“Avatar”ın devam filmi “Avatar: The Way of Water”un vizyona girmesine sayılı günler kalmışken yönetmen James Cameron odağımızda.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
Sinema dünyasında söz konusu görsel efekt olduğunda gözlerin ödüllü yönetmen James Cameron‘a çevriliyor olması çok normal. Her ne kadar çektiği bilimkurgu-aksiyon ağırlıklı filmlerle adından söz ettirse de kendisi aynı zamanda başarılı bir belgesel yapımcısı da. Detaylara verdiği önem ve mükemmeliyetçi yaklaşımı ise onun başarısının ardındaki en büyük etkenlerden bazıları. Sadece yönetmen koltuğunda oturmayan, çektiği birçok filmin yapımcılığını ve senaristliğini üstlenen, hatta görüntü yönetmenliğinin yanı sıra kurgu aşamasına da dahil olduğunu düşünürsek, ne kadar titiz çalıştığını daha rahat anlayabilirsiniz. İşte bu özenli yaklaşım onun bugüne kadar Akademi Ödülleri dahil toplamda 75 ödüle layık görülmesini sağladı.
Sinemaya çok küçük yaşlarda ilgi duymaya başlayan James Cameron‘ın özellikle bilimkurguya yönelmesindeki en önemli etken ise Stanley Kubrick‘in 1968’de çektiği “2001: A Space Odyssey” filmi olmuş. Sinema sektörüne set işçisi olarak girip gerçek anlamda işin mutfağında kendisini geliştiren Cameron, bu sırada, edebiyat üstüne eğitim almasının da etkisiyle, çeşitli senaryolar yazmaya başlıyor.
James Cameron’un keşfedildiği günden bu yana…
Onun bu yeteneğini keşfeden ise “pop sinemasının papası” olarak adlandırılan yönetmen ve yapımcı Roger Corman oluyor. James Cameron‘ın meşhur “Piranha” filminin devamı olan “Piranha Part Two: The Spawning”i yönetmesini istiyor, Cameron bu filmde aynı zamanda senarist olarak da görev alıyor. Her ne kadar çekimlere Cameron başlamış olsa da yaptığı işe sürekli müdahale edilmesinden ötürü projeden çekilme kararı alıyor.
Bu kararı bile onun ne kadar ince eleyip sık dokuduğunun ve ilk işi olmasına rağmen içine sinmeyen hiçbir şeyi asla yapmadığının kanıtı. 1984 yılında ise James Cameron öyle bir senaryo yazıp öyle bir film yönetiyor ki bir efsane haline geliyor. Arnold Schwarzenegger‘in başrolünü oynadığı “The Terminator” işte o film. Elde ettiği başarının ardından, Ridley Scott‘ın çektiği “Alien”ın devam filmi olan “Aliens”ı çekme fırsatını yakalıyor. Senaryosunu da kendisinin yazdığı filmden sonra James Cameron‘ın “Avatar”da ağırlıklı olarak kullanılan mavi renk aşkının ilk göründüğü film olan “The Abyss” vizyona giriyor. Bu film uzay temalı bilimkurgu filmlerine farklı bir bakış açısı sunmasıyla dikkat çekiyor.
The Terminator‘ın yakaladığı başarı üstüne serinin ikinci filmi “Terminator 2: Judgment Day” içinse 1991’de tekrar kamera arkasına geçiyor. James Cameron‘ın ince eleyip sık dokuduğu ve kariyerinin temelini sağlam bir şekilde inşa ettiği bu dönemin ardından 1997 yılında hepimizi gözyaşlarına boğan, sinema tarihinin gişe ve hasılat rekoru kıran meşhur filmi “Titanic”i çekiyor. İşte bu film Akademi Ödülleri’nden 11 ödülle ayrılırken, James Cameron‘a da üç Oscar heykelciği kazandırıyor.
Cameron‘ın ustalık işi acaba “Titanic” miydi, bir daha onun gibi bir filme bir kez daha imza atar mı diye biz düşünedururken, o 2009 yılında “Titanic”in elde ettiği başarıyı katlayan ve hasılat rekoru kıran “Avatar”ı yayınladı. O tarihten bu yana yani 13 yıl boyunca derin bir sessizliğe gömülen James Cameron, şimdi “Avatar”ın devam filmi olan “Avatar: The Way of Water” ile izleyici karşısına çıkıyor. Serinin diğer devam filmleri gündemde olsa da Cameron‘ın bu serilerin yönetmenliğini üstlenmeyeceğine dair ortaya atılan söylentiler ise biraz canımızı sıkmadı değil.
Az ama öz üretimde bulunan James Cameron‘ın fütüristik yaklaşıma sahip, sağlam senaryolarıyla kendine has sinema dilini izleyiciyle buluşturacağı diğer filmlerini ise merakla bekliyoruz.