramı, sanatçının dinleyici ile kolayca bağ kurabilmesi için önemli.
Chappell Roan: Özgür ruhlu queer ikonu
Chappell Roan, çoğumuzun müzik listelerine bu yıl giriş yapmış olsa da aslında uzun süredir üretim yapan ve keşfedileceği günü sabırla bekleyen bir sanatçı. Queer kimliğini cesurca yaşaması, iddialı açıklamaları ve asi tavırlarıyla kendisini sık sık eleştirilerin hedefinde görüyoruz.
Drag sanatçılarından ilham aldığı makyaj ve kostümleri, görsel estetiği ve sahne şovlarıyla, pop müzikte özlemini çektiğim o renkli ve özgün atmosferi yeniden canlandırdığı söylenebilir. Abartılı makyaj ve kostümleriyle Lady Gaga’nın çılgın tarzını andıran bir havası olsa da Roan, kendi yolunu çizerek bambaşka bir teatral dünya yaratıyor.
Dramatik karakterine ek olarak, dayatılan kalıplara sığmayan, kendi inandığı müziğin peşinden gitmekten asla vazgeçmeyen bir azim hikayesi de taşıyor. Roan, LGBTQ+ topluluğu için bir ilham kaynağı olmasının yanı sıra, kendine ve müziğine olan inancını hiç kaybetmeyerek bu noktaya gelmiş olmasıyla da çoğu müzisyen için bir motivasyon örneği.
Tüm bu özellikleri göz önünde bulundurduğumuzda pop dünyasında temsil ettiği bu özgür ruhlu queer kişiliği sayesinde dinleyici Roan’da kolayca kendisini bulabiliyor. Bu da insanları, müziği ile kolayca etki alanına almasını sağlıyor.
Sabrina Carpenter: sevimli pop prensesi
Sabrina Carpenter, Disney dünyasından çıkıp pop müzik sahnesinde kendine sağlam bir yer edinmeyi başaran isimlerden biri. Küçük yaştan itibaren müzik dünyasında yer alıyor olsa da global bir üne kavuşması oldukça uzun zamanını aldı. Taylor Swift ile beraber turneye çıkması kariyerindeki bu yükselişi hızlandırsa da başarısında etkili olan asıl faktör Roan’da olduğu gibi Sabrina’nın da “Short n’ Sweet” albümüyle beraber kendisine temsili bir karakter yaratmış olması oldu. Carpenter’ın altıncı stüdyo albümü için yarattığı dünyaya baktığımızda oldukça feminen ve sevimli bir pop yıldızı estetiğini benimsediğini görüyoruz. Diğer beş albümünden farklı olarak arketip üzerine bir strateji geliştirmesi de kariyerinde büyük bir yükselişe geçmesini sağladı. Şarkılarında kullandığı bireysel temalarla birlikte onu bir çeşit hikâye anlatıcısı olarak tanımlayabiliriz.
Bazı aşk üçgeni durumlarında yer alması ve son zamanların yükselen oyuncularından Barry Keoghan’la olan ilişkisi sayesinde ünlü dünyasının magazin yanında da ismini bolca görmüş olduk. Şarkılarında büyüme, kimlik arayışı ve ilişkiler gibi genç kızları ortak paydada buluşturduğu temaları işlerken, samimi ve neşeli bir atmosfer yarattı. Yeni neslin sevimli pop prensesinin başarısı ise dinleyicileriyle kurduğu bu şeffaf ve samimi bağda saklı.
Billie Eilish: Melankolik anti-kahraman
Billie Eilish, henüz 14 yaşındayken abisi Finneas ile kaydettikleri ‘Ocean Eyes’ şarkısıyla dikkatleri üstüne topladı. Devamında gelen müzik üretimi ile birlikte ise kariyeri günden güne yükselişe geçti. Pop müziğin kurallarını yeniden yazan, alışılmadık minimalist tarzlı bir yıldız olarak ortaya çıktı. Onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği, karanlık ve kırılgan estetiği ile dinleyicilere içten bir hikâye anlatması. Şarkıları, derin melankoliyi, yalnızlığı ve içsel çatışmaları yansıtarak genç dinleyicilere bir tür duygusal sığınak haline geliyor.
2024’te yayımladığı “HIT ME HARD AND SOFT“ ile de bu vizyonunu bir adım daha ileri taşıdı. Albüm, yalnızca müzikten ibaret değildi; aynı zamanda karmaşık bir hikâye anlatımı sunuyordu. Billie’nin arketipleri, onu modern pop müzikte alıştığımız kuralların ötesinde bir yere koyuyor. Bir anti-kahraman olarak geleneksel yıldız algısını reddediyor; kusurları ve savunmasızlığıyla hayranlarının önüne çıkıyor. Aynı zamanda melankolik bir asi olarak, toplumsal normlara meydan okuyan, duygusal derinliğiyle farklı bir bağ kuran figürü yaratıyor. Billie Eilish, Z kuşağının ortak ruh halini yansıtan sesi ve kurduğu güven bağı ile pop müziğin karanlık anlatıcısı olarak tanımlanabilir.
Dua Lipa: Retro-modern diva
Dua Lipa, modern pop müziğin hem nostaljik hem de çağdaş yüzü olarak günümüzün en dikkat çeken yıldızları arasında. Lipa, müziğinde 70’lerin disko ruhunu günümüzün modern pop sesiyle harmanlayarak zamansız parçalara imza atıyor. Bu yaklaşımı, farklı kültürler ve jenerasyonlardan dinleyicilerin kendilerini bulabileceği evrensel bir deneyim sunuyor. Diğer örneklerden farklı olarak daha geniş bir kamuoyuna hitap ediyor.
Bu sene piyasaya sürdüğü “Radical Optimism” albümü her ne kadar yeterli ilgiyi görememiş olsa da oldukça etkileyici ve zamansız bir işti. Her notasında Kevin Parker’ın emeğini duyabildiğimiz albüm güçlü olmasına rağmen önceki üç örnekten daha farklı bir arketipi temsil ediyor.
Dua Lipa son albümünde artık sağlıksız ilişkileri ve alışkanlıklarını kenara bırakmış güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. 2024 yılında yayımladığı üçüncü stüdyo albümü ise bu vizyonu mükemmel bir şekilde yansıttı. Albüm, yalnızca hit şarkılardan ibaret değildi; disko-estetik klipleri ve enerjik sahne performanslarıyla pop müziği bir sanat formu olarak yeniden tanımladı. Feminist temalı şarkı sözleri ise albümü yalnızca bir müzik deneyimi olmaktan çıkarıp, kadınların güçlenmesi için bir çağrıya dönüştürdü.
Dua Lipa’nın temsil ettiği arketipler, onun sektörde kalıcı bir isim olmasının temel dayanağı. Modern disco kraliçesi olarak tanımlayabileceğimiz tarzıyla nostalji ve yenilik arasında bir denge kuruyor. Bağımsız kadın imajıyla ise sahnedeki her hareketi özgüven ve kararlılığını hissettiriyor. Sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir yaşam tarzının temsilcisi olan Dua Lipa, pop müziğin hem geçmişini hem de geleceğini bir arada sunan nadir bir sanatçı.
2024 yılı, pop müziğin kendi özüne dönmeye başladığı, yeniden zamansız ve ikonik formunu kazandığı ama bunu yaparken modern dünyanın dinamiklerini de sahiplendiği bir yıl oldu. Chappell Roan’ın teatral queer dünyası, Sabrina Carpenter’ın samimi pop estetiği, Billie Eilish’in melankolik anlatısı ve Dua Lipa’nın zamansız retro-modern vizyonu, pop müzikte anlatının ne kadar önemli olduğunu dinleyicilere net bir şekilde kanıtladı.