5 Şubat’ta Départ’ın yeni EP’sinden ilk single “Man Dies Alone”u yayınlamaya hazırlanan Batu Boris’in 2021 için harika planları var.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Elektronika, Down tempo, Deep House ve Hip hop janralarının ülkemizdeki en yetenekli temsilcilerinden biri de Batu Boris. Kendisi hem solo olarak, hem de ekip arkadaşı Omeria ile birlikte kurdukları Depart içinde alkışı hak eden işler çıkarıyor. Batu Boris, gerçek anlamda müzik yapmak istediğine annesinin onu küçükken götürdüğü bir Mor ve Ötesi konserinde karar vermiş. Kerem Kabadayı’nın davuldaki performansı onu çok etkilemiş ve hemen kendine bir davul alarak kendi müziğini yapma girişiminde bulunmuş. Duygusal olarak yoğun hissettiği dönemlerde müzik yapamadığını, ancak olayları sindirdikten ve bir bakış açısı kazandıktan sonra üretime geçebildiğini söyleyen Batu Boris, “Zaugon”, “Taverne”, “Capote”, “Breakdown” gibi şarkılarını işte böyle yazıyor… Yeni parçası “Remember”ı 29 Ocak’ta digital platformlarda yayınlamaya hazırlanan yetenekli müzisyen Dergy’nin konuğu oldu.
Hem solo projeleriniz hem de Depart’la olan projeleriniz hakkında biraz güncelleme almak isteriz. Nedir 2021 için planlarınız, yakın zamanda neler dinleyeceğiz?
Depart için oldukça yoğun bir sene olacak gibi gözüküyor 2021; yakın zamanda yine Underyourskin Records (Berlin) üzerinden 19 Mart’ta One by One EP’miz ve 5 Şubat’ta ilk single’ı “Man Dies Alone” Okuma ve Just Emma remixleri ile yayınlanacak. İlerleyen aylarda Sol Selectas ve Kindisch gibi köklü label’lardan yayınlarımız olacak. Yine Covid’e bağlı olmakla beraber bir kaç büyük yurtdışı festival ihtimali de var, henüz kesin bir şey söyleyemiyorum, Depart için söyleyeceklerim bu kadar. Batu Boris ile sürdürdüğüm solo projede ise Peak Records üzerinden birçok hip hop/chill hop türünden parçalar çıkaracağız.
Müzik dışında fotoğrafçılık, resim ve video işleriyle de ilgilendiğinizi biliyoruz. Her biri ayrı uzmanlık isteyen alanlar, tüm bunlar sizi bölmüyor mu? Görsel ve işitsel dünyayı birleştirmek size neler kazandırıyor?
Aslında bölüyor, ikisini de çocukluğumdan beri sürdürdüğüm için aslında artık bu bölünmeye alıştığımı söyleyebilirim. Her ikisi de birbirini tamamlıyor hikayemde. Yaptığımız her parçanın görsel vb. işlerini de bizim yapmamız dinleyicilere kendimizi daha güzel ifade etmemizi sağlıyor bence.
Müzikle olan ilk temasınız ne zamandı? Yalnızca dinleyici olarak kalmayacağınızı, spot ışıkları altında kendi müziğinizi yapmak istediğinizi ilk anladığınız, içinizde bir şeyin “klik” ettiği ilk an, nasıl bir andı?
Müzik aşığı bir aile ve müzisyen babadan geldiğim için küçük yaşta tanıştım çoğu insan gibi ben de müzikle. Bu işi yapmak istiyorum dediğim o an, 8-10’lu yaşlarımda annemin beni Taksim’de götürdüğü Mor ve Ötesi grubunun akustik bir konseriydi, daha önce davul dinlememe rağmen ilk defa yakından uzun süre davul yakalama fırsatı yakalamıştım. İlk davulumu en kısa sürede alıp müzik yapmaya başladım, o günden beri de enstrümanları çeşitlendirerek devam ediyorum.
Genellikle setlerinizde chill, jazz, blues, trap gibi pek çok türün birleşimi içiçe geçiyor. Müziğinizi kategorize etmek konusunda ne düşünüyorsunuz? Gündelik yaşamınızda, spor yaparken ya da mutfakta neler dinlersiniz?
Kendi Batu Boris projemde dediğiniz gibi jazz, blues, soul, trap ve hiphop gibi birçok türden detaylar görebiliyoruz. Bu tarzları uzun süredir ayrı ayrı çok dinlediğim için sanırım ister istemez hepsini karıştırıyorum parçalarım ve setlerimde. Gündelik yaşamda yine bu saydıklarımız ve sadece piyano ağırlıklı daha klasik parçalar dinliyorum.
Yerli elektronik sahnede dünya çapında başarı kazanmış pek çok Türkiyeli DJ ve prodüktör var. Sizin kendi adınıza kurduğunuz hayaller içinde neler var, kendinizi birkaç yıl sonra nasıl bir sahnede görüyorsunuz?
Départ ile çok kısa sürede güzel bir proje başlatmış olduk, virüsün de etkisi ile çoğu şey durdu fakat biz üretmeye devam ediyoruz. Bir çok yeni parça ve hala hazırlamakta olduğumuz live setimiz var, yeni bir normale geçtiğimiz zaman yurtdışında güzel projeler bizi bekliyor. Umarım bu şekilde devam eder ve organic house/downtempo/electronica camiasında güzel müzikli günler görürüz.
Müzik sadece tek başına notalardan ibaret olmuyor, her birimizde uyanan bir duygu ve düşünce yapımızı harekete geçiren pek çok dinamik de içinde oluyor aslında. Sizin bu anlamda motivasyonunuzu da harekete geçiren felsefeniz nedir, biraz anlatır mısınız?
Aslında tam olarak ne olduğunu ve ne zaman olduğunu söyleyemem ama genel olarak duygusal olarak yoğun hissettiğim zamanlarda müzik yapamıyorum, bazı düşünceleri ve olayları sindirdikten sonra ilham alabiliyorum onlardan. Bazen söylemek isteyip söyleyemediklerimi anlatmak, bazen gözlemlediğim şeyleri yorumlamak için bile müzik yapabiliyorum, belli bir skalası yok diyebilirim.
Bugüne kadar dinleyicisi olarak izlediğinizde sizi havalara uçuran, asla unutamadığınız konser deneyiminiz ne zamandı, kimin konseriydi, nasıldı?
Beni en çok heyecanlandıran konser şüphesiz yine çocukken tek başıma gittiğim Metallica konseriydi, bir arkadaş grubu olarak gitmiştik çok eğlenmiştik.
Sizi bir şeyler üretmek için harekete geçiren şeyler neler; mesela günün hangi saati, nasıl bir mekan, nasıl bir hava durumu? Veya her şey gündelik akışındayken okuduğunuz bir kitap ya da izlediğiniz bir film…?
Evim ve düzenim, kendimle kaldığım stabil hissettiğim bir denge ayarım var; en verimli bu şekilde üretken olabiliyorum. Hava durumunun pek bir etkisi yok ama yağmurlu günlerde ekstradan bir ilham geldiği oluyor.
KISA KISA
- 18 yaşımdaki halimle karşılaşsam, ona söyleceğim ilk şey şu olurdu: geleceğini daha çok önemse.
- Son dönemde bağımlısı olduğum albüm Sofiane Pamart’ın PLANET albümü.
- Araba kullanırken / yolculuk yaparken dinlemeyi en sevdiğim şarkı On The Road playlistim…
- Canım hiçbir şey yapmak istemediğinde en çok uyumayı severim.
- Kendimde en sevmediğim huyum bazen aşırı düşünmek.
- 2020 çok zor bir yıldı, 2021 konusundaki öngörüm ise daha az beklentide olup mutlu olmak.
- Salgın bitsin, ilk fırsatta görmek istediğim ülke Meksika, Tulum.