blur’ün 8 senelik sessizliğini bitirdiği 2023 yazının arka planında yaşananları anlatan “blur: To The End” belgeselini izledik. Şimdi inceleme zamanı.
Ant Arın ŞERMET
Son birkaç haftanın ve büyük ihtimalle gelecek birkaç ayın da müzik dünyasındaki en büyük haberi, Gallagher biraderlerin aralarındaki husumeti sonlandırıp dönmez dönen Oasis’i tekrar turlayan bir gruba dönüştürmesi olacak. Oasis’in 2025’teki Birleşik Krallık/İrlanda rotalı geri dönüş turnesinin ilk ayağının ilhamı için çok uzağa gitmeye gerek yok. Gallagher’ların hem en büyük rakibi hem de yıllar içinde iyi arkadaşları olan blur’ün 2023 yazında geri dönüş haberi vermesi, belki Oasis kadar olmasa da majör bir olaydı. İki gece üst üste Wembley’i kapatan birçok ülke ve 3 farklı kıtada sahne alan blur, son olarak bir de orta yaşlarda olmaya, kayıplarla yüzleşmeye, eskinin eskide kaldığıyla barışmaya çalışmanın albümü olan “The Ballad of Darren”ı yayınlamıştı. Birkaç ay önceyse, 2023 yazında yaşananları ve o sürecin öncesini anlatan, bir nevi 20’lerinin başında İngiltere’yi kasıp kavuran dört gencin, orta yaşlı dört erkeğe dönüşüp birbirleriyle olan yıpranmış ilişkilerinin yüzleşmesini izledik. Henüz Birleşik Krallık ya da İrlanda dışında yayınlanmayan “blur: To The End”i, grubun albüm kapağını bileğinde dövme olarak taşımanın verdiği yetkiye dayanarak ‘bir şekilde’ izledim. Ama bir festival ya da 2-3 gösterimlik galamsı bir etkinlikle beyaz perdede izlemek de ne güzel olur ya. Ben buradan yazmış olayım, belki bir yetkili de okuyordur. Merhaba yetkili. Biz blur hayranlarının böyle bir ricası var, sevgiler.
Aslında her şey Damon Albarn’ın aldığı nefesten daha fazla üretim yapan, üretmediğindeyse panik ataklardan panik atak beğenen, günümüzün en üretken birkaç sanatçısından biri olmasının ürünü. Gorillaz’la, o kıta senin bu stadyum benim diyerek bolca turladığı 2022 yılında yollarda, otel odalarında, hatta kuliste sahneye çıkmayı beklerken yazdığı şarkılardan oluşan “The Ballad of Darren”, bir blur albümünden ziyade bir Damon Albarn solo albümü gibi duyuluyor yorumlarını geçen sene çokça yapmıştık. Ve fakat filme geldiğimizde Damon Albarn’ın yaşadığı derin yalnızlık hissiyle karşılaşıyoruz. blur, her ilişki ve dostluk gibi yıllar içinde hasar gören ama temelinde olan sevgi ya da ekonomik sebepler gerekçesiyle Damon’ın yaşam destek ünitesine dönüştü. Bunu “The Ballad of Darren”ın kayıtları esnasındaki disiplin ve neşeden anlayabiliyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki blur elemanları birbirlerine tahammül etmekte zorlanmaya 30’larında başlamıştı. Şimdi 50’lerinin ikinci yarısında olan grubun birbirini çekmesi pek de mümkün değildi bu yüzden. Bu noktada belgeselin Damon Albarn ve Alex James arasındaki iletişime odaklanması dramatik yapıyı güçlendiren nüanslardan. Çünkü Damon Albarn sadece blur için değil, son 40 yılda müzik dünyasının gördüğü en hırslı ve çalışkan isimlerden biriyken Alex James, onun tam tersi biri. Ailesini ve yemek yapmayı, müzikten daha çok sevdiğini anlatan James, Damon’la olan zıtlıklarının blur müziğine yansımasının hep olumlu olduğunu da ifade etti.
Filmin anlatısını ikiye bölerek anlatmak ya da tanımlamak sanki daha sağlıklı. Çünkü yönetmen Toby L’nin tercihi de bu olmuş. İlk kısmında, grubun geri dönüş süreci, “The Ballad of Darren”ın kaydı, grup içi ilişkiler, Damon Albarn, Graham Coxon, Dave Rowentree ve Alex James’i iki boyutun ötesinde tanıma ve bu birleşmenin asıl amacı olan Wembley konserlerinden önceki ısınma süreçleriydi. İkinci kısım ise tamamen Wembley. blur, dünya çapında hayal edilebilecek büyüklü, küçüklü hemen her mekanda sahne almış olsa da bir türlü kader onları Wembley ile buluşturmamıştı. Bu buluşma için 7-8 Temmuz 2023 günü belirlenmiş, Jockstrap, Self Esteem, Sleaford Mods gibi gruplar da blur’ün açılışını yapmıştı. Ki Damon ile Graham’ın, Sleaford Mods izlemek için seyircilere çok yakın bir yere geçmesi de hala müziğe karşı tutkularının göstergesiydi.
Tabii ki her şey güllük gülistanlık olmadı. Birkaç saat içinde sold out olan iki konserden sonra grup üyeleri, ısınmak için birçok farklı konser verse de Wembley’in ruh hali bir farklıymış. Misal, Graham Coxon, konserden önceki gece sabah 5’e kadar uyuyamamış. Ancak asıl sorun davul ve Dave Rowentree’yi bulmuştu. Bu belgesel sayesinde Rowentree’nin, Wembley’e 1 ay kala sol dizinden ağır bir sakatlık geçirip koltuk değneğiyle konsere gelip davulun başına oturduğunu öğrendik. Bir yandan Temmuz ayının başında İngiliz tabloid basını bu sakatlığı öğrenip blur’ün geri dönüşünü taçlandıracak Wembley konserinin iptal olacağını dahi yazmıştı. Lakin dizi için özel önlemler alan ve sahneye çıkana kadar aralıksız olarak dizine tedavi uygulatan Dave bey konserde harikalar yaratmaktan geri duramamış. Bunları görebilmek, kulisi hissedebilmek bir müzik belgeselinde görmek isteyeceğimiz şeylerdendi…
Lakin bu belgeselin, seçilen ismin, Wembley konserlerine verilen anlamın ve blur’ün geleceğine dair potansiyel gelişmeleri düşününce ihtimallerin heyecanıyla ne yapacağımıza emin olamıyoruz. Çünkü, blur hayranı bir gence kamera dönüp, “senin için neyi bu kadar özel” diye sorduğunda aldığımız cevapla Damon Albarn’ın kapanışta söyledikleri birbirini destekliyor. blur hayranı gencin cevabı, “Onlar her zaman neşeli, eğlenceli ve hiçbir şeyi aldırmayan bir grup gibi duruyorlar ancak içten içe çok depresif ve hassaslar. blur’ün müziğini özel yapan ve herkesten ayıran şey bu” olmuştu. Düşününce, “13” gibi can yakarken gülümseten, “Parklife” gibi ‘başlarım dünyanıza, burası benim krallığım’ diyen bir albümü de yapan onlar. Spoiler için özür dilemekle birlikte, Damon Albarn’ın cümlesini dillendirmek isterim.
“blur’le her sene bunu yapmak istemiyorum. 40 yıllık dostlarımla, ölene kadar unutmayacağım harika bir sene geçirdim. Bir şeyi yapabiliyor olmam, yapmam gerektiğini göstermiyor. Bu, “blur bir daha olmayacak” demek de değil. Çünkü belki haftaya belki seneye belki çok daha uzun bir süre sonra bunu yeniden yapmak isteyebilirim. Ama bunu özlemek istiyorum. İstiyoruz. Burası bizim evimiz.”
Grubun tam zamanlıdan, yarı zamanlıya geçişinin ispatı olan 1999 tarihli “13” albümünde yer alan ‘No Distance Left to Run’da yer alan bir dize, blur’ün hikayesinin de özeti. Umuyoruz ki çok zaman geçmeden bu kimliğini tekrar özler ve yola çıkarsın. İzlememiz gereken en az birkaç konser var. Sevgiler.
“I got no distance left to run
I’m coming home
So cold
No more
Home
No more, no more, no more”