Ana SayfaMüzikAsansörlerde çalan rahatlatıcı müziklerin hikayesi: Muzak nedir?

Asansörlerde çalan rahatlatıcı müziklerin hikayesi: Muzak nedir?

Asansörlerde ya da bekleme salonlarında çalan sakin müzikler hepimizi iyi hissettirmek için çalınıyor. Peki ya bu fikrin Muzak adındaki bir şirkete ait olduğunu ve aslında psikolojik bir strateji içinde bu müzik yayınının yapıldığını biliyor muydunuz?

Batıkan BAKSI / [email protected]

Bir alışveriş merkezinde yürüdüğünüzü, otelin lobisinde beklediğinizi ya da iş yerinizin asansöründe olduğunuzu düşünün. Eğer bir mağazada değilseniz arka planda muhtemelen çok sakin ve sizi rahatlatmaya yönelik müziklerin çaldığını fark etmişsinizdir. Hatta bu, çoğu zaman size çok tatlı ve iyi de hissettirmiştir. Çünkü yorucu bir günün başlangıcında ya da sonunda bulunduğunuz yerde sizin üzerinizde stres yaratmayacak, kafanızı şişirmeyecek ve üzerine düşünmenizi gerektirmeyecek bir müzikle karşı karşıya kalmışsınızdır. Peki ya bunun aslında bir strateji kapsamında biraz da manipülatif bir şekilde size dinletildiğini biliyor muydunuz? Haydi gelin, asansör müziği kavramını literatüre kazandıran bu sakin ve dinlendirici arka plan müziklerinin hikayesine kısaca bir bakalım.

Asansör müziğinin geçmişi 1930’ların Amerika’sına dayanıyor…

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Amerika’nın hızlı ve yoğun sanayileşmesiyle birlikte iş alanlarının da şekilleri değişmeye başlamıştı. Mimari yönden de değişen ABD’nin iş merkezleri, yüksek binalarla çok sayıda insanın çalıştığı alanlara dönüşmüştü. Hâliyle yüksek katlı bu binalarda, üst katlara kolayca ulaşabilmek için de asansör kullanımı yaygınlaşmıştı. Ancak asansör teknolojisi ABD halkı için oldukça tedirgin edici bir teknolojiydi ve klostrofobik bir deneyim sunuyordu. Düşünsenize daha önce bu kadar dar ve sıkışık bir kutunun içinde yukarı-aşağı yer değiştiren biri olmadığınızı. Muhtemelen asansörden inene kadar akla karayı seçerdiniz. İşte 1930’larda George Owen Squier’in ortaya attığı fikir de tam olarak bu hissi ortadan kaldırmaya yönelik bir fikirdi. Muzak adı verilen bu olgu aslında music ile Kodak kelimelerinin birleşiminden oluşuyordu ve ticari bir firma olarak patenti alınmıştı.

Muzak ile her işletmeye uygun müzik paketleri hazırlanıyordu!

Meselenin özü asansördeki insanları rahatlatmak olsa da Muzak, ticari bir markaydı ve dolayısıyla maksimum kâr için alanını genişletmeliydi. Bunun için de banka, restoran, fabrika ya da ofisleri de kendisine hedef almıştı. Her işletmenin kitlesine göre özel müzikler hazırlayan kuruluş, yavaş yavaş berber dükkanlarına bile ulaşmıştı. Çünkü insanların rahatlamak için tercih ettiği yerlerden birisi de berberlerdi. Ancak mevzu yalnızca rahatlatmak değildi. İnsanların çalışırken arka planda sakin ve rahatlatıcı şarkılar dinlemesi onların iş gücünü de arttırıyor, motivasyonlarını güçlendiriyor ve odaklarını arttırıyordu. Bu da işverenler için biçilmez bir kaftandı. Muzak, artık çalışanların verimlerini arttırmak için olmazsa olmaz bir unsurdu. Bu sebeple şirket, kendi bestelerini yapmaya ve bunları da insanların üzerinde denemeye başlamıştı. Başlarda 15 dakikalık “easy listening” şarkıları besteleyen firma, sistemin herkes tarafından benimsenmesinin üzerine işleri daha da büyüttü ve büyük orkestralar kurup üst düzey stüdyo müzisyenlerini bünyesine dahil etti. Başlarda teknolojinin çok da gelişmediği dönemlerde güçlü hoparlörlerden önce borular aracılığıyla iletilen bu müziklerin koskoca orkestralarla çalındığı bir hale dönüşmesi tabii ki büyük bir başarıydı.

Çalışanın ruh haline göre müzik mi değişir?

Muzak, çok ilginç bir çalışma sistemine sahipti. Günümüzde bir yerde müzik çalıyorsa, o seslerin kaynağını büyük ölçüde görürüz. Çünkü dev gibi hoparlörler hayatımızın her yerinde karşımıza çıkar. Ancak Muzak’ın dağıtımında iş biraz daha farklıydı. Arka planda çalması için tasarlanan bu şarkılar, ortamdaki büyük saksıların arasına saklanıyordu ve bu sebeple insanların Muzak’a “saksı palmiyesi” gibi yakıştırmaları olmuştu. Kendi bestelerini yapmadan önce ise Muzak, dönemin müziklerini çalıyordu. Hâliyle insanlar dönemin meşhur şarkılarını istedikleri yerlerde bozuk bir sesle de olsa dinleyip rahatlayabiliyordu. Aynı zamanda işletmesinde müzik çalmak ancak buna telif ödemek istemeyen kişiler de Muzak’tan yararlanıyordu çünkü firmanın sistemi kendisine özel olduğu için müzik yayınını abonelerine özgürce yapabiliyordu. Çalışanların verimini arttırma konusunda da dönemin Muzak yöneticisi David O’ Neill, stratejilerini basit şekilde şöyle anlatıyordu: “Çalışanlar sabah işe geldiğinde genellikle iyi bir ruh halinde olur ve müzik de bu doğrultuda sakin tonlarda çalar. Saat 10.30’a doğru kendini biraz yorgun, gergin hissetmeye başlarlar, bu yüzden asansörlerde ona uygun bir müzik yayını yaparız. Öğleden sonranın ortalarına doğru muhtemelen tekrar yorgun hissetmeye başlarlar; bu sefer de genellikle sabahkinden daha hızlı ritmik bir melodiyle onları tekrar uyandırırız.” Yani aslında bütün müzik yayınları, özel bir stratejiye sahipti ve çalışanların ruh halini manipüle etmeye de yarıyordu.

John F. Kennedy bile muzak ile rahatlıyordu!

Şener Şen’in “Neşeli Günler”de hayat verdiği Ziya karakterinin jilet satarken söylediği meşhur replikteki gibi olsa da evet rahmetli başkan Kennedy bile günlük hayatındaki stresini muzak ile atıyordu. Basın sekreteri kendisi hakkındaki bu bilgiyi “Başkanın uçağında biraz Muzak çalınıyor. Müzik konusunda birikime sahip olmaktan hoşlanıyor ve klasikten popülere kadar çok çeşitli müzikleri seviyor…” şeklinde aktarmıştı. Muzak öylesine popüler bir konumdaydı ki Apollo 11 fırlatılırken, içindeki astronotlar bile sakinleşmek için muzak’tan yararlanmıştı. Bu popülerliğin verdiği haklı zafer sarhoşluğuyla Muzak, kendisini bir bilim olarak görmeye başlamıştı ve “müzikten daha fazlası” mottosuyla reklamlarını yaptırıyordu.

Muzak eski popülaritesini yitirip, kapanma yoluna girerse…

1980 ve 1990’larla birlikte asansör müziği kavramından uzaklaşarak, müşterilerine özel çalma listeleri oluşturan bir ses mimarisi üzerine yoğunlaşan Muzak, Ted Nugent tarafından “Muzak, günümüz toplumunda kötü bir güçtür ve insanların kontrol edilemez yavanlık nöbetlerine girmesine neden olur.” şeklinde tanımlanmıştı. Nugent, firmanın ve bu müzik türünün öylesine kötü bir şey olduğunu düşünüyordu ki şirkete 10 milyon $’lık bir teklif yapmıştı ve şirketi satın alıp Muzak’a son vermeyi hedefliyordu. Ancak firmanın o dönemki sahibi bu teklifi reddetmişti. 2000’lerle birlikte iyiden iyiye dijitalleşen müzik dünyasında Muzak, eski popülaritesini yitirmiş ve borçlarla boğuşur olmuştu. 2009’da borçlarıyla başa çıkamadığı açıklanan Muzak, iflas başvurusunu da senenin başlarında gerçekleştirdi. Ancak tabii Muzak, sonrasında görülen davalarda yaklaşık 1 sene sonra iflastan kurtuldu. Bugün günümüzde Muzak, arka plan müziği faaliyetlerine kendi adıyla devam etmiyor çünkü 2011’de kendisini satın alan Mood Media’nın çatısı altında yaşamını sürdürmeye başlamıştı. Tarihi boyunca 300.000’den fazla lokasyona arka plan müziği sağlayan Muzak, belki bugün geleneksel ismiyle karşımıza çıkmasa da alışık olduğumuz “background music” kavramının en önemli öncülerinden biri olarak tarihe adını yazdırdı.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR