Son şarkısı “Ateş”le alkışları hak eden Can Baydar, solo kariyerinde emin adımlarla ilerliyor. Baydar’ı Dergy sayfalarına konuk ettik. 

Sebla KOÇAN / [email protected]

Gece’nin solisti olarak hayatımıza giren Can Baydar bir süredir solo kariyerine devam ediyor. Bu konuda az ama öz üretim yapmanın peşinde. 2019 yılında “Ömür Dedikleri” ve “Yangın Yeri” single’larından sonra 2021’de yeni single “Ateş”“geldi. İlk solo albümünün yakında yayınlanacağını öğrendiğimiz müzisyen, bu kadar çok üretimin şarkılarda özensizliğe sebep olduğunu düşünüyor. Digital müzik platformlarının müziği özgürleştirdiğini de düşünmüyor. “Müzik piyasası zaten hiç bir zaman özgür olmadı” diye dile getiriyor fikrini. Müzik yapmaya hiç bir zaman karar vermediğini, bunun içgüdüsel olarak geliştiğini söyleyen Baydar, “Tüm bu deliliğe karşı beni anlamlı kılan, beni koruyan, bizi iyileştiren bir mucize oldu benim için müzik” diye de ekliyor. Can Baydar’ı Dergy’e konuk ettik.

“Ateş” bizim için aslında yakında çıkacak solo albümün habercisi… Biraz bu albümle ilgili ipuçları alabilir miyiz, ne zaman yayınlanacak? Düetler olacak mı? Şarkı yazma ve kaydetme süreci ne kadar sürdü?

Neredeyse pandemi sürecinin en başından beri stüdyoda çalışıyorum. Aslında bir kaç şarkı kaydetmek için başladığım çalışma, artık bir albüme evrildi. Yaşadığımız belirsiz pandemi sürecinde çalışmak ve üretmek bana iyi gelen tek şey oldu. Yüksek temolu indie rock’n’roll şarkılar üstünde çalışıyorum. Gitar müziğine sadık kalmaya devam edeceğim. Henüz tamamlanmayan şarkılar ve kim bilir belki düet belki başka bir şey olabilir… Bu belirsiz, sıkıntılı zamanların kötü enerjisinden uzaklaşmasını istiyorum dinleyicinin.

Yıllarca Gece’yle birlikte grup dinamiğine alışmış biri olarak, solo kariyerine odaklanırken zorluklar yaşadın mı? Solo olarak çalışıyor olmak grup çalışmasına göre daha avantajlı mıydı, dezavanotajları nelerdi sana göre?

Bir grupta müzik yapmak ve solo kariyer yapmak birbiriyle pek benzeşmiyor. Evet günün sonunda her şeye tek başına karar veriyor olmak bir zorluk fakat kimseyi bir şeye ikna etmeye çalışmamak da bir lüks. Benim böyle bir yenilenmeye ihtiyacım varmış aslında şimdi daha net görüyorum. Bu yeni dönem dinleyiciyle de daha filtresiz bir şekilde temas ettiğimizi düşünüyorum. Solo olarak her şey daha hızlı akabiliyor, sanırım bu açıdan zamanın ruhuyla örtüşüyor benim hayatımda. Grup dinamiklerinde bazı şeyler hep zaman alıyor.

Ankara her dönem çok fazla müzisyen çıkartıyor. Gece de 2000’ler döneminden bu yana sahnede oldu. Ankaralı olmak bir müzisyen olarak sana ne kattı? Geldiğin yer bakış açını değiştirdi mi, müzikal anlamda nasıl bir katkı sağladı?

Zamanının seküler Ankarasında büyüdü bu müzisyenlerin hepsi. İyi ve kötü yanları hayatlarına ve dolayısıyla müziklerine etki etti. Simdi dönüp baktığımda aslında hiçbir zaman toplumun geneliyle o kadar da bağlantılı bir ortamda büyümediğimi düşünüyorum.
“Ankara The Rock City \m/” 🙂 Her zaman dark rock’n’roll bir tarafı vardı ankaranın. Bence hala müziğimde, şarkı sözlerimde o karanlık tarafı hissedebilirsiniz. “Ateş” şarkısında diyorum ki “Kaçtı menzili eski günlerin oynat makinist siyah beyaz film gibi…” Kızılay’daki eski Büyülü Fener Sineması’nadır mesela bu dizeler. Yazarken hep o mekan vardı gözümün önünde. Ankara hep yenilikçiydi, bana da her zaman bunu hatırlatıyor Ankara’nın sektördeki yeri denince.

can baydar

“KENDİMİ BU MUCİZENİN BİR PARÇASI OLDUĞUM İÇİN ŞANSLI SAYIYORUM”

Türkiye’de müzisyen olmak, müzik yaparak yaşamını sürdürebilmek nasıl bir süreç? Bir de üstüne pandemi süreci geldi. Müzik yapmak özgürleştiriyor mu, iyileştiriyor mu? Dirayetini nasıl koruyorsun?

Haksızlıklara, olumsuzluklara karşı hepimiz elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Şartlar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın iyiyi, estetik olanı ve çağdaşı destekleyip, çoğaltmamız gerekiyor. Ben de bir müzisyen olarak kendi alanımda toplumsal hayata bu prensipleri katmaya çalışıyorum. Müzik şifadır. Her zaman birleştiricidir. Ben kendimi bu mucizenin, sihrin bir parçası olduğum şanslı sayıyorum. Pandemi süreci ve bunun zorlukları bir çok sektörü zor duruma soktu. En cok etkilenenlerin başında da bizim sektörümüz geliyor. Tüm olumsuzlukları ve unutulmuşluk hissini zaten her müzisyen dile getirdi. Yakın tarihimize dönüp bakarsanız Türkiye’de müzik yapmanın her dönem dünyanın en zor işi olduğunu göreceksiniz.

Müzik yapmaya, çalıp söylemeye, yazmaya çizmeye aslında ben karar vermedim gibi geliyor. Yani evet bakınca günün sonunda bu benim kararımdı. Fakat ben bu yola düşüne taşına, bir mantık zinciri kura kura girmedim. Bu bir içgüdüydü. Tüm bu deliliğe karşı beni anlamlı kılan, beni koruyan, bizi iyileştiren bir mucize oldu benim için müzik. Bu içgüdüsel çıkış noktası beni olumsuzluklara rağmen her zaman akışın içinde tuttu.

Aslında hem bir besteci hem de şarkı yazarı olarak da seni tanıyor, yıllardır pek çok şarkına kulak veriyoruz. Sade ve vurucu cümlelerle derdini anlatan bir müzisyen olarak hangi yazarları okuyorsun? Başucu kitapların neler, nasıl bir edebiyat etkiliyor seni?

Beni kitaplardan çok izlediğim filmler ya da dinlediğim müzikler etkiliyor son dönemlerde. Bunu söylediğime biraz üzülüyorum fakat okumak son zamanlarda benim için biraz çalışmak anlamına geliyor. Son dönemde zevkim için değil biraz kendi sözlüğümü oluşturmak, güncel ve bana yakın gelen üslupları içselleştirmek için okuyorum. Ferhan Şensoy, Zülfü Livaneli, Didem Madak, Can Yücel okuyorum.

“Üretmenin ve paylaşmanın da bir bağımlılığı var bence” diyorsun bir tweet’inde. Peki hiç tıkandığın, artık bir şeyler yazmak veya bestelemek istemediğin zamanlar oluyor mu? Tamamen durmak ya da bazı hisleri sindirmek için zamana bırakır mısın hiç kendini?

Grubum Gece’yle çalmayı bıraktığımız zaman 1 yıl kadar hiç bir şey yapmadım. 16 yaşından beri bir grubun içinde besteci ve şarkıcı olarak yer almıştım. İlk defa o dönem biraz durmak istedim. Her şeye demlenmesi için zaman zaman vermek gerekiyor. Müzikte de böyle. Yaşa, demle, yaz. İnsan ne düşündüğünü gerçekte sadece yazıya dökebildiğinde anlarmış. Sanırım ben de hayatı ve kendimi müzikle anlamaya çalışıyorum. Bu yüzden üretmek de biraz hayatın doğası gibi kendi akışında ve sonsuz.

Orta yaşa doğru ilerliyoruz, arkadaşlık kavramı, aşk, iş gibi major başlıklara bakışın değişti mi? 

Bunun cevabı çok uzun 🙂 Hatta cevabını bildiğimden de hiç emin değilim 🙂

Günümüzde dijital müzik platformlarının da varlığı sayesinde her hafta yeni bir şarkı yayınlayan müzisyen ve grupları gözlemliyoruz. Sen ise her hafta single yayınlamayı seçmedin. Müzik zaman ister diye mi düşündün, bu konuyu nasıl değerlendiriyorsun?

Dijital müzik platformlarının müziği özgürleştirdiğini düşünmüyorum. Ve fakat müzik piyasası zaten hiç bir zaman özgür olmadı. Kayıtların özensizleşmesi sanırım beni en çok rahatsız eden durum son zamanlarda. Bazı yayınlanmış albümlerin veya singleların demo gibi duyulması bu hızlı tüketim alışkanlığının sonucu.

can baydar2

KISA KISA

● Ne zaman TV karşısına geçsem hiç düşünmeden izlediğim dizi Sponge Bob 🙂
● Son zamanlarda takılı kaldığım albüm Vampire Weekend’den Father of the Bridge.
● Bugüne kadar izleyicisi olarak gidip en çok etkilendiğim konser Pentagtam. Yılı hatırlamıyorum ama ilk izlediğim metal konseriydi ağzım açık kalmıştı.
● Bana göre gelmiş geçmiş en etkileyici rockstar Paul Mc Cartney. Üstüne de gelmedi!
● Şarkı yapmak için en iyi zaman şarkı yazmayı beklemediğin andır, plansız olan.
● Hayatta en çok para harcadığım şey ayakkabılar ve müzik aletleri.