Pearl Jam, 4 sene sonra yeni bir albümle dinleyicisinin karşısına çıktı ancak karşı karşıya olduğumuz materyalin tartışılacak çok fazla noktası var. Detaylarda buluşalım.
Ant Arın ŞERMET
Bazı gruplar, müziği seven, arkada çalsından fazlası olarak gören hemen her dinleyici için ayrı yerdedir. O grupların albümleri, şarkıları, kişinin kişisel tarihinde mekanlar ve insanlarla özdeşleşir; yıllar geçse de hep bir çağrışım mekanizması olarak durur. Pearl Jam, bu bahsettiğimiz gruplar arasındaki en özel topluluklardan biri. Bu sayede yaptığı albümlere her zaman heyecanla yaklaşır, hatta umudu hep diri tutarız. Lakin bir yerden sonra gruplar için kendi miraslarının altında ezilme ve geleceğe aynı özgünlükle taşınamama problemi de ortaya çıkar. Pearl Jam’in, 4 sene önce çıkardığı ve 90’lardaki başarılı albümlerini hatırlatan “Gigaton”dan sonra yapacağı yeni albüm elbette merak edildi. Hatta albümle aynı adı taşıyan çıkan ilk tekli ‘Dark Matter’ fazlasıyla da iyi bir şarkıydı. Ancak bir şeyler eksikti. Gelgelelim sonrasında yayınlanan şarkılar ve 19 Nisan’da tanıştığımız “Dark Matter” albümü, bir grubun kendisinin başarısız bir kopyasına dönüşümünün hazin bir örneği. Aslında düzenli olarak karşılaştığımız bir durum bu. Lakin Pearl Jam’den böyle bir şeyle karşılaşmak ekstra hayal kırıklığı yarattı. Çünkü kariyerleri boyunca başarılı veya başarısız olduğu kısmı tartışılsa da hep özgün işler üreten bir gruptu. En iyisi, “Dark Matter”ın içeriğine geçelim.
Albümün yazım sürecine bakacak olursak eski albümlerden alışık olduğumuz bir künye karşımızda. Her şarkının sözleri Eddie Vedder’a ait. Müziklere geldiğimizdeyse Pearl Jam elemanlarının tamamının ve “Dark Matter”ın prodüktörü Andrew Watt’ın dahil olduğunu görüyoruz. Bir şarkıdaysa Pearl Jam ya da Eddie Vedder’ı görmüyoruz. O şarkı, Andrew Watt ve eski Red Hot Chili Peppers gitaristi Josh Klinghoffer’ın yazdığı ‘Something Special’dı. Garip olan şu ki, bu şarkı, fazlasıyla Pearl Jam’in 2000’ler dönemini andıran ve bir başkası yazmış gibi duyulmayan bir çalışma.
Albümün en çekici noktalarından biri kuşkusuz ki kapağıydı. Moldovalı sanatçı Alexandr Gnezdilov’un ışıkla boyama adı verilen teknikle hazırladığı kapakta bir kaleydoskop kullandı. Kapakta görünen her harf kaleydoskopta ayrı ayrı yakalanmış ve efektleri özel olarak tasarlayan Gnezdilov, onları bir el feneri aracılığıyla el feneriyle yazmıştır.
Albüme dünya üzerindeki istisnasız bütün önemli müzik mecralarından övgüler ve yüksek puanlar yağarken onların fark ettiği halde bizim fark edemediğimiz şey ne diye düşünmeden edemiyor insan. Güçlü gitarlar, enerjik davullar, başarılı vokal melodileri, yakalayan sözler var mı “Dark Matter”da? Var. Konserlerde tek bir ağızdan eşlik edilebilir mi bu albümdeki şarkılara? ‘Scared of Fear’, ‘Wreckage’ ve ‘Won’t Tell’e eşlik edilir. Ancak albüm baştan sona Pearl Jam’in farklı dönemlerinin bir araya getirilmesiyle oluşuyor. Bir yapboz düşünün. Yapbozun parçaları aynı kutudan çıkıyor, yeri doğru olmasa da her parça bir şekilde yerleşiyor. Ama ortaya çıkan sonuç yapbozu alırken kutuda gördüğünüz görselle alakasız. “Dark Matter”, Pearl Jam’in değil de yeni bir grubun albümü olsa gelecek eleştirileri tahmin edebiliyorum bu yüzden. Özgün olmamaktan, fazla Pearl Jam’e öykünmeden ve yaratıcılıktan uzaklık gibi konularla muhatap olurdu grup. Ama işte…
Grubun gitaristi Mike McCready, albümü bugüne kadar yaptıkları en sert albüm olarak tanımlamıştı. Haksız değil. Fazlasıyla sert bir albüm. Gitarlar ve davul albümün kalbi. “Gigaton”da olan kusurlu güzellikten ziyade fazla planlı, fazla oynanmış duyuluyor. Misal albümün en ayrıksı şarkılarından biri olan ‘Upper Hand’i ele alalım. “Ten” albümüne girememiş de yıllardır yayınlanmayı beklemiş gibi. Sözlerinden, müzikal denemelerine her şeyiyle ‘bir şeye benzetme’ çabası maalesef. Lakin, biraz daha grupla özdeşleşen müzikal tavrı işitebilmiş olsak harika bir power ballad örneği de olabilirdi… Bu noktada Andrew Watt’ın albümdeki etkisini sorgulamak gerekli belki de. Paul McCartney, Elton John, Ozzy Osbourne gibi efsanelerle başarılı işler çıkarmış olsa da çalıştığı albümlerin birbirine dokusal olarak benzediğini söyleyebiliriz. Sanki her albümün kendi dilini anlasa da kendi diline çeviriyor… “Dark Matter”ın yazım ve kayıt sürecindeki eğretilikte payı olabilir bu yüzden.
Lakin bir paragraf da Andrew Watt ile Pearl Jam’in Hollywood senaryolarını aratmayan bağından bahsetmek lazım. Andrew Watt, 1990’da doğmuş ve ilk gençliğini Pearl Jam’in 2000’lerde çıkardığı “Riot Act”, “Pearl Jam” gibi albümlerle geçirip grubun külliyatına dalmış ve kendi kendine enstrüman çalmayı öğrenmiş biri. Henüz 33 yaşında olan başarılı prodüktör, bir hayranken grupla tanıştığında heyecandan konuşamaz hale gelmiş. Ama yıllar içinde kariyerini Justin Bieber’la olan başarılı iş birliği gibi örneklerle dikkat çeken bir şekilde ilerletip saygı gören birine evrilince ilk işi yolunu grupla profesyonel anlamda kesiştirmek olmuş. Hayatı boyunca en az 50 kere Pearl Jam konserine gittiğini söyleyen Watt, Eddie Vedder’ın 2021’de çıkardığı “Earthling” albümünü evinde kaydetmişti. Orada yakalanan uyumun Pearl Jam’e taşınmaması imkansızdı. Albüm pek iyi bir sonuç vermemiş olsa da müzik yapmaya başlamasına neden olan, belki de müziği sevmesini sağlayan grupla çalışmak bir insanın başına gelebilecek en güzel birkaç şeyden biri olsa gerek. Hatta yaşadığı çocuksu mutluluk için sözü Watt’a vermek en sağlıklısı:
“Şarkıların yazıldığı bazı anlar vardı. O anlarda gözlerimi kapatıp kendimi gençlik odamda hayal ediyordum. Sonra gözlerimi açıyordum ve onlar karşımda duruyordu. Kelimelerle anlatmak imkansız.”
Oscar Wilde’ın hapishane günlerinin unutulmaz eseri De Profundis’te geçen, “’İnsanda en ender rastlanan şey, kendine ait bir davranıştır’ der Emerson. Büyük ölçüde doğrudur da. İnsanların çoğu, başka insanlardır aslında. Düşünceleri bir başkasının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları birer alıntıdır” cümleler Pearl Jam’in cephanesinin boş olduğunu ve kendine ait yeni bir sözlerinin maalesef ki şu an için olamayışı. Bu elbette karaları bağlatacak bir durum değil. Eddie Vedder, birkaç hafta önce verdiği bir röportajda, hala en az birkaç çok iyi albüm yapacak güçlerinin olduğunu dile getirmişti. “Dark Matter”ı da bu bağlamda ele alıp geçmişteki işleriyle, gelecekteki ihtimalin arasında bir yerde görmek sanki en sağlıklısı.