Yeni single’ları “Karavan”ı geçtiğimiz günlerde yayınlayan indie dünyasının köklü gruplarından Ars Longa’yı Dergy’de ağırladık.
Sebla KOÇAN / [email protected]
“Ars longa, vita brevis, occasio praeceps, experimentum periculosum, iudicium difficile.” Yani, “Sanat uzun, hayat kısa, fırsat kaçıcı, deneyim aldatıcı, karar zor.” Alternatif indie sahnenin yıllardır kendi çizgisinde giden ekibi Ars Longa’nın çıkış hikâyesi işte tam da bu cümleden ileri geliyor. 2005 yılında MySpace dönemlerinde dinleyicinin ilgisini çeken Ars Longa ekibi, yıllardır sessiz ama derinden pek çok şarkı yayınlamaya devam ediyor. Köklü grubun bu yıl içinde “Karavan”, “Heyula”, “Antakya FM” single’ları Avrupa Müzik / Grow etiketiyle yayınlandı. Hemen her albümlerinde, single’larında bir hikâye anlatan Ars Longa şarkılarından sonra ilham aldıkları hikâyeleri, sözleri araştırmak ayrı bir zevk. Ars Longa, müziğin onlarda yarattığı etki konusunda “Müziğimizin ‘güzel’ ve ‘iyi’ ile olan ilişkisi özgürleştirici olduğu kadar kısıtlayıcı, hatta zaman zaman köleleştirici bile olabiliyor” diyor. Ars Longa’yı Dergy sayfalarında konuk ettik.
2005 yılında Myspace’le girdiniz hayatımıza. Ve o günden bu yana hafızalarımıza işlemiş pek çok şarkınızla yola devam ediyorsunuz. Myspace’in varolduğu dönemlerdeki müzik dinleme alışkanlıklarıyla şimdiki alternatif dünyanın geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çeşitli platformlar dönem dönem öne çıkıyorlar. Myspace sonrası Soundcloud popülerleşecek gibi oldu. Ama Spotify gibi, sanatçının para da kazanabildiği, dinleyicinin müziği rahatça yanında taşıyabildiği ve her an her şeye ulaşabildiği rahat bir arayüz aradan sıyrıldı. Niceliğin, niteliğe ulaşmayı biraz zorlaştırdığını düşünüyorum. Ama herkese bu kadar şans verilmese Ars Longa da kaybolup gidebilirdi, o yüzden minnettarım.
Ve tabii bundan 16 yıl önceki Ars Longa’ya ve şimdiki zamana baktığınızda nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz kendinizde? Yaş aldıkça dert ettiğiniz şeyler değişti mi mesela?
Neredeyse hiçbir şey değişmedi! Bunu hem olumlu hem de olumsuz anlamda söylüyorum. Tek derdim güzel müzik yapmak ve sıklıkla yapamadığımı hissediyorum.
Yıllardır merak edilen bir soru, Ars Longa ismi “Ars longa vita bravis” yani “Sanat sonsuz hayat kısa”dan mı geliyor? Sanatınız yani müziğiniz sizi özgürleştiriyor mu?
Elbette o sözden geliyor. Ama ismi koyduğumuz zaman “sanatınız siz öldükten sonra da yaşar” anlamına geldiğini sanıyorduk, oysa daha ziyade ’’kısa ömrünüz sanatı layığıyla yapmaya yetmez’’ imiş manası. Hatta Hipokrat bu sözüyle sanattan ziyade zanaate atıfta bulunuyor olabilir. TSM’de de longa gibi bir terim kullanılıyor, değil mi? Nihavend longa, kürdili hicazkar brevis.
Diğer soruya gelirsek; müziğimizin “güzel” ve “iyi’” ile olan ilişkisi özgürleştirici olduğu kadar kısıtlayıcı, hatta zaman zaman köleleştirici bile olabiliyor. Yani kendi kendime “Oturup çok güzel bir şey yaratırsan diğerleri gibi 9-5 çalışmak zorunda değilsin’’ diyorum ve bu özgürleştirici. Ama “Bu mu güzel şimdi, sen tembelin birisin,’’ de çok sık duyduğum bir söz ve bazen bunaltabiliyor.
Üzerinde yaşadığımız topraklarda ne yazık ki sanatın kıymetini çok da bildiğimiz söylenemez. Pek çok festival artık yok, pandemi döneminde müzisyenler olarak çok da sıkıntılar yaşadınız. Yine de müziğin bir şeyleri değiştirebileceğini, dönüştürebileceğini düşünüyor musunuz?
Müziğin değiştirici ve dönüştürücü etkisi olduğu bir gerçek, bunu hayatımız boyunca yaşıyoruz. Bu arada, pandeminin bana şöyle bir faydası oldu; eskiden kronik faranjitim vardı, her sene iki üç ay süren öksürük krizleri yaşardım. Açıkçası konser vermeyi bırakmama da biraz bu sebep olmuştu ancak pandemi ve maske kullanımıyla birlikte bu sorun ortadan kalktı. Hayatımın geri kalanı boyunca maske kullanmayı bırakacağımı sanmıyorum.
SSEV
“SEVMENİN NİHAYETİNDE TANRI’YLA BİR İLİNTİSİ VAR”
Son single’ınız “Karavan”da “Aşk eyle, çünkü ölüm var be dostum, o gözü görsen bilirdin” diyorsunuz. Bu biraz da aşkın tek taraflı tarifi gibi, bir aşk şarkısı gibi değil de sevmenin insandaki yankısı gibi, aşkın iyi gelmesiyle, hayal etmekle ilgili… Sizin için nasıl bir anlamı var aşkın?
Sevmenin insandaki yankısı, aşkın iyi gelmesi, hayal etmek… Ne kadar güzel şeyler hissettirmiş size, tam da bunlardan bahsediyor şarkı. Aşkın bir enerji formu ve nihayetinde Tanrı dediğimiz şeyle ilintili olduğuna inanıyorum.
Haziranda yayınlanan şarkınız “Heyula”nın hikâyesinin bir denizciden ve şair Samuel Taylor Coleridge’den bir hikâyesinden ilham aldığını yazmıştınız. Gözlerimizi kapattığımızda şarkı neredeyse kanlı canlı önümüze geliyor… Hayalet gemiler, fırtınalar, alametler… Biraz şarkının perde arkasını, nasıl yazıldığını anlatır mısınız bize?
Gitar çalmaya ara verdiğim bir dönem arkadaşımdan ödünç aldığım mini bir synth ile fikirler deniyordum. Heyùla’nın müzikal dünyası da öyle oluşmaya başladı. Fırtınalı bir deniz yolculuğunu anlatmak istediğimi biliyordum, synth cümlesinin 7/8’lik zamanı da bu yolculuğu Karadeniz’e çekti. Daha sonra grup arkadaşlarımın, şarkının görsel dünyasını hazırlayan Gökçen Erkılıç’ın ve ses mühendisi Everett Young’ın kusursuz dokunuşlarıyla bu meşum ama etkileyici havayı yarattık.
Her ne kadar Ars Longa olarak uzun yıllardır müzik dünyasının içinde olsanız da, kendi çizginizde ve sakin bir profil çizerek dinleyicinizi derinden etkiliyorsunuz. Dinleyicilerinizle olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız? Sizi en çok neler şaşırtıyor, neler sevindiriyor?
Dinleyicilerimizle çok yakın bir ilişkimiz yok, önümüzdeki dönem vereceğimiz konserlerle aramızdaki mesafeyi biraz kapatacağımızı umuyorum. Zaten iyi ve etkileyici bir şey yapmaya çalıştığımız için insanlar müziğimize yükseldiklerini belirttiklerinde şaşırmıyoruz. Daha büyük bir rağbet görmememize şaşırıyoruz desek yeridir.
KISA KISA
● En son izlediğimde beni çok etkileyen film The Lighthouse. Özellikle de William Dafoe’nin tirad sahnesi.
● Eğer burada olmasaydım yaşamak isteyeceğim ülke İngiltere olurdu.
● Sahnede izlediğim anda beni de müzik yapmaya iten, hayranlık duyduğum o müzisyen en son Kamil Hajiyev oldu.
● Son zamanlarda Other Lives’ın Rituals albümünü dinlemeden duramıyorum.
● Müzik dışındaki en büyük tutkum yüzmek.