Zaman zaman hiç istemesek de aklımızdan çıkmayan, kulağımıza yapışıp kalan bazı şarkılarla karşı karşıya kalıyoruz. Saatlerce, hatta günlerce bizi terk etmeyen bu şarkıların bir adı var: Earworm. Peki bu kavram ne ve neden peşimizi bırakmıyor? Cevabı hemen aşağıda.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Beyninizde dolanan melodilerden dolayı “ya yeter be kardeşim bu da ne şarkıymış, sürekli kulağımda!” diye isyan etmiş olabilirsiniz. Hatta ben bunu yaşamadığınıza ihtimal bile vermiyorum çünkü bazı zamanlarda bazı şarkılar gerçekten kulağımıza yapışıp kalıyor. Üstelik bu şarkı hiç de tarzımız olmayan ve saçma sapan bir şarkıysa geçmiş olsun, birkaç güne yakın bu şarkıyla yaşamak zorundayız. Peki bunun neden olduğunu ya da olabileceğini hiç düşündünüz mü? Biz neden bazı zamanlarda bazı şarkıları sürekli kulağımızda (hatta beynimizin içinde) duyuyoruz ve bundan kurtulamıyoruz? Cevabı çok basit: Earworm denilen bir işitsel illüzyon. Hangi dilde söylenirse söylensin pek de tatlı bir anlamı olmayan earworm, kulak kurdu anlamına geliyor bildiğiniz gibi. Tabii bu, gözümüzde canlı kanlı şekilde canlanmasın, gelin size bu kavramı biraz anlatayım.
İlk olarak ‘earworm’un yalnızca bu isimle anılmadığını da söyleyeyim. Beyin kurdu, yapışkan müzik veya sıkışmış şarkı sendromu da bu yaşadığımız illüzyonun farklı isimleri olarak geçiyor. Uzun zamandır çalınmamış bile olsa bir şekilde beynimize kazınan bu şarkılar, zihnimizi sürekli meşgul ederek durmaksızın duymamıza sebep oluyor. Genel olarak yaygın ve istemsiz bir biliş türü olarak anılan kulak kurtları aynı zamanda müzikal halüsinasyonları da peşinden getiriyor. Biz de bu sebepten ötürü hiç aklımızda olmayan şarkıları bile günlerce dinliyormuşuz gibi hissediyoruz.
Bu kelime de nereden türetilmiş?
Aslında gerçek anlamıyla düşündüğümüzde pek tatsız olan bu kelimenin nereden geldiğini soracak olursanız da merakınızı gidereyim, kulak kurdu kavramı benim de en sevdiğim dil olan Almanca’dan dünya geneline yayılmış. Aynı anlama gelen ‘Ohrwurm’ kelimesinden devşirilen bu kelimenin İngilizce’deki ilk kullanımı Desmond Bagley’in 1978 tarihinde çıkan “Flyaway” romanına denk geliyormuş. Theodor Reik, Sean Bennett, Oliver Sacks, James Kellaris(ki buraya aşağılarda bir kez daha geleceğim), Philip Beamann, Vicky Williamson gibi isimler de earworm kavramı hakkında araştırmalar yapıp, üzerine yazı yazan isimler arasında geçiyor ayrıca.
Earworm’a maruz kaldığımızda genelde neler oluyor?
Earworm ile karşılaştıysak aslında gün boyu duyduğumuz, dinlediğimiz ya da maruz kaldığımız müziklerin bir karışımı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu şarkıları biz fark etmesek bile beynimiz, kendi isteğimizin dışında bunları alıp bir yere depoluyor ve zamanı geldiğinde çalmaya başlıyor. Tamamen istemsiz gelişen bu durum zaman zaman sinir bozucu olsa da aslında bunun arkasında da bir matematik var. Earworm diyebileceğimiz şarkıların aslında belli başlı ortak noktaları da bulunuyor:
- Genelde piyasa müziği olarak bilinen şarkılarda olduğu gibi sürekli tekrarların yer aldığı, aynı akor dizilimlerine sahip şarkılar.
- Beklenmeyen inişler, çıkışlar ve dinleyenin alışık olmadığı türden melodiler içeren şarkılar.
- Yüksek tempolu ve çoğunlukla pozitif sözler içeren şarkılar.
Bu yukarıda bahsi geçen özelliklere sahip şarkılar çoğunlukla earworm olmaya daha yatkın oluyorlarmış. Aynı zamanda tamamen isteğimizin dışında (yani açıp açıp reklam izleyen bir birey değilseniz) karşı karşıya kaldığımız reklam müzikleri de bu kategoriye giren cinsten. Haydi şimdi aklınıza ilk gelen reklam melodisini mırıldanmaya başlayın. (hehe)
En çok earworm olarak duyulduğu bilinen şarkılar hangileri?
“E iyi güzel diyorsun da, bu şarkılardan en bilinenleri hangileri?” diye sormuş olabilirsiniz bu yazıyı okurken. Önce eğer siz de bu durumdan mudtaripseniz %98’lik bir nüfusun içinde olduğunuzu da bilmenizi istiyorum. Yukarıda da adını geçirdiğim James Kellaris, bunu böyle söylüyor ve hatta üzerine kadınlarda earworm’un daha şiddetli geçtiğini de ekliyor. Aynı zamanda Kellaris’e göre sözlü şarkılar çok daha fazla akılda ve kulakta kalıyor. Dünya genelindeki popüler şarkıların hangilerinin kulak kurdu olduğuna gelince de bazı örnekler şunlar: Lady Gaga’dan ‘Bad Romance’, Gotye’den ‘Somebody That I Used to Know’, Maroon 5’ten ‘Moves Like Jagger’, Queen’den ‘Bohemian Rhapsody’, Katy Perry’den ‘California Gurls’ gibi şarkılar genelde insanların aklından çıkmıyormuş.
Tarihe geçmiş en uzun earworm vakası: Jean Harris
Ünlü kardiyolog Herman Tarnower’in katili olarak da bilinen Jean Harris, tam 33 yıl süren bir earworm vakasıyla karşı karşıya kalmış. “Gilda” filminin soundtrack’lerinden biri olan ‘Put the Blame on Mame’ şarkısını ilk duyduğu andan itibaren kulağından atamayan Harris, bu sebeple tarihe de hem işlediği cinayet hem de bu özelliği dolayısıyla adını yazdırmış.
E peki nasıl kurtuluruz biz bu earworm’dan?
Öncelikle bunun bir tedavisi olmadığını size söyleyebilirim. Ama korkulacak da bir şey yok çünkü müzikten zarar gelmez (bağzıları bunun tam aksini iddia etse de, müzik kurtarıcımızdır). Ancak tabii ki kulağımıza yapışıp kalan bu şarkılardan kurtulmak için uygulayabileceğimiz bazı tüyolar var. Mesela bir şarkıyı duymaya başladığımızda hemen gerçek bir şarkı açarak beynimizdeki sesi bastırabiliriz. Bu da durdurmazsa, aklımızı oyalayacak başka bir uğraş bulabiliriz. Beynimizde çalan şarkının gerçeğini ve tamamını dinleyerek o şarkıdan kurtulabiliriz.
Yani aslında işin özü “çivi çiviyi söker” mantığına dayanıyor. Biz earworm’dan kurtulmak isterken yeni bir şarkı açtığımızda aslında bir sonraki earworm adaylarından birini de dinlemiş oluyoruz. Bu sebeple korkulacak bir şey yok, eğer kulağımıza takılan o şarkı hiç hoşlanmadığımız bir şarkı değilse. Peki sizin sürekli beyninizde dolaşan “o şarkı” hangisi, hiç düşündünüz mü?