Ülkemizin en köklü, en popüler prodüktörlerinden biri olan Orkun Tunç, nam-ı diğer Armageddon Turk’le sohbet ettik.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Müziğe Rashit gibi punk, hardcore gruplarında davul çalarak başlayan Orkun Tunç, çaldığı gruplarla albümler kaydederek, büyük festival sahnelerinde; The Cure, Massive Attack, Marilyn Manson, Echo and the Bunnymen, Dead Kennedys gibi isimlerle yer aldı. Tunç, 2000’lerin ortasında çeşitli prodüktörlerin katılımıyla Armageddon Turk adı altında başka sanatçılarla prodüksiyonlar ve remixler yapmaya başladı. Gorillaz, Kelis, Britney Spears, Pet Shop Boys, Moby gibi dünyaca ünlü starlara remixler yaptı. Şimdilerde ise enstrümantal bir hip hop albümü üzerinde çalışıyor. Köklü müzisyene merak ettiklerimizi sorduk.
Armageddon Turk öncesi döneminizde Turmoil, Crunch, Rashit gibi gruplarda davul çalıyordunuz. O dönemi hatırladığınızda, aklınızda neler var, neler tecrübe ettiniz, 90’larda İstanbul’un punk rock sahnesi nasıldı, neler anlatırsınız?
Her şey aslında sürreal gibi. Bazı şeyleri yaşadığımıza bile inanamadığım zamanlar olmuyor değil. Özellikle kendine has bazı kişilikler, şahıslar şu anda varolamıyor. O zamanda müzik grupları, fanzin yapanlar, plak satanlar, herkesin bir stili vardı. Şu anda ki yeni jenerasyonda olay biraz gösterişten, tıklanmalardan ve “like” almalardan ibaret. Her şeye rağmen yaşadıklarımızı çok güzel anıyorum. İlklerden olmak hep zor oldu. Ama yıllar içinde tecrübelerin çok da faydası. İlk kayıtlar, ilk konserler-festivaller, ilk şehir dışı konserler vs.
Janet Jackson, Gorillaz, Kelis, Britney, Pet Shop Boys, Inna ve Moby gibi dünyaca ünlü sanatçılara da remixler yaptınız. Farkı neydi global isimlerle çalışmanın, sizin için nasıl tecrübeler oldular?
Türkiye’deki pop müzik sektöründen isimlerle çalışmaktan çok daha kolay olduğunu belirtmeliyim. Bizim ülkemizdeki A sınıf artistlerin en büyük sorunu, network. Menajer sistemi de doğru çalışmadığı için, koca bir köy bizimkisi. Ama dünyada star sistemi oldukça net. Tabii ki büyük tecrübeler yaşadık, deadline konusunda, prodüksiyon kalitesinde ve iş takibi. Bu işin en önemli kısmının network olduğunu yaşayarak öğrendim. Çoğu zaman müzikten daha önemli.
Elektronik sound’ları klasik Türk şarkılarında kurgulamak gerçekten çok zor. Gülden Karaböcek’in “Şaka Yaptım”ı gibi mesela. Hem o ruhu korumak, hem günümüze uygun hale getirmek kolay değil. Nelere dikkat ediyorsunuz böyle şarkılarda, belirli bir tekniğiniz var mı yoksa hislerinizle mi hareket diyorsunuz?
Yarı his, yarı ritmik öğeler. Remix’lerde genelde orijinal hissiyatının üzerine ne katabiliriz veya tamamen nereye götürebiliriz şarkıyı diye bakıyoruz. Gülden Karaböcek projesi bizim için çok anlamlı bir yolculuktu. Türünün ilk öğelerinden yaptığımız remix albüm. 1970’lerde çıkmış birçok 45’lik plağı günümüz gençliğinin sevebileceği şekilde yorumlayabilmek için hem nostaljik öğeleri korumak hem de revival sağlayabilecek bir anlatım dili bulmak için çalıştık. “Şaka Yaptım (Bil Bakalım)” bunun bir dışavurumu.
2018’den beridir co-producer Tuna Erlat’la da birlikte çalışıyorsunuz. Bazı projelerde mi birlikte çalışmaktasınız, yoksa bundan sonrasında Armageddon Turk adı altında iki kişiden mi bahsetmeliyiz?
Tuna ile son dönem, Moby, Janet, Edis ve birçok projede çalıştık. Birlikte daha fazla işler yapacağız. Remix’lerde şu anda beraberiz. Armageddon Turk her zaman duo projesi oldu. Geçmişte, Taner Yurdunkulu, Doruk Öztürkcan, Erdem Helvacıoğlu ile partnerlikler yaptım. Production team olarak bundan sonra da hep birileri olacak. Tuna ile çok iyi anlaşıyoruz. Ve umuyorum ki uzun yıllar birlikte devam ederiz 🙂
Kardeşiniz Mu Tunç imzalı “Arada” filminin sizin hayatınızdan esinlendiği doğru mu? Ne kadarı sizi yansıtıyor, gerçekten de filmdeki gibi hayallerini gerçekleştirmek için ABD’ye giden bir geminin biletinin peşine düştünüz mü mesela?
“Arada”, Mu’nun hatırladığımız güzel İstanbul müzik sahnesini anma projesiydi. Bunu yaparken hem babamın yaşadıkları, hem de benim yaşadıklarımın ekseninde anlatmak istedi. Filmin büyük bir kısmı benim hayatımdan kesitler taşımakla birlikte, Mu’nun yaşadığı bazı şeylerden de alıntılar var. Bir bilet peşinde koşmadım ama hep bir şekilde Amerika’ya gidip müzik yapma hayalim oldu. Yapmadım ama Amerika’yı çoğu defa ayağıma getirdim, getiriyorum. Yaptığım projeler ve işlerle ki hala yeni müziğe başlamış bir çocuk gibi bakıyorum işlere.. Şu anda Covid sonrası bir reset atmışız ve herşeye sıfırdan başlıyor gibiyim. O film gerçekten bir punk çocuğun hissiyatını yansıtıyor.. Herşeyin hem anlamlı hem de ne kadar anlamsız olduğunu..
“BUGÜN NIRVANA ÇIKSA, HAFTAYA UNUTULURDU”
Bugünlerde 90’lar ve 2000’ler müzik dünyasını çok yad ediyoruz. İstiklal Caddesi, underground müzik sahnesi, acidciler, metalciler, sonra Türkçe rock’ın yükselişi, Kemancı, Hayal Kahvesi… Ve tabii, 2000’ler boyunca deneyimlediğimiz festivaller. Siz en çok neyi özlediniz?
Sanırım Narmanlı Han’da, Deniz Kitabevi’nde geçirdiğim günleri, konserler öncesi yaptığımız uzun provaları ve herşeye yeni başlamış olmanın heyecanını. Öte yandan çok nostaljik biri değilim. Hep ileriye bakmayı sürdüren, hatta nostalji kelimesinden de pek hazetmiyorum. Ama hatırladığım iyi şeyleri dönem dönem işlerimize yansıtmayı seviyorum. Mesela uzun zaman sonra tekrar grindcore, klasik death metal albümlerine dönüş yaptım. Hepsinin içinde sanat var. Festivaller vs. güzeldi tabii ki, “TOO GOOD TO BE TRUE” diye bir tabir var İngilizce’de. Biteceği netti. Sponsor dünyasına bağlı bir eğlence anlayışı bir gün tabii ki bitecekti. Anılarsa, küçük ergen beyinlerimizin bir parçası olarak kaldı.
Günümüzde dijital müzik platformlarının başını çektiği bir müzik dinleme alışkanlığı söz konusu. Tabii salgın nedeniyle neredeyse son 1 yıldır konser de izleyemez olduk. Rap müzik aldı başını gidiyor, alternatif janra da peşinden. Peki siz neler düşünüyorsunuz çağımızın müzik dinleme alışkanlıkları hakkında?
Üretim çok hızlı, dinleme alışkanlığı da öyle. Yeni jenerasyonun takip edebilme, konsantre olma süresi 8sn maximum. Bu yapacağınız müzik tarzından, söyleyeceğiniz söze kadar herşeyi etkiliyor. Kısa zaman içinde net derdinizi anlatmanız lazım. Spotify ve diğer platformlar ilerleyen zaman içinde, sanata verilen değeri tekrardan gözden geçirmek zorunda kalabilir. Tıklama oranlarına göre değerlendirilen bir müzik değer anlayışını yanlış buluyorum. Öte yandan, günde 40 bin şarkının eklendiği bir ortamda ne bekleyebiliriz ki? Özel işler yapmak gerekiyor. Gerçek sanat; her zaman bireysellikten yola çıkarak, kitlelere ulaşan müzik oldu. Ha bugün Nirvana çıksaydı, haftaya unutulurdu o da ayrı.
Bu yılın sonunda bir enstrümantal hip hop albümü yapacağınızı ve çeşitli işbirliklerine devam edeceğinizi öğrendik. Biraz daha ipucu verir misiniz albüm nasıl olacak, ne zaman çıkacak? Başka kimlerle işbirlikleri bekliyor bizi?
19 yaşında kendi müziğini üreten NASKAS ile bir kolobrasyon projesi yapma fikrimiz vardı. İki farklı jenerasyon birarada müzik üretebildiği yeni projelerden biri olsun istedik.. Yepyeni bir hiphop anlayışıyla, sound ile.. LA’de bu işin ustası olan Nicolas De Porcel (Da Baby, Summer Walker, Roddy Ricch, Kendrick Lamar vb. isimlerle çalışan) mastering’lerimize el attı. 2021 ilk yarısı içinde enstrümental hiphop bir album çıkaracağım. Tamamen referans bir albüm olarak yaptım. Bir süredir üzerinde çalışıyordum. Videolar ve bir hikayesi olmasını planlıyorum. Öte yandan hiç durmadan NASKAS ile bir EP kaydediyoruz. Pasaj – Garaj müzik bizim çalışmalarımıza destek veriyor ve yeni, bize inanan bir ekiple çalışmaktan çok memnunuz. Bir yandan da Snapmuse isminde bir start up şirketinde A&R olarak çalışıyorum, tüm Snapmuse Production Team benim için çok özel. Birlikte Türkiye sınırlarında çok önemli bir katalog yapıyoruz.
KISA KISA
- Rashit’i üç kelimede anlatacak olsam bu kelimeler gençlik, deneysellik ve dışavurum olurdu.
- Türkiye’de genç prodüktörler içinde takip ettiğim ve işlerini beğendiğim isimler arasında GOKO! Var çok seviyorum. Pırıl pırıl bir producer. Yurtdışından özellikle UK’den isimlerle çalışıyor. İnanılmaz yetenekli. Öte yandan Tuna Erlat benim sağ kolum. Her anlamda her tarz müzikte beraber çalışmaktan inanılmaz zevk aldığım bir partnerim…
- Telefonumda olmazsa olmaz dediğim aplikasyon Spotify for Artists
- Son dönemde en severek dinlediğim albüm çok fazla; YG, Megan Thee Stallion, Saint JHN, Bad Bunny’ın son albumleri ve bir dolu eski jazz, Billboard 100 vs.
- En çok para harcadığım şey kıyafet ve plak.
- Günün en üretken olduğum saati gündüz 10.00 akşam 21.00 arası tüm saatler..