1947’de ilk kez sahnelenen Jean Genet’nin “Hizmetçiler” isimli eşsiz oyunu Moda Sahnesi tarafından bu sezon oynanıyor. Ayberk Erkay’ın çevirisi ve Kemal Aydoğan’ın yönetmenliğinde hazırlanan oyunda Yılmaz Sütçü, Kerem Fırtına ve Dilan Düzgüner 85 dakikalık, son derece kışkırtıcı bir performans sergiliyorlar.
Okan YILMAZ
İlk gösteriminden beri birçok meşhur tiyatro topluluğu tarafından sayısızca sahneye taşınmış, anlam dünyası son derece geniş olan bu oyun iki hizmetçi kız kardeş aracılığıyla sınıf farkını, iktidar tahakkümünü ve fırsat eşitsizliğini tartışmaya açıyor.
Hanımefendi’ye (Dilan Düzgüner) son derece bağlıymış gibi davranan bu iki hizmetçi kız kardeş, Solange (Kerem Fırtına) ve Claire (Yılmaz Sütçü), onu kurban edecekleri cinayetin provasını alarak başlıyorlar oyuna.
“Oyun içinde oyun” tekniğiyle ilerleyen bu cinayetin provasında Solange kız kardeşi Claire’i; Claire ise Hanımefendi’yi canlandırıyor. Hanımefendi’nin Hizmetçiler’le olan rutin konuşmalarının taklit edildiği bu provada, tasarlanan cinayetin sebepleri de açıkça ortaya konuyor.
Hanımefendi, tipik bir zalim burjuva. Hizmetçiler’e son derece kötü davranıyor, onları sistemli bir şekilde aşağılıyor, her fırsatta onların hangi sınıfa ait olduğunu hatırlatıyor. Örneğin Hanımefendi rahat ve geniş yatağında uyurken Hizmetçiler “zindanlarında” tahtakuruları ve farelerle uyuyor; örneğin Hanımefendi’nin çiçekleri ve kürkleri varken Hizmetçiler’in ise bulaşık eldivenleri, muslukları ve eski kıyafetleri… Hatta dahası, Hanımefendi’nin odasında dökülen gözyaşları bile son derece soyluyken Hizmetçiler’in bilgilerin ve duyguları dahi aşağılık ve soysuz.
Claire’in deyişiyle artık bu utanmaya ve aşağılanmaya dayanamayan Hizmetçiler, bu sebeplerle Hanımefendi’yi öldürmek istiyorlar. Son derece haklı düşmanlıklarıyla uzun süredir büyüttükleri cinayet hayaline bir katkı sunmak adına ilk adımı Claire atıyor ve Beyefendi’nin aleyhinde mektuplar yazarak onun hırsızlık suçlamasıyla hapse girmesini sağlıyor. Beyefendi ortalarda yokken Hanımefendi’yi de öldürmek isteyen Hizmetçiler’in planları istedikleri gibi işlemiyor ne yazık ki. Beyefendi kefaretle serbest kalıyor, Claire yakalanmaktan korkuyor ve artık cinayetin işlenmesi bir mecburiyet halini alıyor.
Bu oyunun tek meselesi sınıf kininden doğan bir suç potansiyelini ortaya koymak değil elbette. Diyaloglar aracılığıyla kız kardeşler arasında yaşanan çatışmalar, yarı açık – yarı örtülü erotik anlar ve sütçüyle Beyefendi’ye karşı söylenen öfke ve arzu dolu sözler de oyunu bambaşka bir seviyeye taşıyor. Bu iki kız kardeşin birbirini gerçekten sevip sevmediği seyircinin vicdanına muğlak bir soru işareti çiziyor.
Tüm bu zulüm sürüp giderken, Tanrısız ve ailesiz sefil rahibelere benzemekten bıkan bu Hizmetçiler bir çıkış arıyorlar cenderelerinden kurtulmak için. Oyunda cinayet aracı olarak kullanılacak uyku hapları karıştırılmış ıhlamurdan “bir yudumcuk” kimin içtiğini buraya yazmayacağım elbette ama bu oyunun sonu için hazırlanmış büyük sürprizi şöyle bozabilirim:
İstediği ve hakkı olan desteği yıllardır bir türlü alamayan Moda Sahnesi’nin “Hizmetçiler”i uzun sürecek alkışları hak ediyor.