Disney çıkışlı pek çok genç yetenek gibi Sabrina Carpenter da kariyerine oyunculukla adım attı, ancak kısa sürede bu kimliğin çok ötesine geçerek müzik dünyasında kendine özgü bir yer edinmeyi başardı. Genç yaşına rağmen Carpenter sadece şarkı söyleyen bir pop yıldızı değil, popüler kültürdeki “cinsellik”, “özgürlük” ve “kadın temsili” gibi meselelerde aktif bir figür haline geldi. Disney kanalındaki kariyerinden sonra daha özgün ve bağımsız bir sanat anlayışına yönelen Carpenter, bu geçişi müziğiyle beraber yarattığı imajla da destekledi.
Sabrina Carpenter’ın son albümü Short n’ Sweet, türler arasında özgürce dolaşan bir yapı sunuyor. Disco, R&B, country ve glam-pop öğeleriyle harmanlanan albüm, Carpenter’ın hem ses aralığını hem de söz yazarlığındaki yetkinliğini sergiliyor. Şarkı sözlerinde ironik ve esprili bir dil hâkim. Bu sözlerde flört, ayrılık ve dijital çağın ilişkisel çelişkileri çoğu zaman eleştirel bir şekilde anlatılıyor. Özellikle “Espresso” gibi parçalar, hem sound hem söz anlamında Carpenter’ın çağdaş popun normlarını eğip büktüğünü gösteriyor.
Bu albümde Jack Antonoff ve Julia Michaels gibi deneyimli isimlerle çalışması ise Carpenter’ın müzikal olgunluğa ulaşmakta ne denli kararlı olduğunu ortaya koyuyor. Bazı eleştirmenler albümün yüzeyde kaldığını savunsa da dinleyicilerin büyük bölümü için Short n’ Sweet, eğlenceli, enerjik ve zekice yazılmış bir pop albümü olarak kabul görüyor.
Carpenter’ın son zamanlarda bu kadar öne çıkmasının sebebi elbette sadece şarkıları değil. Onun kariyerinde sahne performansları da özel bir yer tutuyor. Madison Square Garden’da sahnelenen Short n’ Sweet turnesi sıradan bir konserden çok daha fazlası olarak hâlâ konuşuluyor. Teatral anlatım, retro sahne tasarımı ve sürpriz cover’larla zenginleşen bu sahne şovunda 70’lerin televizyon estetiğiyle birlikte Carpenter’ın hem vokal gücü hem de star duruşu vurgulanıyor. ABBA’dan Madonna’ya uzanan geniş cover repertuarı sayesinde dinleyici kitlesini yalnızca gençlerle sınırlı tutmuyor Carpenter, farklı kuşakları da kendine çekiyor. Bu tavrı da onu klasik bir “genç yıldız” kalıbından uzaklaştırarak zamanla “popüler müzik sahnesinin kalıcı figürü” haline getiren önemli bir kademeye taşıyor.
Sabrina Carpenter, yarattığı görsel imajı -stili ve makyajıyla- da kamuoyunun gündeminde yer alıyor. Örneğin uzun süredir TikTok’ta “Sabrina Carpenter makyajı” uzun uzadıya anlatılıyor, tüm genç influencerlar onun gibi allık sürmenin püf noktalarından bahsediyorlar. Elbette her yükselişin biraz haklı, biraz haksızca eleştirildiği dönemler de olur. Örneğin Carpenter’ın Rolling Stone kapağında verdiği poz, kadın bedeninin medyada nasıl temsil edildiği ve cinselliğin sunumu üzerine tartışmaları ateşledi. Ancak asıl büyük tepkiler gelecek albümü Man’s Best Friend’in kapağı yayınlandığında patlak verdi. Tepkiler ikiye ayrıldı hatta: Bazıları bu kapağın ince bir hiciv olduğunu söylerken daha geniş bir kesim Diddy davası sırasında ortaya çıkan şiddet görüntülerinin etkisiyle kapağın yanlış bir algıya yol açtığını düşündü. Zaten Carpenter “male gaze”, yani “erkek bakışı” hakkında uzun zamandır eleştiriliyor; “Juno” şarkısının sözleri ve bu şarkının canlı performansları da bu tartışmaları körüklüyor.
Carpenter ise eleştirilere genellikle mizahi yanıtlar veriyor. Böylece hem konuşulmaya devam ediyor hem de sanatsal duruşundan ödün vermiyor. Bu tavrı, onu gençler için bir rol model yaparken aynı zamanda pop kültürdeki çifte standartları sorgulayan bir ses haline getiriyor.
Tüm bu tartışmalar sürerken ağustos sonunda yayınlanacak olan Man’s Best Friend albümü, Carpenter’ın kariyerindeki yükselişi daha da belirgin hale getirdi şimdiden. “Manchild” adlı single ile listelerde üst sıralara yerleşmesi, onun artık sadece genç kitleye hitap eden bir yıldız değil, uluslararası düzeyde etkili bir pop figürü olduğunu ayrıca kanıtlıyor.
Sözün özü; cinsellikten mizaha, sahne şovlarından albüm prodüksiyonuna kadar pek çok alanda sınırları zorluyor Carpenter. Dahası, pop müziğin artık kimlikle, söylemle ve cesaretle şekillendiğini de gösteriyor. Gelecekte nasıl bir evrim geçireceği şimdiden merak konusu olsa da o artık bir Disney yıldızından ziyade, çağının ruhunu yansıtan, çok katmanlı bir sanatçı.