Adamlar, 10. yıllarını kutlarken dinleyicilerine yeni albümleri “Kahırlı Merdiven”i sundu. Biz de hemen sohbet ettik tabii!
İpek ATCAN / [email protected]
Her perşembe gecesi ya da cuma sabahı yeni çıkan şarkıları dinleyen biri olarak belki 1 senedir filan beni heyecanlandıran ilk şey bu albüm oldu diyebilirim. 9 yeni şarkı, 33 dakika, güçlü bir sound, nitelikli sözler… Yer yer derinleşiyor, yer yer tebessüm ettiriyor. Sanatçıların neredeyse her hafta yeni bir single çıkardığı şu dönemde tamamını dinleyebildiğim bir albüm çıkması da bonusu (sanırım bir önceki de Büyük Ev Ablukada‘nın “Defansif Dizayn”ıydı ve üzerinden 1 sene geçti).
Tolga Akdoğan, Gürhan Öğütücü, Berat İşçioğlu ve Berkan Tilavel’den oluşan grup şimdi çok daha olgun ama tarzlarından da -iyi anlamda- ödün vermeyen bir noktada. Eh, o zaman sözü onlara bırakıyorum 🙂
Bu yıl onuncu yılınızı kutluyorsunuz. Geriye dönüp baktığınızda bu yolculuğunuzda ki en gurur duyduğunuz anlar neler oldu? Ve bu 10 yıl boyunca müzik dünyasında değişen trendlerle nasıl başa çıktınız? Kendi tarzınızı korumayı nasıl başardınız?
Berkan: Benim ilk gurur duyduğum an sanırım bizim ilk Zeytinli tecrübemiz. Çok yoğun bir kalabalık vardı. Alternatif sahneye biz çıktığımızda bir anda bütün kafalar ana sahneden bize dönmüştü. Ben orada bayağı gurur yaşamıştım kendi içimde.
Tolga: Gerçek dışı bir andı benim için de.
Gürhan: Küçükken müzik dinlerken kendimi sahnede hayal ettiğim anları hatırlayıp “O an bu an!” demiştim. İnternetten izlediğimiz Woodstock videoları vesaire de düşünülünce karşımızda yaklaşık 70-80 bin kişinin olması durumu çok acayip bir his olmuştu gerçekten.
Tolga: Kendi diskografimizde farklı şeyler denedik aslına bakacak olursak. İnsan merak ediyor, keşfetmek istiyor bir şeyleri. Bir şeylerin etrafında dönüp dolaşıp sonra tekrar klasik anlayışa dönmek gibi oldu bizimki ve daha doygun, daha ne yaptığını bilen bir şekilde dönmüş olduk. Bu da son albüme yansıdı bence. Trendlere ayak uydurmak gibi bir kaygımız ise olmadı hiçbir zaman. Bizim müziğimizde birçok başka etkileşim duyabilirsiniz ama bir çerçeve içerisinde, belirli bir tarz içinde yapıyoruz bunu.
Berkan: “Daha ağırbaşlıyız.”
10 yıllık bir grup olmanın verdiği derin bir uyum ve bazen sürtüşme mutlaka vardır. Her birinizin müzikal ya da kişisel olarak nasıl değiştiğini gözlemliyorsunuz. Bu değişiklikler grup dinamiğinizi nasıl etkiledi?
Berkan: Yirmilerimizde başlamıştık ve şu an otuzlarımızın ortasındayız. Mutlaka hepimiz değiştik, olgunlaştık, büyüdük, hala büyüyoruz. O zamanı hatırlayıp ve şu ana baktığımda daha daha ağırbaşlıyız diyebilirim.
Gürhan: Sakin ve çözümcü.
Berkan: Sakin ve çözümcü, evet.
Tolga: Ama mesela canlı performansta genellikle şöyle bir durum var; bizi %100 düşmüş göremezsiniz. İlla bir şekilde enerji yaratabiliyoruz ve aramızda o enerjiyi döndürebiliyoruz. Önemli olan şeylerden biri de bu.
Berkan: Gerçi yirmilerin verdiği delilik de sahneye yansıyordu o dönem.
Tolga: Evet öyle bir fark var. Orada bir patlama vardı.
Berkan: Daha olgun çalıyoruz artık, yirmilerde daha delice çalıyorduk.
Berat: En kötü günümüzde %80’in altına inmezmiş gibi. Bazen de çalmayı özleyince mesela, o 20 yaş enerjisini ben hissediyorum. Yani en azından ben kendimi 20 yaşında hissediyorum, o 20 yaşındaki çocuğu hep besliyorum.
Berat: “Kahırlı Merdiven’in sözleri çok dokunaklı, anlamlı geliyor bana.”
Albümün ismi oldukça dikkat çekici ve tabii şarkılardan da biri. “Kahırlı Merdiven” adını seçmenizin özel bir anlamı var mı?
Berat: Şarkının sözleri çok dokunaklı, anlamlı geliyor bana. Bu şarkının içinden bir şey mi olsa albümün ismi diye bir düşünmüştüm ve aklıma da ilk “Bi’ yetkili üflesin” gelmişti ama bu komik, şakalı bir yeden anlaşıldı, ben hiç öyle tahmin etmemiştim. Ama “Kahırlı Merdiven” daha oturaklı ve daha güzel bir albüm ismi tabii ki.
Tolga: “Kahırlı Merdiven” diye bir kitap adı hayal edebiliyorum, o kitabı merak ederdim ya da öyle bir film hayal edebiliyorum. Albüm adı olarak da güzel. Bazen bir şeyler “Hah!” dedirtiyor, öyle oldu bu da.
Gürhan: “Bu albümde direkt karşıdakine söylenen sözler yoğunlukta.”
Müziğinizde zamanla daha derin ya da yer yer melankolik temalara yöneldiğiniz dikkat çekiyor. “Kahırlı Merdiven” gibi bir albümle dinleyicilerinize bu dönüşümü hissettirmek istediniz mi?
Tolga: Her albümümüzde aşağı yukarı benzer bir şey var. “Harekete kimse mani olamaz.” döneminde de benzer şeyler var bence, insanların büyük bir çoğunluğunun düşündüğünün aksine belki. Burada başka bir şeyin etrafından dönüp dolaşıp tekrar aynı yere başka insan olarak geldik gibi bir durum var. Bu artık dinleyicinin takdiri ama ben kendi adıma daha olgun bir şey duyuyorum.
Gürhan: Daha önce aynı anda birçok insana seslenen bir söylem vardı sözlerde belki ağırlıklı olarak. Bu albümde direkt karşıdakine söylenen sözler yoğunlukta.
Son albümde sizi en çok zorlayan veya derinleştiren duygu neydi?
Berkan: Yıllar sonra Sapanca’da bir çatı altında 10 gün geçirdik. Orada ister istemez derinleştik herhalde.
Berat: Sapanca süreci eğlenceli ama bir o kadar da zorlayıcı bir süreçti, en azından benim için. Güzel olan tarafı beraber çok güzel çalışıyoruz, bir şeyler üretiyoruz ama 9-10 gün boyunca aynı evde tüm kafanı, motivasyonu bir yere kanalize ediyorsun. O kadar günün günün sonunda İstanbul’a dönünce kendimi mental olarak yorgun hissetmiştim.
Berkan: Çok fazla enerji sarf ettik.
Berat: Evet ama çok da mutluydum çünkü beraber bir şey yapmıştık. Dolayısıyla bu sürecin en derin hissettiren kısmı benim için buydu.
Gürhan: Sapanca aslında bir sınanma süreci gibi oldu. Çünkü orası çok fazla konser odaklı olduğumuz ve bazı iç sıkıntılar da yaşadığımız bir dönem üzerine gelmişti. Bizde hala beraber müzik üretebilme damarı var mı yok mu, orası çok mu eskidi, köhnedi mi; bunların aslında biraz sınandığı bir dönem olmuştu. Beklediğimizden de daha iyi geçtiğini söyleyebilirim aslında. Sadece o fırsatı arıyormuşuz ve fırsat o ana kadar gelmemiş. Yoksa bizle alakalı bir sorun yokmuş.
Tolga: Hatta ben de gördüm ki zaten yapmamız gereken şey buymuş sadece, keşke hep yapsaymışız.
Gürhan: Evet. Hardcore konser veriliyordu onun öncesinde, bir yandan da FadeOut Session kayıtlarımızın sonrasıydı ve o da aslında konser vermeye çok yakın bir deneyim; zaten yaptığımız bir şeyi tekrar icra etmek. Onlara o kadar akortlanmıştı ki zihnimiz, sıfırdan yaratım süreci biraz unutulmuştu. O hatırlanmış oldu ve keyif alınan bir hale dönüştü.
Dinleyicilerinizin sizi daha önce tanımadığı bir yönünüzü “Kahırlı Merdiven” albümünde açığa çıkardığınızı düşünüyor musunuz?
Tolga: Tanımadığı bir yön diyemem ama daha derli toplu bir sunum olduğunu düşünüyorum albümde.
Şarkı yazarken Kahırlı Merdiven’de sizi özellikle etkileyen olaylar ya da toplumsal konular oldu mu? Hangi gerçeklikler ya da gözlemler müziğinizi besledi bu albümde?
Berkan: Her gün birçok şey oluyor Türkiye’de. Aslında biraz da kendimizi kapatmak zorunda kalıyoruz albüm sürecinde.
Berat: Gündemle alakalı bir durumdan etkilenip de kendimi o şekilde motive etmedim. Daha çok herkesin kendi içinde yaşadığı bir şey oluyor.
Tolga: Bizim tarihimizde hiç popülist söylem yok dikkat edilirse. Yani günün olaylarından bir konu bulunmuyor. İlk albümden bu yana insanın başına gelen şeyler ve buna dair anekdotlar, hikayeler var diyebiliriz.
Birbirinizin yaratıcılığını besleyen, zamanla şekillenen ritüelleriniz veya alışkanlıklarınız var mı?
Berkan: Mutlaka vardır. Tolga’nın söz yazımı melodi yazımı beni etkilemiştir. Berat’ın basçılığı, Gürhan’ın gitarcılığı benim davulumu çalmamda, yaratıcılığım noktasında bana kesinlikle yardımcı olan şeyler. O konuda hepimiz birbirimizi besliyoruz.
Tolga: Bir de çoğu zaman ortak zevklerimiz olabiliyor. Mesela filmlerle ilgili çok oldu bugüne kadar. Böyle böyle bir içsel iletişimimiz de gelişti. Müzik de çok gönderdik birbirimize zamanında, çok da dinledik beraber. İlk dönemler hatırlıyorum Can’ın evinde takılır caz konseri falan izlerdik büyük ekrandan. Hep paylaşımımız oldu bakıldığında.
Gürhan: Sapanca’da da aslında aynısını yapmıştık. Gündüzleri çalışıp akşamları saatlerce sofrada müzik dinledik. Müzik dinlemek mesela müthiş bir şey. Ve ister istemez ertesi sabah kalkıp müzik yaptığında kafanda bir sürü melodi, hissiyat dolaşıyor oluyor. Çok tasarlanmasa da onlar otomatik olarak yansıyordur diye düşünüyorum.
Tolga: Ben Allison’ın yeni çıkardığı single’ı dinlediğimizi hatırlıyorum, orada öyle bir dinleme yaşadım ki, müziği anlıyorumdan da öte içindeyim sanki.
Adamlar’ın dinleyici kitlesi giderek büyüyor ve sizi farklı nedenlerle sahipleniyorlar. Dinleyicinizle kurduğunuz bağı tanımlarken adamlar kimliğinin felsefi bir yönü olduğunu düşünüyor musunuz?
Tolga: Benim genelde dikkat ettiğim pozitif olarak öne çıkan, incelikli ve hissiyatı yüksek insanlar görüyorum baktığımda. Genel geçer yaklaşanlar da olabilir tamam ama daha ziyade çok derinden bir duygu hisseden, aynı zamanda aklını da doyurabilen insanlar görüyorum. Bu da beni mutlu ediyor.
Gürhan: Müzik çalarken aynı anda konuşmayıp sadece müziği dinleyen insanların oluşturduğu bir topluluk olabilir. Yani arkada çalan müzik değil de gerçekten müziği dinleyen insanların.
Tolga: “Çocukluğumda hayal ettiğim şeyi yaşıyorum.”
10 yıl demişken kendinizi 10 yıl sonra hayal ettiğiniz yerde mi görüyorsunuz? Hayal ettiğiniz geleceğe dair bir şey değişti mi? Bu süreçte keşke dediğiniz ya da yapmayı istediğiniz herhangi bir şey oldu mu?
Tolga: Yok olmadı, benim bir keşkem yok. Ben hatta 10 yıl önce değil, çocukluğumda hayal ettiğim şeyi yaşıyorum.
Berat: Evet, bence herkes zaten çocukluğunda hayal ettiği şeyi yaşıyor.
Berkan: Evet, aynen öyle.
1 Aralık’ta 10. yıl konseriniz olacak. Dinleyicileriniz bu özel gecede neler bekleyebilir?
Gürhan: 1 Aralık’ta, geçmişte beraber sahne aldığımız bazı müzisyen arkadaşlarımızla birer parça çalacağız, ayrıca sürpriz bir konuğumuz da olacak. Yeni parçaların tamamını çalacağız, uzun yıllardır konserlerde çalmadığımız birkaç parçayı da duyabilir dinleyicilerimiz. Herkese sevgiler!