Şehir Hayatı

Bursa'da keyifli bir gün

Bursa’da kültür ve tarih dolu bir güne hazır mısınız? Bursa’nın tarihi ve kültürel dokusu içinde gezintiye çıkabileceğiniz bir tam günü sizin için planladık. Keyifli gezmeler!
Aysu Uzer - 16 Mayıs 2025
post image

Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olduğuna inanarak güne lezzetli ve farklı bir kahvaltı ile başlıyoruz. Bunun için Bursa’nın gelenekselleşmiş ve hatta metro durağına ismini vermiş bir sokağı var: Abdal. Bu salaş sokakta taş fırınların olduğu bir dizi fırın-cafe bulunuyor, ancak uyarmakta fayda var, odun ateşinde pişen bu lezzetler günümüz popülerliğiyle fazlasıyla talep görüyor ve gelenekselleşmiş küçük taş fırınlar, kapasitesi ile ilgiyi karşılamakta zorlanıyor.

Bu otantik kahvaltı tercihi için en az yarım saat sıra bekleyeceğiniz konusunda kendinizi peşin olarak hazırlamanızı tavsiye ederim. Kalabalık sokağa ismini veren Abdal’ın önündeki kuyruk -özellikle hafta sonları- daha metro çıkışından başlıyor. İstanbul’dan gelenler için biraz şaşırtıcı bir kahvaltı menüsü olacağını düşündüğüm bu sokağın favori lezzetleri Bursa simidi ve tahanlı (tahinli pide). İsterseniz bu geleneksel lezzetlere cevizli lokum, börek ve süt helvası da ekleyebilirsiniz. Ama kallavi karbonhidrat kahvaltısının ardından kahvenizi hemen sipariş etmeyin, sırada kahve için huzur dolu bir noktamız var.

Kahvaltıya erken geldik, zamanımız var derseniz, “Tiflis’in kükürt banyoları olsa beğenirdiniz, o zaman buraya hayran kalacaksınız!” diyerek ve keşfetme iştahınızı kabartarak sizi “Ördekli Kültür Merkezi”ni görmeye davet ediyorum. Burada, Osmanlı çayı ve Demirhindi şerbeti denecekler listesinde. Hamamdan sanat merkezine dönüştürülmüş tarihi ve mimari atmosferin güzelliği, geçtiğimiz yıl konserlere ve -Refik Anadol’un projelerini de ağırlayan- sergilere ev sahipliği yapmış. (Anladığım kadarıyla şimdilik -ne yazık ki- daha çok kına ve nişan organizasyonları için tercih ediliyor.)

40 Yıllık Hatır…

Hemen ardından aynı konuma dönüp taş simit fırınları sokağımızı bitirip Koza Han’a ilerlerken, çevrenize dört gözle bakmanızı -gördüğünüz en minik han bile olsa- şöyle bir başınızı uzatıp içine göz atmanızı tavsiye ederim. Bu güzergahta benim favorilerimden biri de yufka ve kadayıfçıları, camekanları içinde çalışırken seyretmek. Ardından Koza Han’ın daha girişinden başlayan huzurlu atmosfere kendinizi bırakıp güzel bir Türk kahvesinin tadına varabilirsiniz.

Kahve keyfinin ardından ipek kumaşlar arasında kaybolma zamanı. Ne yazık ki, yüzyıllar boyunca ipek üretimiyle meşhur Bursa, artık ipek üretemez olmuş. Bu nedenle mağazalarda gördüğünüz ürünlerin çoğu sonradan etiketlendirilmiş Çin malı ürünler. Sembolik bazı üretimler dışında gerçek ipeği Hatay’dan getiren birkaç mağaza da bulunuyor. İpek üretimini anlatan bir müze ziyaretimiz olacağı için bu kısmı bir kayıp olarak nitelendirmeme nedenimi anlamayı zamana bırakmanızı rica ediyorum. Karşıdan baktığınızda gelecek hemen hepsi de aynı izlenimine aldanmayın, üst katlara çıkın ve girebildiğiniz tüm dükkanlara bakın, inanın ki karıştırdıkça bambaşka şeyler bulacaksınız. Tüm sevdiklerinize unutulmayacak bir hediye almak için ipek kumaş ve şallar ilginizi çekmezse, Bursa’nın meşhur havlularına da çarşı içinde göz atabilirsiniz.

Yalnızca alışveriş için de değil, Koza Han’ın kıymeti, belki ulvi denilecek o muazzam atmosferi, kocaman çıkarları, yaprakları, hışırtıları arasında seyredilen gökyüzü… Bana göre “Bursa’da zaman”ı tam da tanımlayabileceğimiz nokta olan Koza Han’ın ambiyansı, her yere yerleştirilmiş tabelalar, gereksiz reklamlar ve -tek tipleştirilmeye çalışılsa da- gökyüzüyle teması neredeyse tamamen kesen kısacık şemsiyeler ile o kadar üzücü bir hale bürünmüş ki… Gün ortasında bile bazı şemsiyelere tutturulmuş beyaz florasan ışığı ile masalar aydınlatılıyor, ağaçlar ve yapraklar asla gözükmüyor, şemsiyeler ile yeryüzü arasına bırakılmış minicik mesafe insanı klostrofobik bir hale getiriyor. İkinci kata çıkarsanız bu kaostan ayrılıp hanın dokusuna, avlusunun huzuruna, tarihinin güzelliğine şöyle bir yukarıdan bakışla, gün ışığı eşliğinde kavuşmanız mümkün.

Hemen ardından Aynalı Çarşı’ya (benim her zaman favorim) geçip tarihin ve antikaların içinde kaybolmaya hazır olun. Gördüğüm -istisnasız- her şeyi tutup eve getirmek istediğim (belki de bu nedenle sado-mazoşist bir ilişki kurduğum) bu minik çarşıyı asla es geçmemenizi önemle tavsiye ederim.

Ve sıra bin yıllık tarihiyle meşhur Ulu Cami’de… Dininiz ve inancınız ne olursa olsun, bu tarihi mimarinin damarlarınıza sonsuz bir huzur pompalayacağının garantisini verebilirim. Şadırvanı, hatları ve bahçesiyle, mutlaka ziyaret etmeniz gereken bu yapıya namaz saatlerini kontrol edip gitmenizi, o saatleri özellikle denk getirmemeye çalışmanızı da bu huzuru en doğru şekilde deneyimleyebilmeniz için öneririm.

Buradan hemen Emir han, İpek han, Pirinç han, Gevye han ile meşhur Hanlar bölgesine geçebiliriz. Bu bölge, yapılan yeni düzenlemeler ile olması gereken otantik atmosferine kavuşmuş ve çarşısı da kesinlikle görülmesi gereken bir bölge olma özelliğini geri kazanmış. Hanlar turunu hızlı adımlarla tamamlarsak, Bursa deyince aklınıza ilk gelen şeye sıra geldi!

Alkışlarla…

Bursa turu için aklınızda tutmanız gereken en önemli husus, tüm yemeklerin hayvansal gıda, glüten ve laktoz içermesi diyebilirim. Glütensiz beslenen, vegan veya vejetaryen bir arkadaşım geldiğinde ne yapacağımı bilemediğim bu gastronomi harikası şehrin olmazsa olmazı İskender’e sıra geldi. (Alkışları duyabiliyorum.) Bu civarda en meşhur İskender, İskender’in “mavi dükkan” olarak bilinen şubesinde, ancak sonsuz sırayı göze alabilirseniz. Onun dışında camiinin avlu çıkışında bulunan Tarihi Bursa Kebapçısı’nı ve Kebapçı Hüseyin’i deneyebilirsiniz. 

Nâzım…

Damak çatlatan yemeğimizi süt helvası ile taçlandırmamızın ardından sırada Belediyenin Tarihi Taş binasının karşısında bulunan Ressam Şefik Bursalı Sanat Galerisi var. Bursa Belediyesi, her yıl bir yazarı o senenin yazarı ilan ederek etkinlik dizileri düzenliyor. Bu sene “Nâzım Hikmet” yılı seçildi ve sene içinde farklı etkinliklerle Nâzım anıldı. Şiir dinletileri, konserler ve tiyatro gösterimleri ile her ay şehrin kültürel yaşamı canlı tutuldu. Kentin tarihine borcunu ödediği bu vefa etkinlikleri kapsamında birazdan ziyaret edeceğimiz Tayyare Kültür Merkezi’nde ve burada birbirine paralel düzenlenen Nâzım sergileri bulunuyor. Buradaki arşiv sergi yaşamının detaylarını anlatan biyografik bir işlev üstleniyor. Üç beş dakikanızı vererek serginin video enstalasyonunu dikkatle izlemenizi isterim zira video, Nâzım’ın hem yaşamına hem de sanatına dair bilinmeyen pek çok bilgiyi aktarıyor.

Buradan bahsettiğimiz diğer sergiye geçiyoruz. Tayyare Kültür Merkezi, 1932 yılında Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) tarafından yaptırılmış. Bursa’nın Süreyya Operası diyebileceğimiz bu sahnenin güzelliği ve hâlâ aktif olarak kullanılması kesinlikle takdire şayan.

Küratörlüğünü Emre Zeytinoğlu’nun üstlendiği “Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim!” sergisi, 9 Mayıs’ta açıldı. Nâzım Hikmet’in yeğeni, 82 yaşında hala resim yapmaya devam eden ressam Ayşe Yaltırım sergiye “Nâzım portresi” ile katılıyor. Oğlu Murat Germen ise yapay zekâ yardımı ile üretilen eserinde Nâzım’ı, “Yaşamaya Dair” şiirindeki gibi zeytin ağacı dikerken gösteriyor. Germen’in eserini isimlendirmesine özellikle dikkat çekmek isterim: “Yaşamaya Dair: Hatay’ın Gasp Edilen Zeytinliklerine İthafen”

Serginin açılış kokteylinin ardından “Güneşin Sofrasında Nâzım Hikmet” sempozyumunun açılış konuşması Murathan Mungan tarafından yapıldı. Ardından Serdar Yalçın yönetmenliğinde ve Atilla Birkiye düzenlemesi ile “Yatar Bursa Kalesinde” isimli şiir dinletisi Ali Düşenkalkar ve Hakan Gerçek tarafından seslendirilirken; Deniz Erdoğan Likos ve Hüseyin Likos unutulmayacak bir konser verdi. Hafızalarda unutulmayacak bir iz bırakarak açılan ve çok kıymetli akademisyenleri ve yazarları ağırlayan sempozyumun açılış konuşmasına buradan ulaşabilirsiniz. 

Tayyare’nin hemen yanında, Ahmet Vefik Paşa binası bulunuyor. Burada da ziyaret tarihiniz ne olursa olsun muhakkak göreceğiniz bir el sanatları sergisi vardır, uğramayı ihmâl etmeyin.  Bursa’nın meşhur meydanını göreceğimiz turun bir sonraki ziyaretinin daha uzun süreceğini, kahve, çay arasını ve su stoğunuzu geç olmadan tamamlamanızı tavsiye ediyorum. Şimdi sırada, Kent Müzesi!

Heykel’e, “Heykel” denmesinin sebebi olan Atatürk heykeli ile fotoğrafınızı çektiyseniz sizi zaman yolculuğuna davet edeceğim. Kent Müzesi, 2004 yılından beri aktif ve Bursa’nın zaman yolculuğu merkezi diyebiliriz. Kentin dokusunun tarihi gelişimini adım adım deneyimleyebileceğiniz müzenin -bence- en etkileyici kısmı da ipek böcekçiliğinden bıçakçılığa eski Bursa mesleklerini görebileceğiniz el sanatları sokağı. Ayrıca geleneksel Bursa giysilerini de görebileceğiniz, şehirde adeta bir zaman yolculuğuna çıkacağınız bu müzeye günlük planınızın en uzun durağı olarak bakmanız en doğrusu olur.

Işınlanalım…

Bu uzun ziyaretin ardından açık havada biraz nefes almak için Setbaşı Köprüsü’ne doğru gidelim. Beş-altı dakikalık yürüyüşün ardından meşhur köprünün çevresinde bulunan cafe’lerde soluklanmak için yer bulabilirsiniz. Hemen ardından da zaman ve mekânı bükerek ışınlanmaya başlayacağız!

Setbaşı’nı geride bırakarak kendimizi bir Avrupa turuna çıkmış hissedeceğiz. İtalya esintisi taşıyan bu yeni durağımız, nerede olduğunu şaşıracağınız, aklınızı karıştıracak bu yer, Irgandı Köprüsü. Irgandı Köprüsü hem mimari güzelliği, doğa ile tarihi birbirine bağlayan zarif bir ataç işleviyle ziyaretinizi bekliyor.

Hem mimarisi hem de işleyişi ile buram buram İtalya seyahati kokusunun üstünüze sineceği bu durakta küçük el sanatları atölyelerini ve dükkanlarını ziyaret edin. Şanslıysanız özel etkinliklere ve festivallere bile denk gelmeniz mümkün! 

Eğer hala enerjiniz varsa (ki, benim için ideal bir seyahat partnerisiniz demektir!), buradan hemen Kılıç Kalkan Evi Müzesi’ne geçebilir, tarihin derinliklerine yeni bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Bu ziyaretin ardından Bursa’nın meşhur Kayhan Çarşısına, kıymeti pek bilinmeyen ancak bence en lezzetlilerinden biri olan pideli köfte ve cantık tadımına geçebilirsiniz. Afiyetler!

Günün efor harcanan seyahat kotasını doldurduğumuza göre, yalnızca birkaç adım uzaklıktaki Tayyare ve Ahmet Vefik Paşa’nın program çizelgesini kontrol edelim. Birinden birinde mutlaka bir oyun, dinleti ya da film gösterimine denk geleceğiz. Özellikle şu sıralar Tayyare, İran Filmleri gösterim programı ile ilgi çekiyor. Bu yıl çok konuştuğumuz “En Sevdiğim Pastam” filmi, 18 Mayıs 2025 Pazar günü; “Kutsal İncirin Tohumu” ise 25 Mayıs Pazar günü saat 19.00’da Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek gösterim ile Bursa izleyicisiyle buluşacak.

Yalnızca bir günün asla yetmeyeceği, keşfetmenizi bekleyen huzur kenti Bursa’dan sevgiler…

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans