İlk albümü “Dün”ü 27 Eylül itibarıyla rock ve alternatif müzik dinleyicileriyle buluşturan Ceyda Atay ile hem albümünü hem de müzikal duruşunu konuştuk. Aynı zamanda bir iç mimar olan ve özellikle akustik alanında yaptığı çalışmalarla bunu da müziğe yansıtan Atay’ın multidisipliner kişiliğine gelin birlikte göz atalım!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Ceyda merhaba! Yeni ve ilk albümün “Dün” hayırlı olsun öncelikle. İlk albüm heyecanını yaşarken bize önce Ceyda’nın kim olduğunu anlatmanı isteyeceğim. Müzik yolculuğun nasıl başladı mesela, ne zamandan beri müzikle ilgileniyorsun?
Merhaba! Çok teşekkür ederim. Ben çok küçük yaştan itibaren müzikle yakından ilgiliydim aslında, ilkokulda müzik öğretmenlerimden özel takdirnameler alırdım. Dans öğretmenime kasetler götürürdüm. Oyuncaklarla müzik aletleri yapmaya çalışırdım vs. ama müzikle ciddi bir şekilde lisenin başında Adapazarı Müzisyenler Derneği’nde gitar kursuna başladığım zaman ilgilenmeye başladım. Elektro gitar çalmak, iyi bir gitarist olmak en büyük hayalimdi o zamanlar. Robert Plant, Jim Morrison gibi müzisyenlerin tutkulu vokallerine de bayılırdım. Kısa bir süre bas gitar çaldığım da oldu, gruplarda gitar çaldığım da ama üniversiteye hazırlandığım ve iyi bir okulu kazanıp İstanbul’a gelmeyi hedeflediğim için akustik gitar ile kendi kendime devam ettim. Sevdiğim grupların şarkılarını dinleyerek öğrendiğim, çaldığım, zaman zaman sahnelediğim seneler bunları takip etti.
Müzik alanında daha profesyonel düşünebilmek ve kendini geliştirmek için İTÜ Miam’da yüksek lisansını tamamladığını duymuştum. Bu eğitim sana ne kattı, kendi müziğini yapabilme sürecinde; profesyonel ve teknik bir eğitim almak müziğini nasıl şekillendirdi?
İTÜ MİAM’da aldığım eğitim bana çok şey kattı, ufkumu açtı. Özellikle hayatımın her alanında müzikle-sesle ilişkilenmeye çalışan benim gibi başka insanların da olduğunu bilmek çok güzel. Okula girene kadar etrafımdaki müzisyenlere çaldığım şarkılarda çözmeye çalıştığım armonik konuları sorardım ve tatmin edici bir cevap alamazdım. Şimdi bu soruların cevabını biliyorum. Albümdeki çoğu şarkıyı Eray Altınbüken ile songwriting derslerinin ödevi olarak yapmıştım. Benim için kendi sesimi çıkarmaya başlamak kolay bir şey değildi çok mükemmeliyetçiyim. MİAM’da teşvik edici bir ortam vardı. Böylece hem müzikal olarak tatmin edici hem de duygularımı ifade eden bir müzik çıktı ortaya.
“Dün, müziğe başladığımdan bu albümü yapana kadarki yolculuğumda karşılaştığım durumlara karşı düşüncelerimi yansıtıyor…”
“Dün”ü Hakan Kurşun ile birlikte hazırlamışsınız. Albümün hazırlık sürecini senden duymak isterim, söz ve müzikler senden çıkmış bildiğim kadarıyla. “Dün” neleri kapsıyor ve nasıl bir duygu birikimi sonucunda ortaya çıktı?
Hakan Kurşun okula giriş sürecimde birkaç cover kaydımı dinlediği günden beri beni kendi şarkılarımı yapmam için yüreklendirmiştir. Tarz olarak yakın hissettiğim ve hatta kendisinin müziğine de bayıldığım için beraber çalışmak benim için kaçınılmaz oldu. Albümün kayıt süreci aynı zamanda çok şey öğrendiğim, çok çok keyifli bir süreçti. Volkan Öktem davulları çaldı. Hakan Kurşun, bütün albümde aynı zamanda gitarları, basları diğer enstrümanları çaldı, bu müziğe keyifle katıldıklarını görmek benim için ayrıca bir mutluluk kaynağı. Sözler ve müziklerin çoğunu geçtiğimiz 5 sene içinde yazdım (her parçanın ayrı hikayesi ve duygusu var, yangınlara acılara yazdığım da var, çok gündelik ya da evrensel konularla ve tabii ki özel hayatımla ilgili olanlar da) ama özetle “Dün” aslında benim müziğe başladığımdan bu albümü yapana kadarki yolculuğumda karşılaştığım durumlara karşı düşüncelerimi, psikolojimi, hayallerimi, hayata ve dünyaya karşı duruşumu yansıtıyor diyebiliriz.
Albüm kayıtlarında doğal kayıtlar olduğunu söylemişsiniz. Bir şarkıyı aktarırken bunun daha organik duyulmasına ne kadar önem veriyorsun, yani insanlarla şarkılarını paylaşırken daha sıcak bir bağ kurmak senin için ne kadar önemli?
Samimiyet, müzik türü ve yapım yöntemi ne olursa olsun önemli bence. Sesle yapılan her türlü kompozisyon benim için heyecan verici olabiliyor. Bu albümde, tüm kayıtlar kendi zaman dilimlerinde bir bütün olarak çalındı. Biraz 80’ler, biraz blues, biraz alternatif, daha çok da grunge esintileri var. Rock’n Roll ruhunun son kırıntılarını tatmış, 90’ların şarkılarını dinleyerek büyümüş, öylesini yapmayı hayal etmiş, belki takılıp kalmış, ama belki de iyi ki bırakmamış bir insan olarak, aslında özlem duyduğum ve şimdilerde ihtiyaç duyulduğunu da hissettiğim bir müzik yapmak istedim. Mesela trenle bir yere giderken bir albümü baştan sona dinlerdik, hayaller kurar, heyecana kapılır, üzgünsek umut dolar, güç bulur ya da üzüntümüzü, öfkemizi yaşardık, ya da evde son ses açıp bağırarak eşlik ederdik. Ben bu hisleri yaşatabilecek bir albüm yapmak istedim. Bunun için de sıcak bir bağ kurmak kesinlikle önemli.
“Müzik ve mimari birbirini kesinlikle besliyor!”
Sen aslında bir iç mimarsın ve müzik alanında yaptığın yüksek lisansın yanında bir de yapı fiziği alanında bir yüksek lisans gerçekleştiriyorsun. Esasen bu da müzikle alakalı çünkü akustiğe yönelik bir eğitim görüyorsun. İki işini bir potada eritmek sana nasıl hissettiriyor? Yani müzik ve mimari birbirini besliyor mu?
Müzik ve mimari birbirini kesinlikle besliyor ve hatta çok benziyor diyebiliriz. Ritim, doku, yapı gibi kavramlardan tutun, tasarlaması, detayları çözmesi, sonrasında hayata geçirme uygulama süreci, sunmasına kadar neredeyse aynı. İlgilendiğim konuları bir potada eritebilmek müthiş güzel bir his. Mekanların insan yaşantısını nasıl biçimlendirdiğine zaten bir mimar olarak senelerdir kafa yoruyorum, MİAM’da yazdığım tez de, canlı müzik mekanlarının kültürel değeri ile ilgiliydi. Şimdilerde ise mekanların işitme algımızı nasıl biçimlendirdiği ile ilgilenmeye başladım, hep öğrenmek istediğim bir konuydu ve ülkemizde çok az uzman var, bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum.
Daha önce albüm çıkarmamış olmana rağmen birçok sahnede seni gördük. Söylediğin şarkılar, seni hiç tanımayan dinleyiciler tarafından nasıl karşılanıyordu? Aslında demek istediğim, bir albüm çıkarmak için dinleyicilerin tepkisinden güç aldığını söyleyebilir miyiz?
Evet, daha önce hiç bu şarkıları duymamış insanların verdiği tepkiler bana güç ve cesaret verdi diyebilirim. Çünkü ben senelerce cover çaldım, “sesin çok iyimiş” “vay bu kadar iyi çaldığını düşünmüyordum”ları çok duydum. Fakat insanın kendi şarkılarını çalıp söylemesi bambaşka bir deneyim. Söyleyişin de çok farklı oluyor, çalarken hissettiklerin de. Çırılçıplak ortaya çıkmak gibi bir his, ama bir o kadar da tatlı. İnsanların eşlik etmeye başladıklarını ya da konser bittiğinde ilk defa duydukları o şarkıları mırıldanmaya devam ettiklerini gördüğümde çok mutlu oluyorum. Özellikle tanımadığım kişiler yanıma gelip “şarkılarına bayıldık çok farklısın lütfen devam et” dediklerinde çok duygulanıyorum 🙂
Rock müziğin popülaritesinin oldukça azaldığı ve yine sadece kendine has dinleyici kitlesinin dinlediği bir dönemde rock ve elektronik altyapılı bir sound tercih etmişsin. Bu bir risk mi sence? Yoksa zaten “ben hayalimdeki müziği yapıyorum, seven dinlesin” mi diyorsun?
Evet “ben hayalimdeki müziği yapıyorum” diye yola çıktım açıkçası ama bunun bir risk değil aksine bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Biraz da güncel rock sesleri ve sözleri duymaya ihtiyacımız var gibi geliyor. Riskli olan tarafı, parçaları single single değil de bir albüm olarak çıkarmış olmak olabilir ama bu da tercih ettiğim bir şeydi çünkü bir duygu bütünlüğü vardı ve ben daha fazla biriktirmek istemedim. Hayalimde çok farklı müzikler yapmak da var. Şu an dünyanın her yerinde hâlâ rock, metal, punk türevleri yapılıyor; yeni gruplar çıkıyor. Amaç çok satmak olunca işin şekli ve boyutu değişebiliyor ama çok “yeraltı” bir müzik de değil yaptığım, o yüzden ortada bir yerdeyim bence.
“Kendini yalnız hisseden herkesle şarkılarımla buluşmak istiyorum…”
Bundan sonraki planlarında neler var? Hazır sıcağı sıcağına yeni albüm çıkmışken, yeni şarkılar da üretmeye devam edecek misin?
Daha tamamlamadığım ve henüz sözlerini yazmadığım birkaç şarkım var, seneye onları da çıkarmayı planlıyorum. Bu albümün devamı gibi düşünülebilir. Daha sonra zaman önüme ne getirir bilemiyorum ama farklı tarzlar ve yöntemler deneyerek ömrümün sonuna kadar müzik yapmaya devam etmek istiyorum.
Seni yeni keşfedecek dinleyicilerine neler söylemek istersin? Kimlerle buluşmak istiyorsun şarkılarınla, son olarak onu da duymak isteriz 🙂
“Albümü baştan sona dinleyin”:) Müzik bana her zaman güç vermiştir, kendini yalnız hisseden herkesle şarkılarımla buluşmak istiyorum.