Türk rock müziğinin en ikonik gruplarından biri olan mor ve ötesi, kariyerlerini farklı bir boyuta taşıyan heyecan verici bir projeyle karşımızda: “Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF”.
İpek ATCAN / [email protected]
Shakespeare’in ölümsüz eseri Hamlet ile mor ve ötesi’nin hepsini ayrı sevdiğimiz şarkılarını buluşturan, edebiyatın ve müziğin sınırlarını aşan, benzersiz ve etkileyici bir tiyatro deneyimi sunuyor “Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF”.
Grubun en sevilen şarkılarınının Hamlet’in replikleri ile paralelliği karşısında yer yer bir hayli şaşırıyorsunuz. İntikam, aşk, ihanet ve kimlik arayışı gibi evrensel temaları işleyen Hamlet, mor ve ötesi’nin melankolik ve sorgulayıcı şarkı sözleriyle adeta yeniden canlanıyor. Şarkılar, karakterlerin zihnindeki karmaşayı ve duygusal çalkantıları bildiğimiz repliklere paralel aktarmak için ancak bu kadar iyi kullanılabilirdi. O kadar çok örnek var ki hangi birini yazsam bilmiyorum, öte yandan gidin kendiniz görün çok istiyorum! Ama mesela, “Sevginiz nerede övündüğünüz?” ve “Ödlek olduk çıktık işte hepimiz” ya da “Bir derdim var artık tutamam içimde” ve “Var bir şey ruhunda artık her neyse” gibi…
Grubun kariyerine damga vuran parçaların düzenlemeleri o kadar şahane ki burada Kaan Arslan’a şapka çıkartmak gerekiyor. “Bu canlı olamaz!” diyecek kadar -evet, bir grup insan bu diyaloğu yaşadık- iyi çalan bir orkestra mevcut. Şarkılar; sahne tasarımı, koreografi ve güçlü oyunculuk performanslarıyla bütünleşiyor. Bu bütünlük, izleyiciyi 130 dakika boyunca içine çekiyor. Ben gerçi 130 dk’yı uzun bulduğumu söylemeliyim ancak oyun sonrası Harun ile konuşurken şu cümleyi kurdu: “E ama biliyorsun, Shakespeare 3 saatten açıyor tarifeyi” Güldüm ve hak vermeden de edemedim 🙂 Bu arada koroyu da es geçmemem lazım, son derece başarılıydılar.
Bu arada her bir karakterin adının bir mor ve ötesi şarkısı ile anılmasına bayıldım. En sevdiğim mor ve ötesi şarkısı olan ‘Re’nin Ophelia’ya verilmesine de ayrıca keyiflendim.
Dev kadro
Dün akşam galada izlediğim performansa sadece müzikal demek istemem. Aynı zamanda çok ince işlenmiş bir sahne sanatı şovu. Yönetmen koltuğunda Ömer Fırat Köker oturuyor ve bu fikir aslında 2019 yılında beliriyor zihninde.
Çeşitli yıllar arasında (1800’ler, 1933, 2024..) savrulan, buna göre müziklerin ve kostümlerin değiştiği oyun ilk etapta “Tamam, yıllar değişiyor ama tam olarak esprisi ne?” hissi yaratırken sonrasında -biraz da sohbetle- açığa çıkıyor, aslında yıllar değişse de değişmeyen döngüyü bas bas bağırıyor. Dün oyun sonrası bu konu üzerine konuşurken bazen ne kadar da çok şeye altyazı (!) istediğimizi düşündüm. Halbuki bir oyun ya da filmden sonra, beraber gittiğiniz insanlarla üzerine kritik yapmaktan daha güzel ne var ki?
Başrollerde Baran Bölükbaşı (Hamlet / Oyunbozan), Şifanur Gül (Ophelia / Re), Reha Özcan (Claudius / Cambaz), Canan Ergüder (Gertrude / Camgezer), Beyti Engin (Polonius / Linç), Cem Güler (Horotio / Karakutu) ve Yunus Emre Terzioğlu (Laertes / Adamın Dibi) gibi önemli isimler yer alıyor.
Beni en şaşırtan isim Şifanur Gül oldu. Oyunculuğunda ziyade harika sesi ile şaşırttı diyebilirim. Ülkemizde –gerçekten neden bilmiyorum- nadiren iyi müzikal izliyoruz. Muhakkak bir yerinde bir “yaaani” dedirten taraf oluyor. Bu iyi oyunculara, iyi sese, iyi sahne tasarımına sahip değiliz diye değil bence, daha çok bir kara büyü gibi 🙂 Ama işte bazen de iyi, iyiye göz kırpan ve özenilerek yapılan şeyler çıkıyor “Bir mor ve ötesi Müzikali: ARAF” gibi.
“Daha iyi olabilirdi” dediğim şeyler oldu tabii, özellikle de bazı şarkı performansları. Ama oyun o kadar taze ki, eminim yolda bambaşka bir hal alacaktır. Ben ondandır ki her oyunu bir başlarda bir de ardından aylar sonra izlerim. Değişim çoğu zaman şaşırtıcı oluyor. ‘Güneşi Beklerken’ ile tüylerinizi diken diken ederek başlayacak olan 2 perde, 6 sahnelik bu müzikale muhakkak gidin derim.
Bu arada müzikalden bağımsız merak etmeden duramıyor insan, şahane bir stat konseri, bir konser filmi, şimdi de müzikal. mor ve ötesi cephesinden başka neler gelecek acaba?
Son olarak Radiohead’in de benzer bir proje yaptığını söylemek isterim: Hamlet Hail to the Thief. O da Nisan ayında İngiltere’de sahnelenecek. Bu konuda sizi Harun’un instagram’daki postu ile baş başa bırakıyor ve aranızdan ayrılıyorum. Buyrunuz, TIKLAYINIZ.
Ve son olarak bazı yakalayabileceğiniz tarihler:
3 Şubat – Maximum Uniq Hall
4 Şubat – Maximum Uniq Hall
19 Şubat – Maximum Uniq Hall
4 Mart – Maximum Uniq Hall
5 Mart – Maximum Uniq Hall
18 Mart – Maximum Uniq Hall
10 Nisan – Maximum Uniq Hall
11 Nisan – Maximum Uniq Hall
29 Nisan – Maximum Uniq Hall