Anadolu Rock, Jazz, Funk gibi türleri kendine has bir mizah anlayışıyla harmanlayarak ilk solo albümünü yayınlayan Ozan Kotra’yla sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Flört şarkılarının kahramanlarından olan müzisyen Ozan Kotra, ilk solo albümü Hava Durumu’nu, 15 Mayıs’ta tüm dijital platformlarda ve plak formatında yayınladı. Yaklaşık 3 aylık bir kayıt çalışmasıyla, Bay Papağan stüdyolarında kaydedilen 10 şarkılık albümün, Long Play miksi ve plak kalıbı İngiltere’nin ikonik stüdyosu Abbey Road Stüdyoları’nda yapıldı. Kotra, “Ben yaptığı işlere âşık olan bir sanatçı değilim. Her zaman, her şeyin daha iyisi vardır. Bunun yanı sıra sıcaklığı, samimiyeti de kaybetmemek lazım” diyor, şarkıları hakkında. Çok yönlü müzisyenle yeni albümünü konuştuk.
Solo albümünüz Hava Durumu’nu geçtiğimiz günlerde yayınladınız. Üstelik bu albümün Long Play miksi ve plak kalıbı İngiltere’de Abbey Road Stüdyoları’nda yapıldı. Abbey Road’a bizzat gittiniz mi, nasıl karar verdiniz işin bu kısmına?
Fuat Ağabey’in evinde yeni basılan MFÖ plaklarını dinleyip, kıyaslama yapıyorduk. Bir firmanın baskısı uzak ara iyi geliyordu. Abbey Road’da çalışılmış vs. İlginç. Firma dikkatimi çekti doğal olarak. Sonra aradan bir süre geçti ve ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla ve kim olduğunu da bilmeden Nejat Pakyüz ile tanıştık. Plak ve Ben firmasının sahibi. Yani bizim beğendiğimiz plakları basan firma. Birbirimizi de sevince elbette plak o firmadan basıldı. Ben Abbey Road’a gitmedim. Nejat Bey gitti ve sevgili Geoff Pesche ile harika bir iş çıkarttılar.
Albümün son şarkısı “Humbarap Yaya” oğlunuz Poyraz için yazdığınız bir tekerleme. Bu nasıl eğlenceli bir şarkıya dönüştü? Baba olmak, müziğe bakış açınızı nasıl etkiliyor?
Baba olmak sadece müziğe değil, tüm hayata bakışımı etkiliyor. Poyraz bebekken, ona kendi uydurduğum, tekerlemeye benzer bir şarkı söylerdim. Çok hoşuna giderdi. “Humbarap” onun dilinde şarkı demekti ya da ben öyle anlıyordum. Gitara da “yaya” diyordu. Humbarap Yaya. Şarkı-gitar gibi bir şey. Albümü yaparken, onun bebeklik dönemini hatırlatan bir şarkı haline getirmeye karar verdim. O da, kaydın içinde bana “Baba’ diye seslendi. Dinleyenler tarafından bu kadar sevileceğini ve dikkat çekeceğini düşünmemiştim.
“Mehtaba Karşı” ve “Hasta Mı Oldun” şarkılarını 20 yıl önce yazdınız. Bu şarkıları yayınlamak için neden bu kadar beklediniz?
Flört albümlerine giremediler. Ben de madem öyle, ben kullanayım dedim. Sözlerini revize edip, kaydettim. İyi ki de yapmışım.
“Hava Güzel Kadıköy’de” son anda albüme giren şarkılardan biri. Şarkının verdiği mutluluk enerjisi bambaşka. Bir yandan da sözlerindeki özgürlük hissi, Moda sahili, midye dolma, bira, sinema… Sizin için nedir Kadıköy’ü özel kılan?
Albümdeki son yazılan ve kaydedilen şarkı. Hatta albüm bitmişti ve son anda bir şarkı çıkartıp, onu aldım. Kadıköy için ne hissediyorsam şarkıda yazdım. İlk video da ona çekiliyor. Şu an çekim aşamasındayız. Kadıköy’de çekiliyor doğal olarak ama enteresan bir fikirle çıkacak karşınıza. Şu ana kadar 3 çekim günü çalıştık. 2 çekim günümüz kaldı.
“Unutulmuyor (Senin yüzünden)” isimli şarkıda Fuat Güner’in çaldığı ‘Havain Gitar’ ilk kez kullanıldı. Nasıl bir gitar bu, bu şarkı için kullanma fikri nereden geldi?
Şarkıyı yazıp da Fuat Abi’ye dinlettiğimde “Güzel şarkı” dedi. Ben de ona, “Bu şarkıda havada süzülen bir gitar duymak istiyorum” dedim. O da bana “Çatı katında 1954 model bir Hawain gitar var, hadi onu bulalım” dedi. Bulduk. Aşık olduk gitara. O da daha önce bir MFÖ şarkısında bir iki nota, küçük bir şey çalmış ama hiç baş rol kullanılmamış. Çalma tekniği inanılmaz zor. Dizüstünde ya da kendi sehpasında çalınıyor. Gitara hemen bir bakım çektik ve Fuat Abi, iki hafta boyunca egzersiz yaptı, tekniği kaptı ve melodiyi bulup, taş gibi çaldı. Bana sorarsan müthiş bir sound çıktı ortaya. Evet, bildiğim kadarıyla Türk Müziği’nde ilk kez başrolde kullanılmış oldu.
“COSMOS BELGESELİNİ İZLEDİĞİMDE ‘KÜÇÜK MAVİ NOKTA’ TABİRİNDEN ETKİLENİYOR VE BUNU ŞARKILAŞTIRIYORUM”
Uzun zamandır Flört ekibine dahilsiniz. Her ne kadar solo albümünüzde Flört ekibinin desteğini alsanız da, bu albüm sizin adınızla yayınlandı. Grupla beraber kaydetmek mi daha zordu yoksa solo albüm yapmak mı? Avantajları ve dezavantajları neler oldu sizce?
Flört, bizim bir anlamda ütopyamızdı. Şöyle bir geçmişe baktığımda, gerçekten de genç yaşlarımızda bile Türk Müziği’nde pek kullanılmayan armoniler ve deneysel sözler kullanmış olduğumuzu görmek beni mutlu ediyor. “Ne kadar özgür işler yapmışız” diyorum. Bu albüm de elbette bir Flört’ün albümü. Dolayısıyla Flört müziğini hatırlatması ya da benzerlikler taşıması doğal ama gerçek şu ki; bu sefer stüdyoda onlar yoktu ve karar mercihi tamamen bendim. Tecrübeli bir stüdyo müzisyeniyim. Hiç zorlanmadım.
Albümde Anadolu rock’tan jazz’a, funk’a kadar uzanan geniş bir müzik çeşitliliği var. Albüm yayınlandı ama içinizde kalan, “Keşke şu da olsaydı” dediğiniz başka bir şey kaldı mı aklınızda?
Ben yaptığı işlere aşık olan bir sanatçı değilim. Her zaman, her şeyin daha iyisi vardır. Bunun yanı sıra sıcaklığı, samimiyeti de kaybetmemek lazım. Elbette “Şunu şöyle söyleseymişim daha iyi olurmuş” gibi düşünceler oluşuyor ama sonra diyorum ki “Hayır, bu böyle söylendi ve albüme rengini verdi”. Hava Durumu genel olarak mutlu olduğum bir albüm.
Bir müzisyen olarak en çok nelerden besleniyorsunuz? Şarkı yazma, beste yapma isteğinizi en çok neler tetikliyor?
Sanırım şarkı yazarlığımın en önemli özelliği, ilgi alanlarımı şarkıların içine sokmak. Örneğin Sagan’ın mektubunu okuduğumda ya da Cosmos belgeselini izlediğimde “küçük mavi nokta” tabirinden etkileniyor ve bunu şarkılaştırıyorum. Bir anlamda “Mevzu Benmişim”, Carl Sagan’ın mektubundan çıkmış oluyor. Şarkının içeriği, her ne kadar “gök bilimden” farklı olsa da bir potada eritebilme becerisi gösterebiliyorsan, ortaya bambaşka bir anlatım tarzı çıkabiliyor. Denizcilik de ilgi alanımdır ve Flört şarkılarında denizi çok hissedersiniz. Vahşi Batı tarihine de ilgi duyarım ve benim müziğimde bunu da hissedersiniz. Bunu bilinçli de yapmıyorum aslında. Kendinizde var olan kültürü ya da hobilerinizi işinizin içine katarsanız, nev-i şahsına münhasır işler çıkar ortaya.
Eğer imkânınız olsaydı, hangi müzik dönemini yaşamak, hangi dönemin içinde olmak isterdiniz, neden?
Bu çok fantastik bir soru. Hayal ya da fantezilerle zaman kaybetmeye gerek yok. Harika bir ailede doğup, büyüdüm. Muhteşem yol arkadaşlarım oldu. Kendi dönemimde var olmak benim için iyisi.
Konserleri özlediğinize eminiz. Bugüne kadar deneyimlediğiniz, sizde özel bir yeri olan konseriniz ne zamandı, hatırlıyor musunuz?
Flört son 10 yılda en çok konser veren ilk 3 gruptan biridir sanırım. Geçen sene bu zamanlarda, 30-40 bin kişiye konserler veriyorduk ama şu an doğal olarak bütün sektör maddi-manevi bir kriz içinde. Yine de ben bu pandemi sürecinin hiç bir anında boş durmadım. Hatta şu an da dahil, başımı kaşıyacak vaktim yok. Hava Durumu’nu çıkarttım. Sırada video klipler var. Eylül gibi teslim etmemiz gereken bir Flört albümü var, eski albümler plak olarak tekrar çıkıyor, onlarla da uğraşıyoruz. Bu süreçte seslendirme çalışmalarıma da ağırlık verdim. Evime bir stüdyo kurdum ve dublaj çalışmalarımı evden yapıyorum ki; epey zamanımı alıyor. Senin gibi güzel sorular hazırlayan dostlara röportaj veriyorum. Yani yerinde duramayan bir çocuk olmaya devam ediyorum. Her bir verdiğimiz konseri elbette hatırlayamıyorum ama iz bırakan pek çok konser vardır. Milyon Fest. Zeytinli ve Tarsus, Nilüfer fest. Bursa konserleri ilk aklıma gelenler.