Türkçe Rap’te çok uzun zamandır sürdürdüğü müzikal çalışmalarıyla kendine has bir yer edinen ve özellikle yazdığı sözlerle rap dinleyicilerinin her zaman radarında olan Çağrı Sinci ile yeni albümü “Başkası” hakkında konuştuk; hem en geniş sound perspektifine sahip olan bu albümün derinlerine indik hem de Türkiye’deki rap piyasasına biraz değindik.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Çağrı, dergy.com‘a hoş geldin! Biraz sonra yeni albümün “Başkası”na da değineceğim ancak ilk etapta senin müzik yolculuğuna biraz odaklanmak istiyorum. Çok küçük yaşlardan itibaren stüdyo kayıtlarına başlamış birisin ve aslında epey de yılın geçti bu alanda. Bugün, “Başkası” аlbümüne gelene kadar geçen süreçte, seni ve müziğini en çok şekillendiren dönüm noktaları neler oldu sence?
Merhaba, hoş bulduk! Dinlediğim birkaç albüm, tanıştığım birkaç kişi ve yaşadığım birkaç şehir…
“Başkası şarkısı kişisel, albüm ise bütün olarak hem kişisel hem de müzikal bir metamorfozun dışavurumu.”
“Başkası” için “ben bir başkasıdır” mottosuyla yola çıkmışsın. Aynı zamanda kişisel bir dönüşümü ve başkalaşımı da simgeliyor. Senin için başkalaşmak tam olarak ne? Bunu tema olarak albümde nasıl işledin?
Kendine yabancılaşma hâli ya da ben olarak addettiğim birden fazla personaya sahip olma hissini hayatım boyunca hep deneyimledim. İlk kez ‘Öteki’ ismini verdiğim şarkıyı bu his üzerine kurmuştum. ‘Kurtar Bizi’ ve ‘Beni Kendimden Koru’ şarkıları da aynı motiften beslenen şarkılar. “Bu ben miyim gerçekten?” ya da “Ben bunu nasıl yapmışım ya?” dediğin onlarca an vardır ya hani. Bu hissin uzun sürmesi ve sürekli bir hâl alması; mecburi bir yüzleşme ihtiyacı doğurur. ‘Başkası’ şarkısı kişisel, albüm ise bütün olarak hem kişisel hem de müzikal bir metamorfozun dışavurumu.
Yeni albümünü müzikal kariyerindeki en geniş sound perspektifine sahip bir albüm olarak tanımlıyorsun. Nasıl bir yelpaze bekliyor “Başkası”nı dinleyenleri? Albümde nasıl bir sentez, nasıl farklı bakış açıları var?
Rap müziğin nispeten daha popüler alt türlerine çok bulaşmadan, ezgisel zenginlik sunan bir albüm. Bunu da, daha farklı tür ve tekniklerde ustalaşmış çok sayıda müzisyenle iş birliği yaparak sağlamaya çalıştım. Bir şarkıda elektro sitar duyarken bir diğerinde synth bas duyuyorsunuz. Genel olarak tarzımın dikkat çeken özelliği yazdığım metinler olsa da, en nihayetinde işimin müzik olduğunu kendime eskiye oranla daha sık hatırlattım ve bu kez işin o kısmına daha fazla kafa yordum.
Albümdeki iş birlikleri epey dikkatimi çekti. Mesela ‘Kırık Haramiler’de arka planda duyduğum caz yürüyüşlerine bayıldım ben! Özellikle caz, elektronik ve rap gibi farklı türlerin birleşimi, bu albüme ne kattı? Kimlerle çalıştın farklı türlerden? Farklı müzikal disiplinlerle çalışmanın sana sağladığı avantajlar neler?
İlk kez, 2014’te yayınlanan Yener Çevik ile ortak şarkımız ‘Dönek Dünya’nın altyapısı üzerine klarnet kaydettim. Enstrümanın parçanın stiline monte edildiğinde duyguyu güçlendirdiğini bilsem de açıkçası tercih etmezdim. Sanırım etrafımda pek müzisyen yokmuş 🙂 Yeraltı Sakinleri hip-hop orkestrasını şekillendirmeye çalışırken unuttuğum bazı şeyleri hatırladım aslında ve bu beni “yapmam” dediğim şeyleri yapmaya yöneltti. Yeraltı Sakinleri’nden Faruk Demir Tugayoğlu, “Zaman Sinekleri” için synth çalmıştı. Bu kez yine aynı ekipten Yiğit Güçlü ve Cem Konuk albümdeler. Dinar Bandosu ekibinin gitaristi sevgili Ali Ece iki şarkıda iki farklı enstrüman çalıyor. Saygı Kurt klarnet, Şamil Akdemir bas ve Yiğit Boyunağa da bahsettiğin caz tuşlularını çaldı. Hepsinin üslubu albüme işlendi ve bambaşka bir hava kattı. Umuyorum ki, bir bütün gibi hissettirecektir. Avantajları; öncelikle benim adıma sanatsal tatmin. Ayrıca rap müzikten anlamayan fakat iyi müzikten anlayan dinleyicilerin ilgisini çekebilmek de pratik bir fayda. ‘Dışarıda’ şarkısında dediğim gibi “Neden müzik yaparsınız abi siz” dedi? / “Güzel müzik yapmak için abicim” dedim. Anlamış mıdır?”
Uzun zamandır ortak projelerle dinleyicilerin karşısına çıkıyordun. “Başkası” albümünü solo bir proje olarak yayımlamak, senin için sanatsal ve duygusal olarak nasıl bir deneyimdi? Sonuçta kontrol daha çok senin elinde olmuş olmalı solo bir albümde.
Rap müziğe iki arkadaş olarak başladık. Bu yüzden midir bilmem duo projeler benim için hep çok keyiflidir. Deniz Sungur ve Suppa ile ortak EP’ler, Keyone ve Farazi ile ortak LP’ler yaptık. Şu anda Bizon Murat ile bir ortak EP hazırlıyoruz ve Brumend ile ortak projeler yapıyoruz. Farazi ile de en az bir albüm daha yaparız muhtemelen. Süreci seviyorum. Ama solo albüm çok farklı bir trip. Unutmuşum desem yeridir. Tüm kararlar ve sorumluluk bendeydi ve çok stresliydim; albümü bitirmeye bir hafta kala doğru düzgün uyuyamadım. Ayrıca bu en uzun albümüm. Fakat başka bir açıdan bakınca tamamen benim tercihlerime ve müzik zevkime göre oluşan bir albüm, daha fazla beni yansıtıyor.
“Başkası” senin deyişinle “psikolojik bir film izlemeye benzer bir deneyim” sunuyor. Peki dinleyicinin anlattığın hikâyeyi anlaması ve hissetmesi için özellikle üzerinde durduğun unsurlar neler oldu?
Tabii ki en başta kelimelerle duyguyu aktarabilmek zor bir iş. Hiçbir olaydan bahsetmeden sadece bir görüntüyü ya da atmosferi betimlemek de öyle. Şarkı sözlerim müziksiz okunduğunda anlam ifade etmezse bana göre çöptür. Herkes için böyle olmayabilir. Seçtiğim altyapılarda da eskisine oranla stilden daha çok duyguya öncelik verdim. 43 dakikalık süreyi de ekleyince sarsıcı olacağını öngörmüştüm ve bu doğrultuda dönütler de aldım. Memnunum.
Albümünü başta iki bölüm halinde yayınlamayı planlamışken, sonrasında bütünlüğü tercih ettiğini söylüyorsun. Başta neden iki bölüm olarak yayınlayacaktın da sonra ne oldu?
Ben açıkçası bu albüme son yayınladığım iki albümden önce başladım. Birkaç şarkı hazırken, Keyone’la “Sasori”ye başladık ve bunu erteledim. Sasori bitip sıra yeniden buna geldiğinde ise bu kez Farazi ile “Zaman Sinekleri”ni yapmaya karar verdik ve solo projeyi yeniden rafa kaldırdım. Aynı anda tek bir konuya asla odaklanamam zaten. Her şey bitip sıra albüme geldiğinde ise elimde 20’nin üzerinde şarkı vardı çünkü aslında şarkıları tam anlamıyla sonlandırmasam da hiç boş durmadım. İkiye bölüp yayınlamaktan vazgeçmemin sebebi şarkıların müzik ve içerik anlamındaki değişiminin açıkça gözlemlenebilir olmasıydı. Ben de şu an bana “Başkası”nın şarkıları gibi gelen bu şarkıları toplayıp bir albüm hâline getirdim. Eksik bulduğum hisleri tamamlaması için birkaç yeni şarkı eklesem de tamamına yakını aslında eski şarkılar. İsmi de zaten bu yüzden Başkası. Şarkılar bildiğiniz Çağrı Sinci ama benim şu anki perspektifimden bakınca eski. Tabii İndigo’nun açıklayıp yayınlamadığı “Başkası Gibi” isimli albümü de bilinçaltımda kendine yer etmiş muhtemelen. Bu aynı zamanda başka bir sorunun da cevabı oldu sanırım.
Bir de klip var elbette… “Hayattayız” şarkısına çekilen klip, albümün hikâyesi için önemli bir başlangıç noktası gibi duruyor. Bu klibin yaratım sürecinde hangi detaylar ön plana çıktı? Senin müziğinde görsel anlatının ne kadar önemi var bu arada?
Ben pek klip çekmeyi seven biri değilim. Kamera önünde rahat değilim ne yazık ki. Ama ilk kez bu sefer “tamam hadi yeter bu kadar” demeden ekip ne diyorsa yaptım ☺ Hayatta olma duygusunu benim baktığım yerden aksetmeye çalıştık. Umarım başarabilmişizdir.
“Dinleyiciye saygı duyan ve aptal yerine koymayan bir albüm yapmaya çalıştım…”
“Başkası” albümünü hem Türkçe rap sahnesinde, hem de genel müzik endüstrisi içinde nasıl bir yere oturtuyorsun? Dinleyicilerden nasıl bir geri dönüş gelecek sence? Ne bekleyenler “Başkası”nı dinlemeli?
Türkçe rap sahnesi artık sözün ve özgünlüğün önemini kaybettiği bir mecra ve zaten bu genel müzik endüstrisine ayak uydurmaya çalışırken böyle oldu. Breakdance bilmeyen, graffitiden anlamayan, konserinde şarkı söylemesi gerektiğinden bi’haber, şarkı araklamanın normal olduğunu sanan, müziğin para kazanmak için yapıldığına inanmış rapçiler 45 dakikalarını ayırıp dinlesinler isterim. Zaten beni rap dinleyicilerinden çok rapçiler dinliyor, anlıyorum. Şikâyetim yok. Sözün önemindeki ısrarımın karşılık bulacağını düşünüyorum. Çünkü müzik dinleyicisini bu kadar aptal yerine koyan başka bir komünite yoktur. Kendisine saygı duymayan, kendisine saygı duyana da saygı duymaz. Ben dinleyiciye saygı duyan ve aptal yerine koymayan bir albüm yapmaya çalıştım. Tüketmesi zor fakat keyifli olacaktır.
Türkçe rap sahnesinde yeraltı kültüründen ana akıma geçiş süreci çok tartışılıyor biliyorsun. Sen bu geçişi nasıl deneyimledin? 25 yıllık bir stüdyo / sahne geçmişin var neticede.
Yeraltı kültürüne topyekûn sırt çevirmeden ana akıma geçiş de mümkün mü deniyorum bakalım 🙂
Türkiye’de rap müziğin geleceği hakkında umutlu musun peki? Eskiden bu soru rocker’lara sorulurdu, artık sıra rapper’larda malum 🙂
Türkiye ile ilgili her konuda umutluyum. Başkaları da umutlu olsun diye uğraşıyorum. Çünkü başka şansım yok.
“Tüm kitlesel eylemlerde; döviz ve pankartlarda en az bir şarkı sözüme rastlıyorken, bu enerji bana nasıl geçmesin?”
Sanatsal bir yaratım sürecinde, ülkenin içinde bulunduğu sosyal veya politik atmosfer senin müziğini nasıl etkiliyor? Bu etkileri yalnızca sen mi hissediyorsun yoksa çevrendeki gençlerden / dinleyicilerden aldığın bir enerji de var mı?
Ben çok fazla kafa yoruyorum bu konulara. Tüm varoluşuma yansıyor. Çevreden de tabii ki yoğun bir enerji alıyorum fakat yaratım süreçlerim daha az tepkisel, daha çok içsel ilerliyor. Yoksa işçiler toplu grevlerde ‘Hep Biz Öldük’ çalıyorken ve neredeyse tüm kitlesel eylemlerde; döviz ve pankartlarda en az bir şarkı sözüme rastlıyorken, bu enerji bana nasıl geçmesin?
Çağrı Sinci cephesinden 2025’te nelerle karşılaşacağız? Yeni iş birlikleri olacak mı yoksa daha çok solo mu göreceğiz bu sene seni?
Çok sayıda hazır proje var. Yenilerini de yapıyorum bir yandan. Sololar da var ortak projeler de. Şimdi ipucu vermeyeyim sürpriz olsun.
Son olarak da dinleyicilerine ve dergy.com okuyucularına vereceğin bir mesaj varsa duymak isteriz.
Dergy.com okuyucularına teşekkür ediyor, dinleyicilerime Xzibit’den ‘Thank You’ şarkısını armağan ediyorum.