Yerli caz sahnesinin yetenekli ve üretken ekiplerinden Cazzip Project, yeni şarkıları “Skyrunner”ı dinleyiciyle paylaştı. Ekip, Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Sebla KOÇAN/ [email protected]

Piyanoda Aslı Özer, davulda Ertuğrul Biber ve kontrbasta Eren Turgut’tan oluşan Cazzip Project, yeni şarkıları “Skyrunner”ı geçtiğimiz günlerde yayınladı. İlk albümleri Stories’le olumlu eleştiriler alan ekip, deneysel işlerden hoşlandıkları için yeni şarkılarının elektronik olacağını söylüyor.

Skyrunner için “göklerde uçan, koşan insanlara verilen ad” tanımlaması yapmışsınız. Nereden ilham aldınız, nasıl seçtiniz yeni single’ınızın ismini?
Aslı Özer: Parçalarımızın her zaman bir hikayesi oluyor bu hikayede de önüne çıkan her engeli aşabilecek kadar güçlü bir karakteri ele aldık. Koşuyor, dağları tepeleri aşıyor ama aslında kendinden kaçıyor. Yani hemen hemen herkes gibi o da hayatını başarı, sıfat, makam elde etmeye çalışmakla geçirmiş, bunların arkasına sığınarak güçlü bir kimlik ortaya koymuş ama aslında kendi özünü reddeden ve kendinden kaçan biri. Parçanın sonunda ise bununla yüzleşip kendiyle barışıyor.

Ertuğrul Biber: Parçaya Aslı ismini verdi. Yıllardır takip ettiğim davulcular (Danny Carrey, Rob Turner, Benny Greb mesela) bu parça özelinde ilham aldığım müzisyenler oldu.

Eren Turgut: Aslında Aslı‘nın hayal dünyası biraz da bu. Bir oradan bir oraya koşturan bu adam aslında kendini hep göklerde hayal etse de ayaklarının yerden nasıl kesildiğini de hissettiriyor bize “Skyrunner” ile birlikte…

Cazzip Project ekibinde bir yeni üyeniz daha var: Eren Turgut. Ve böylece kontrbas da kullanmaya başladınız şarkılarınızda… Taze kan nasıl geldi gruba, Eren Turgut nasıl dahil oldu ekibe? 
Ertuğrul: Eren’i zaten çok uzun zamandır tanıyorum, birlikte çaldığımız konserler de oldu farklı müzisyenlerle. Kontrbas akustik bir enstrüman ve tabi ki onun kattığı güzel bir sound var. Cazzip Project’in müziğine güzel bir etkisi oldu.

Aslı: Müziğimiz iyice Nordik oldu. Eren’i zaten tanıyoruz. Bizim için rahat bir geçiş süreci oldu. Birbirimize hemen uyum sağladık.

Eren: Kendi adıma ekibe dahil olma sürecim aslında yeni bir şeylerin denenmesinin vaktinin geldiği sırada tamamen bir tesadüf de oldu diyebilirim benim için. Çok sevdiğim sevgili meslektaşım Erhan Ertetik talihsiz bir sakatlık geçiriyordu o sırada. Zamanında ağır omuz ameliyatları operasyonu geçirdiğim için ben de pek tabii ekibin önünde olan önemli konserleri naçizane bir şekilde Erhan’ın yokluğunda bilmukabele yerine getirmeyi boynumun borcu bildim. 

Eren Turgut Foto Ogun Akgul
Eren Turgut

“YA BEĞENİLMEZSE KAYGISIYLA İŞ YAPMIYORUZ”

Stories ilk yayınladığında pek çok müzik eleştirmenden çok olumlu yorumlar aldınız. Nasıl hissettirdi bu sizi? Bir sonraki şarkılarınız için strese soktu mu mesela? 
Aslı: “Stories”i yaparken içimizden nasıl bir müzik yapmak geliyorsa onu yaptık. Sonunda da çok emek harcanan ama içimize sinen bir albüm çıktı ortaya. Bu kadar olumlu eleştiri almak, ilgi görmek bizi hem çok şaşırttı hem de mutlu etti. Bir sonraki şarkılar için ise hiç strese sokmadı çünkü “ya beğenilmezse” kaygısıyla iş yapmıyoruz. Tüm samimiyetimizle, içimizdeki duygu neyse onu koyuyoruz ortaya ve dinleyiciyle paylaşıyoruz.

Ertuğrul: Önemli isimlerden çok iyi geri bildirimler aldık. O dönem hemen hemen her sabah yazılı basında haberimiz çıkıyor, bu da güne güzel başlamamı sağlıyordu. Bir sonraki parçanın başarısıyla ilgili strese girmedik aksine yeni şeyler öğrenip onu müziğimize katmak için sabırsızlandık.

Eren: O süreçte ben yoktum tabii ekipte ama uzaktan bir dinleyici olarak tamamen yeni ve taze bir şeylerin ekip üyeleri arasında dengeli bir şekilde müziğe dökülmüş olmasını görmek şahane bir durumdu.

cazzip2 1

Müziğin iyileştirici gücünü Cazzip Project şarkılarında çok net hissediyoruz. Özellikle de kendimizi mutsuz, karamsar hissettiğimiz zamanlarda. Peki en çok karanlık, kötü günlerinizde mi üretim yapıyorsunuz, nasıl oluyor o üretim süreci? 
Aslı: Karanlık veya aydınlık farketmiyor sanırım. Bazen duygular çok yoğun oluyor, kelimelere dökemiyorsun ama notalara öyle bir yansıyor ki sözlerden çok daha etki ediyor. Bazen de hiçbir duygu yoğunluğu olmadan enstrümanın başına geçiyorsun ve melodiler çıkıyor. Ekip olarak ise stüdyoya girip hadi “jam yapalım” diyoruz sonra bir melodi, groove çıkıyor, parça oluşmaya başlıyor. Parçalarımız “H.I.P.” ve “Rainbow” buna örnek mesela…

Ertuğrul: Enstrümanın veya bilgisayarın başına geçtiğimde içimden gelen ve duymak istediğim şeyleri sese dönüştürüyorum. Özel bir moda girmiyorum. Davulcu olarak eşlik ederken ise duyduğum notaların hissettirdiklerini enstrümana yansıtmaya çalışıyorum.

Eren: Genel olarak müziğin üretim sürecinde zamanlama yok diyebilirim. Bazen alakasız bir vakitte aklınıza gelen fikirler çoğu zaman uzun süreler geçtikten sonra parmaklarınızda duyulmaya başlıyor ama tabii ortaya çıkanın iyileştirici bir etkiye sahip olduğunu duymak harika bir durum. Benim sanırım en karanlık ya da tarif edilecek en zor zamanlarımda eğer müzikal bir şey düşünemiyorsam, kesinlikle kalıcı olabilecek bir şeyler yazılıp çizilebileceğine inanıyor olmam söz konusu olabilir. Samimi olmak gerekirse bu bir yaşam akışı. Kalemin silgin enstrümanın her zaman yanında bir yerlerde. Bunların dışında hayatında eksik olan değerli duyguların yoksunluğu onu iyi de kötü de etkileyebilir. Sadece anlık olarak onların nasıl duyulması gerektiğine karar veriyoruz. Çoğu vakit zaman algımı kestiremedim. Sürekli bir yerlerde çünkü.

Asli Ozer Foto Ogun Akgul

“DENEYSELLİĞİ SEVİYORUZ, ELEKTRONİK BİR ŞEYLER GELECEK”

Cazzip Project dışında yaptığınız başka işler var mı, müzik dışında? 
Eren: Ben müzik dışında diyemeyeceğim fakat tamamen başka bir sektörün içinde müzik üretiyorum diyebilirim. Ben profesyonel müzik hayatımın dışında Snapmuse adlı stüdyoda tam zamanlı kompozisyon yazmak ve kayıt müzisyenliği yapmaktayım. Benim için hayatımın içinde bambaşka bir ortam.

Ertuğrul: Kadıköy’de Recordium adında abimle ortak işlettiğimiz kayıt stüdyomuz var. Bunun yanı sıra müzisyen arkadaşlarımın kayıtlarına eşlik ediyorum. Bu konuda çok şanslıyım çünkü sürekli üretim yapılan bir yerde günümü geçiriyorum.

Aslı: Kurumsal hayatım var. Global bir şirkette satış müdürü olarak çalışıyorum ama bir yandan da ayrı bir müzik projesi üzerinde daha çalışıyorum.

Ertugrul Biber Foto Ogun Akgul
Ertuğrul Biber

Stories için 5 yıl hazırlandığınızı biliyoruz. “Skyrunner” bize yeni gelecek bir albümün habercisi mi, yoksa 2020 single’larla mı geçecek? Nedir gelecek planlarınız?

Aslı: Bir sonraki aşamada “Skyrunner”la ilgili bir sürprizimiz var. Caz müzisyenleriyiz ve ana temamız onun etrafında dönüyor ama farklı öğeleri kullanmayı, deneyselliği seviyoruz; elektronik bir şey gelecek.

Ertuğrul: Buna ek olarak da en azından bir EP yayınlamak için elimizden geleni yapacağız.

Eren: Tabii albüme dönüşecektir. Müziğin pazarlanma politikası bizleri de ilginç alışkanlıklara sürüklüyor. Sürekli single paylaşmak hoş olmaz fakat bu süreçte tüketimin kulaklarda hızlandığı görmek acaba tek tek ya da EP şeklinde neden paylaşmıyorları sordurtuyor müzisyenlere… Belki de tekliler daha heyecan verici olabilir. Albümü sindirmek ve doğru bir vakitte dinlemek şu sıralar sosyal platformlarda gözden kaçan bir eksiklik gibi geliyor bana.

Türkiye içinde caz müzik dinleyicisini, meraklısını nasıl tanımlarsınız? Ne gibi reaksiyonlar alıyorsunuz? 
Ertuğrul: Gayet olumlu dönüşler alıyoruz. Bu bizi sevindiriyor. Onlar için daha fazla üretim daha iyi seviyelerde işler çıkarmak nihai amacımız.

Aslı: Caz dinleyicisi küçük bir kitle tabi ki. Bizim müziğimizde gizlediğimiz sürprizleri, hareketleri hemen anlıyorlar, coşkumuza dahil oluyorlar. Caz dinlemeyen kitlenin ise bu müziğe minik bir ön yargısı var. Sanki dinlemekte zorlanacaklarını düşünüyorlar. Bunu kırmak, özellikle enstrümental müziğin dinlenebilirliğini keşfetmelerini istiyorum şahsım adına. Çalışmalarımıza olan ilgi ve tepkiler ise çok güzel. Stories’in yıllarca dinlenecek bir albüm olduğunu söylüyorlar bize. “Skyrunner”ın da heyecanlandırdığını görüyorum. Ama yeni bir albüm istediklerinin farkındayım, mesajlar atıyorlar.

Eren: Alışık olduğu enstrümanların aslında bu mecrada daha ilginç icra edildiğini görmek sanırım müzisyen olmasaydım beni de bu şekilde tanımlamama sebep olurdu.

Bugüne kadarki sahne performanslarınız içinde sizin için en unutulmaz olanı hangisiydi?
Ertuğrul: New York Nublu’ydu. Etkilendiğim ve severek takip ettiğim bir çok müzisyenlerin yer aldığı bu sahnede kendi bestelerimizi çalmak unutulmaz bir deneyimdi.

Aslı: Küçük Çiftlik Park. Cazzip Project’i ilk defa dinleyen insanlar vardı ve müziğimize eşlik edip çok keyif aldıklarını gördük. Aynı zamanda sahne ışıklarının, müziğimize eşlik etmesi de çok keyifliydi. Bir ara “Arka taraf oturmaya mı geldik haydi kalkın” dedim coşkudan. Der demez sahne önüne koşmaya başladılar. Tepkime hala gülüyorum! Gerçekten o coşkunun yansıdığını görmek çok güzel oluyor.

Eren: Benim için pek tabii Akbank Caz Festivali hem ilk konserimiz hem de önümde onlarca sayfa notanın olmasıydı sanırım. Erhan’ın yokluğunu telafi ederken aslında kendime “Böyle anları galiba çok seviyorum, son dakika konserlere yetişip yeni bir müziği icra ederken yaşadığın keyfi kendine itiraf et artık.” dedim. 

“İSTANBUL’UN İNSANI ETKİLEMEMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

Cazzip Project’in temel bir özelliği, bir melodinin içinden başka bir melodi, bir ritim içinden başka bir ritim çıkagelmesi. Ne yapacağı belli olmayan şarkılar karşılıyor bizi yani her seferinde, “Tamam bu böyle gidecek” dediğimiz anda bir anda her şey değişebiliyor. Yeni şarkılarda da yine böyle mi olacak?
Ertuğrul: Evet özgürlüğü ve formların içine sıkışıp kalmamayı tercih ediyoruz.

Aslı: Kesinlikle çok güzel bir tanım. Sürprizleri seviyoruz. Bestelerimiz çok bölümlü. Aslında her bir bölümden yeni bir parça yapabilirsiniz. Yeni şarkılarda da böyle olacak evet.

Eren: Muhtemelen Cazzip Project için kendi adıma yazıp çizeceğim parçalarda daha da ilginç şeyler olabilir diyebilirim. Bakalım, hayırlısı.

Ekran Resmi 2020 05 12 11.46.50

Yaşadığınız şehir sizi müzikal anlamda nasıl besliyor? İmkanınız olsa, dünyada başka hangi şehirde yaşamak isterdiniz?
Aslı: İstanbul’un özellikle sanatla uğraşan bir insanı etkilememesi mümkün değil. Bir büyüsü var kesinlikle. Sırf İstanbul değil içinde bulunduğumuz coğrafya itibariyle bizler çok çeşitli ritim mozaikleri içinde büyümüşüz. 9/8’ler, 7/8’ler bunlar hayatımızın içinde olan ritimlerken bir Avrupalı ya da Amerikalı’ya farklı gelebiliyor. Aynı şekilde bir Amerikalı için “swing” çok alışılagelmişken bizlere ters gelebiliyor. New York’u ve Los Angeles’ı ayrı seviyorum nedense. Bu iki şehirden birinde yaşamayı tercih ederdim.

Ertuğrul: Kadıköy evim gibi. Çok küçük yaşlardan beri Kadıköy’ün stüdyolarında müzik yaparak büyüdüm diyebilirim. Birçok gruba eşlik ettim ve beraberinde onlardan çok şey öğrendim. Bu sıralar karavana atlayıp ekipmanlarımı yükleyip dünyanın çeşitli yerlerinde sahne tecrübesi elde etmek isteği var içimde. Bakarsınız gerçekleşir.

Eren: Bence şehir bizi kaosa sürüklerken halen dünyada güzel yerler var etkisiyle hayal dünyamıza bizi sürekli ittiriyor. Bu belki New York’taki müzisyen için de geçerli, Berlin’deki müzisyen için de geçerli. Şehirleşme, kapitalleşmiş düzen bizler için hem besleyici hem tüketici bir etki diyebilirim. Tek bir şehir mi olsun bilemedim ama sanırım Hamburg’a ilk indiğimde çok şaşırmıştım. Belki bir süre kalmak isteyebilirdim.

Cazzip Project’le ilgili gelecekteki en büyük hayaliniz nedir?
Eren: Çalmak isteyebileceğimiz Avrupa menşeili birçok festival… Bir görsel arkasına yapılacak müzik çok çok ayrı bir keyif. Cidden bunu beraber deneyimlemeyi çok isterim.

Ertuğrul: Müziğimizin her coğrafyada dinlenmesi bunun yanı sıra bir filme soundtrack yapmak. Oyun müziği de olabilir.

Aslı: Dünyada caz festivalleri çok keyifli oluyor. Bu büyük festivallerde yer almak. Bunun yanı sıra Cazzip Project parçalarını bir senfoni orkestrası ile birlikte çalmak.

Yerli caz sahnesinde son dönem yayınlanan hangi albümleri severek dinlediniz? 
Ertuğrul: Quartet Muartet, Trio Mrio çok kült ve her zaman çaldığında kulak kabarttığım projelerdir. Bunun dışında Ercüment Orkut “Low Profile”, Güç Başar Gülle “Reverse Perspective”, Barış Demirel “Barıştık mı?”

Aslı: Kesinlikle, bunlara ek bir de Bir Şeyler Eksik (Çok güzel, farklı bir proje), Cahit Kutrafalı “Transition” albümünü çok severim.

Eren: Sanırım çıkan her albüme, her tekliye her paylaşıma vakit ayırıp kulak verdim. Quartet Muartet “Dokuz Parça” ve “Dokuz Parça Daha” albümleri yıllarca çaldı kulaklarımda. Sarp Maden “Durmaksızın” değerli bir albümdür. Uzun yıllar dönüp dönüp dinlerim. Tamer Temel “Bir Kedi Kara” ve “Serbest Düşüş” binlerce fikrin öncüsü olabilecek karakterde. Her zaman kitaplığımdadır. Efe Demiral “Uyku Pansiyon” ve Erkan Zeki Ar “Tecelli” hem içinde çalarak bulunduğum, hem de gene uzaktan bir dinleyici kulağı olarak hayal edersem, kesinlikle üretim süreçlerimizde ilham kaynağı oldukları gerçeği unutulamaz.