Röportaj

Ceylan Ertem: “Gençler iyi de kahramanları varsa tanışmaktan geri durmasınlar.”

20 yepyeni şarkının yer aldığı Ceylan Ertem'in 6. stüdyo albümü "Sana Rağmen", iki bölüm halinde yayınlanacak ve ilk kısmı 7 Şubat itibarıyla dinleyiciyle buluşacak.
İpek Atcan - 7 Şubat 2025
post image

Ceylan Ertem, kariyerinin en iddialı projelerinden biri olan 6. stüdyo albümü “Sana Rağmen” ile dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. Biz de hemen sorularımızı yönelttik.

Sanırım 4 senedir ilk kez Ceylan ile bir röportaj için bir araya geliyorum. Bir insan -iyi anlamda- hiç mi değişmez diye düşünüyorum yine. Ve heyecanla albüme dair soruları yöneltiyorum. 20 yepyeni şarkının yer aldığı bu özel proje, iki bölüm halinde yayınlanacak ve ilk kısmı 7 Şubat’ta dinleyici ile buluşacak. Albümde Türk pop müziğinin dev ismi Sezen Aksu’nun 3 yeni şarkısı da yer alıyor. Albümde ayrıca Ceylan Ertem, Sezen Aksu ve Mabel Matiz’in ortak bestesi ‘Bir Feda Daha’ var. Sena Şener ve sanatçının ‘uğurum’ dediği müzisyen Cihan Mürtezaoğlu da sanatçıya beste vererek bu harika projeye kendi izini bırakıyor. Özetle yok yok!

Yeni albümün “Sana Rağmen” yepyeni 20 şarkı ile geliyor ve iki bölüm halinde yayınlanacak. Nedir “Sana Rağmen”in hikayesi?

Aslında önce “Sana Rağmen” ismi aklıma gelmişti. Birkaç senedir herkesle olan sohbetlerimde ne kadar çok “rağmen” dediğimizi fark ettim. Bir şeylere rağmen yaşıyoruz ve bir şeylere rağmen hala kendimizi koruyoruz. Aslında belki de albüme yazılan 7 ya da 8. şarkı bu. Ediz Hafızoğlu bir melodi yolladı bana, ben onları kestim biçtim ve bir şarkı haline getirdim. Üzerine bir vokal melodisi yazdım ve ‘Sana Rağmen’ şarkısı da böylece çıkmış oldu. Albümün adı zaten bu olacaktı ama belki bu isimde bir şarkı olmayacaktı. Şarkı sözlerinde de çok açık bir şekilde söylüyorum. “Sana rağmen seçmiyorum gaddarlığı”, bu belki de bu albümde en çok beni anlatan ve eşimi dostumu, seni, sevdiğim bildiğim insanları, bir kesimi anlatan bir cümle diye düşünüyorum. Benim albüm isimlerimi sen zaten bilirsin, hep o dönemimi ve o zamanki duygularımı çok açıkça anlatan isimler oluyor. Ama bir fark ettim ki çok tatlı başlayan albüm isimleri gittikçe karanlığa doğru giden isimler olmuş. “Soluk”, “Ütopyalar Güzeldir” filan derken “Seni Senin Gibiler Sevsin”, “Yine de Amin”, “Cahille Sohbeti Kestim” filan böyle… “Amansız Gücenik” mesela, bir kırgınlık, kızgınlık halleri… Çok üzülüyoruz ve bazen nezaket güçsüzlük sayılıyor, alçakgönüllülük yetersizlik sayılıyor son zamanlarda. Ama aslında bunların hepsi “güç”tür ve biz gaddarlığı seçmeyerek çok güçlü bir şekilde hayatımızı her şeye rağmen sürdürmeye devam ediyoruz. Bunu, seni geriye çeken eski bir travmana da diyor olabilirsin, bir siyasetçiye de söylüyor olabilirsin… Sevgiline, annene, babana… Çok kapsayıcı bir yanı var. Yani bizi vurup öldürseniz de bakınız mezarımız bile ne kadar şaşalı ve başımızı da asla eğmiyoruz gibi. 

Tabii ki aşk şarkıları da dinliyoruz hepimiz ama “derdi” olan, bir şeyler anlatan sözleri seviyorum. Sırf şu albümün adının hikayesi bile bir şeyler söylüyor. Peki esas soru; insanların albüm yapmayı bıraktığı şu dönemde 1 değil, art arda dolu dolu 2 albümle karşımızda olacaksın. Albümde sana eşlik eden bir sürü isim var ama ben Sezen Aksu ile başlamak istiyorum… En büyük dokunuşlardan biri de onun diyebiliriz ki sizin zaten iyi de bir dostluğunuz var. Beraber üretiminiz nasıldı?

Sezen benim aslında çocukluk kahramanlarımdan birisi. Yine beni çok eski tanıyanlar ya da 2000 yılında Anima’yla başlayan serüvenimden bu yana bilenler bilir. Hatta büyüdüğüm mahalleyi de bilenler bilir, ilkokul öğretmenim yaşıyor olsaydı da anlatsaydı Sezen’e olan sevgimi. Çok bilindik bir şeydir yani, Sezen Aksu tshirt’leriyle gezen, ilkokul yıllarında Sezen Aksu’nun bütün röportajlarını biriktiren bir kız çocuğuydum. Bu albümde ‘Yoktunuz’ isimli bir şarkım var sözü ve müziği bana ait, o şarkıyı Bülent Ortaçgil ve Sezen Aksu’ya ithaf ettim. Onun videosu için de Aytekin Yalçın benim şu an yaşadığım eve geldi, bahsettiğim Sezen Aksu defterlerini çıkarttık ve o defterleri tekrar çevirirken görüntülerimi aldı. O defterlere tekrar bakınca inanamadım. Böyle yıllarca, tırnaktan küçük Sezen Aksu kafalarını kesip defterlere yapıştırmışım. 

Sezen’in sesi, Ortaçgil’in sesi bir plakta dönüyordu ve gözlerim her şeyi daha iyi görüyordu.

Cidden inanılmazsın!

Hayır bir yandan da ürkütücü. Bir küçük psikopat mı varmış acaba filan! (Gülüyor) Az önce dedin ya ne güzel şarkılar dönemlerin izdüşümü oluyor diye. Sezen Aksu da öyle biri. Muhtemelen o yüzden ben onu çocuk aklımla diğerlerinden ayırmışım. Aynı şekilde Ortaçgil de öyle. Sezen Aksu sayesinde ben Cumartesi Anneleri’ni öğrenmiştim, ‘Cumartesi Türküsü’ ile. ‘Ünzile’, ‘Firuze’ dinlerken bu ülkede kadınların, kız çocuklarının çektiği acıları ilk defa bir tokat yer gibi içimde hissetmiştim. Ve tabii ki aşk ve aşkın o çeşitli halleri… Onno Tunç ile olan beraberliğinin meyveleri ama sadece sözlerle değil müzikalite olarak da Sezen Aksu, Aysel Gürel, Onno Tunç, Atilla Özdemiroğlu, Uzay Heparı… Dev bir kalite vardı. Şarkı sözü değil, şiirlerdi sanki. Biliyorsun Sezen’in ‘Eksik Şiir’ diye bir şiir kitabı da var. Bunların hepsi bizim gibi müzisyen olma yolunda ilerleyen genç beyinlere çok ilham oluyor. Aynı şekilde Bülent Ortaçgil’le de biz birkaç senedir Kadın Sesi Değmiş Şarkılar’da birlikteyiz, beraber turneye çıkıyoruz, kulislerde beraberiz. Ben tabii onları bulunca röportaj yapıyor gibi daraltıyorum (gülüyor) “Şunu nasıl yazmıştın Bülent Abi?”, şu şöyle miydi, böyle miydi, o gün ne hissetti de bunu yazdı filan gibi… Yıllarca analiz etmişim de doğru mu analiz etmişim diye zaten Kadın Sesi Değmiş Şarkılar’da Jehan hangi şarkıları seçmiş, Zuhal Abla hangi şarkıları, Melike Şahin geldi bir kere o hangilerini ve bir de Ceylan hangilerini seçmiş deyince bizim bile bir profilimiz çıkıyor. Ben mesela gidip hemen ‘Normal’i söyleyelim mi diyorum çünkü orada Susurluk’u öğendim ben. Çok sevdiğim bir müzisyen bundan bahsetmiş, aa Susurluk ne ya diye bir oturup araştırayım dedim. GAP, Hasankeyf… Bunlar ne demek? Aslında o çocuk Ceylan şu an neleri daha çok dert ediyorsa o şarkılarla demek filizlenmiş. O sebeple onlara teşekkür niteliğinde bir şarkım var. Şarkıda diyorum işte “Sezen’in sesi, Ortaçgil’in sesi bir plakta dönüyordu ve gözlerim her şeyi daha iyi görüyordu.” diye ve gerçekten de öyle oldu. Aşkı da öyle tabii ama dünya meseleleri, Türkiye meseleleri, binlerce mevzu… O yüzden benim için çok daha özel bir yerdeler. Biliyorsun Sezen Aksu Tribute projesi benim 15 sene önce başlattığım bir şey, şu an herkes yapıyor Sezen Aksu Tribute’ları ben o yüzden de biraz durdurdum. 

Resmen hayatında ne büyük bir parça…

Bir müzikal de yaptık aslında yazılı bir şekilde duruyor bütün planlaması ile ama hayata geçirmedik daha. Sezen’e de okudum sayfalarca metni şimdilik bir köşede duruyor. Ama onu bekletiyorum, şimdi yapmayacağım, yakın bir zamanda da yapmayı pek düşünmüyorum. Özetle Sezen’le tanıştıktan sonra çok tatlı bir arkadaşlığımız oldu, o benim hayat hikayemden çok etkilendi ve sevdi. Özellikle ben 6 ay önce bu albüme kendi kendime başladığımda Sezen dedi ki “Aç bakalım, neler yaptın?”. Duygu Soylu’yla beraber yaptığımız şarkı, Mabel’le yaptığımız şarkı, Sena Şener’in bana hediye ettiği 2 şarkı benim kendi yazdığım bir sürü şarkı, hepsini dinledi… Çok hoşuna gitti ve heyecanlandı. Zaten bana ‘De Gari’yi vermişti. Biz tabii beraber vakit geçirdikçe, “Şu şarkının melodisi çok güzel ben şuna bir söz yazayım sana yakışır sanki Ceylan” dedi. Sonra komik şeyler de oldu. Başka birine hediye etmek üzere şarkı yazdı bir akşam ve çok güzel oldu o şarkı. O şarkıyı da gönderecek ama Sezen herhangi bir demo söylemek istemiyor hemen yayılıyor. Demoları kime söyletsem diyordu. Benim de laptop’ım, sistemim yanımda ben söyleyebilirim dedim. O da olur mu canım başka şarkıcılara gidecek şarkı vs dedi. Sen biliyorsun beni hiç ego filan yok bende. Yardımım dokunsun yani. Ben alt kattaki odaya gittim aslında Mithatcan’ın ama yazın o yatak odası benim oldu. Gidiyorum, demoları söylüyorum, çıkıyorum. Bu sefer Sezen böyle çok beğeniyor, ben bu şarkıyı vermesem mi oluyor (gülüyor) En sonunda “Ben bu demoları sana söyletmeyeceğim, çok güzel söylüyorsun ben de kıyamıyorum başkalarına vermeye” dedi. Böylece 7-8 tane Sezen Aksu şarkısı olmuş oldu bir anda.

Gençler iyi de kahramanları varsa tanışmaktan geri durmasınlar.

İnanılmaz! Neredeyse bir küçük Sezen Aksu albümü var albümün içinde. 

Evet ve onun dışında da bizim yazdığımız şarkı sözleri ile ilgili de çok fikirler verdi. Ben böyle bir şarkı yazmıştım. “Ya Ceylan’cım sence bu biraz sert mi? Bu kadar sert girmek istiyorsan gir tabii de bunu biraz yumuşatabiliriz” dedi. “Aynı benim 40 yaşındaki halim, ay. Benim yaşıma gelince yumuşayacaksın, ay buna n’oldu diyerek lafları geçireceksin” filan diyerek (gülüyor). Bütün albümün her dakikasında bir payı oldu ve bu benim için çok büyük bir onur.

Yani evet, o süreçte de resmen bir ev arkadaşı oldunuz.

10 gün kaldım, Urla’ya döndüm tabii benim de köpekler kediler, sonra yine gittim. O geliyor İzmir’de Mordoğan’daki evine. Onun dışında çok sık telefonda konuşuyoruz. Sahiplendiği zaman çok ilgileniyor. Sadece şarkılar da değil, sahneye çıkarken ayakkabılarını veriyor, elbiselerini veriyor, küpelerini veriyor…

Bütün o fotoğrafları toplayan küçük Ceylan’a bir gün böyle olacak deselerdi herhalde kafayı yerdi 🙂

Hiç inanamazdı, çok acayip bir şey. Yani yazın Bülent Ortaçgil’le turneye çıkıyorum, akşam gidiyorum Sezen’de kalıyorum inanılmaz. Çok sevip sayınca sevdiğin herkesle yolların kesişir gibi hissediyorum. Gençler iyi de kahramanları varsa tanışmaktan geri durmasınlar.

Az önce söylediğin bir şey soracağım bir soruya çok yakın. Dedin ya bir şarkı sözünü yumuşatalım demiş. Sen toplumsal konulardan kaçan sanatçılardan olmadın hiç. Şarkı sözlerinde de sosyal medyada da çok gördük. Artık çok susturulduk ve daha da susturulmaya devam ediyoruz. Her açıdan zor zamanlardan geçiyoruz. Hiç “Bana mı düştü ya, tamam artık!” dedin mi? Bana bazen geliyor o, hiçbir şey okumayacağım tamam bitmiştir diyorum ama olmuyor.

Memlekette gündem çok değişiyor, çok karanlık günler yaşıyoruz. Biliyorsun benim hayvan sevgimi onunla alakalı çok kötü şeyler yaşıyoruz. Sokak köpekleri ile ilgili çıkan yasa vs… O dönem dedim, bakmayacağım diye çünkü ciddi bir şekilde benim sağlığımı etkiliyor. Önce psikolojini etkiliyor sonra fiziksel şeyler oluyor. Rüyalarıma giriyor, çok acı çekiyorum. Sonra bu konuda psikolog eşliğinde çalışsam mı acaba dedim, 45 yaşıma da geldim yani. Daha az umursamanın dersi var mı, bu dersi alayım dedim. Hiper empati olmasın da bir yerde dursun ama yok olmuyor. Nurbanu Anter malum birçoğumuzun basın danışmanı sen de tanıyorsun. Nurbanu bana bu albüm sürecinde sordu hangi programlara katılmak istersin, kimleri takip ediyorsun diye. Sonra bir düşündüm ben sadece Ruşen Çakır, Ünsal Ünlü’yü takip ediyorum. Sadece çok iyi gazetecileri takip ediyorum. O kadar sabahtan akşama bir rutin ki bu benim için. Neler oluyor vs. Bir yandan çok etkileniyorum bir yandan kaçamıyorum. Nefes alan, üreten, alkışlanan, yuhalanan birisin. Nasıl buna sırtını dönebilirsin? Ama ben Anima’yla sahneye çıktığım dönemde de Trump’tan değil o zaman da Bush’tan bahsediyorduk. Birileri gelip gidiyor ama dünyaya olan etkileri değişmiyor. Her zaman da bunlardan bahsetmeliyiz diye düşünüyorum. Brecht’in lafını pandemi döneminde de savaşlar döneminde de çok söyledim. Her zaman o laf: “Karanlık zamanlarda şarkı söylenmeyecek mi? Evet, şarkı da söylenecek. Karanlık zamanlar hakkında.”  Mesela yine aşk şarkısı var bu albümde daha öncekilerde de vardı. Ama mesela bu şarkıya “aşk hakkında her laf edildi” diye başladım, o kadar ele alındı ki bu aşk. Nazım Hikmet güneşin doğuşunu anlatıyor ve diyor ki “güneş güneş gibi doğuyordu” zaten benden öncekiler o kadar bahsetmiş ki diyor.

Yıllardır karayoluyla dünyayı gezdin diyebiliriz ve buna inanamıyorum. Şu an Urla’yı seçtin bu da seni daha hareketli kılıyordur. Sen İstanbul’dayken de şehrin uzağına taşınmıştın. Nasıl gidiyor hayat Urla’da? Özlüyor musun buradaki kaosu? Özlenir mi?

Evet İstanbul’da da son 6-7 senedir köylerinde yaşıyorum. Ama yine İstanbul’dasın. Bir tanesinde kardeşimin rahatsızlığında 45 dk sürdü hastaneye yetişmemiz, bir tanesinde de biliyorsun köpeğimi kaybettim veterinere yetişemedim. İstanbul’un uzağında sağlık hizmetine çok uzaksın. En son yaşadığım yerde ne internet vardı ne yemek siparişi ne bir taksi çağırabiliyorduk. Bir mahallede ormanın ortasında 3 evdik. Tam bir Ceylan’a yaraşır 🙂 Mutluydum ama bu sağlık sorunları beni ürküttü ne kardeşime ne ara sıra gelen annemlere ne de hayvanlarıma bunu yaşatmak istemedim. Bana da bir şey olursa aynı şekilde. Çok yakın arkadaşım Simay Bülbül ve ailesi Urla’ya taşındılar. Ben de onları ziyarete gittiğimde çok hoşuma gitti. Hem böyle şehir gibi her şey var, hastane 20 dk, hayvan hastanesine 7 dk, coştuk! Henüz kalabalık da değil sayfiye hayatı gibi. Çok mutluyum. Herkese tavsiye ediyorum, uzaktan çalışabiliyorsanız ve İstanbul’da yaşamaya mecbur değilseniz lütfen yapın. Biz İstanbul’dan bıkmış olabiliriz ama İstanbul da bizden bıktı. Bunca yıldır sadece İstanbul’a yatırım yapılmış olması kötü tabii. 

Sezen Aksu Tribute, Bülent Ortaçgil’le projen, eh kendi şarkıların ve konserlerin derken delicesine yoğunsun ama merak ediyorum bir gün yine Anima, o rastalı Ceylan ve ekip döner mi?

Ben çok grup şarkıcısı bir insandım. Anima’nın dağılmasına da en çok üzülen kişi bendim. Çok büyük boşluğa düştüğümü hatırlıyorum 2008 yılında. Sonra 2010’da ilk solo albümümü çıkardım ama hatırlarsın onda da 41 tane müzisyen çalıyor. Grubumuza Cenk Erdoğan dahil olmuştu onunla 15 sene çaldık. Murat Çopur zaten Anima’dan beri vardı, 25 senedir aynı sahnedeyiz. Ediz Hafızoğlu bir ara yoktu şimdi yine birlikte çalıyoruz onunla da 10 sene geçti. Berkant Çelen Anima’nın ilk gitarcısı şu an bana eşlik ediyor. Şu an grupta 2 tane yeni müzisyen arkadaş var, diğerleri ile yine böyle en az 10 yıldır beraberiz. Yeni bir menajerle ya da yeni bir asistanla kiminle konuşursak konuşalım hep diyorum ben kimsem grup arkadaşlarım onlar. Bana verdiğiniz değerin aynısını onlara vermenizi rica ediyorum. 8 yıl bir grupta olmanın verdiği disiplin birçok kişiye sonradan verilebilecek bir disiplin değil bence. Çünkü herkes bir anda divalaşabiliyor ya da bunun erkek versiyonu neyse işte… “Ben oldum, ben olmasam hiçbir şeyin anlamı yok” oluyorlar. Tabii ki sen olarak vazgeçilmezsin ama birlikte çalıştığın isimlerin de mutluluğu sana yansıyor. 6 ayda bir orkestrası değişen isimler var ve o orkestraları başkası kuruyor, olacak kişilere başkası karar veriyor, bu şaka mı, şaka olmalı! Bu hani böyle hangi kameraya gülümsüyoruz arkadaşlar gibi bir şey. Ben orada mutlaka olmalıyım, o kim, iyi bir insan mı, bir kere çok iyi biri olmalı. Birlikte turneye çıkacağız, sohbet edeceğiz. Bazı insanların ne egosu çekiliyor ne başka bir şey. İstediği kadar çalsın beni hiç ilgilendirmiyor ya da diğer arkadaşlarımın da enerjisini böyle bir anda çeken birisi o masada oturmamalı. Aynı politik görüşe sahip olmalıyız. Benim grubumda faşist biri olamaz mesela ya da geçmişinde bir kadına şiddet olayı varsa imkânsız. Tabii ki ara ara yenilenmek gerekiyor ve herkes birbirinden şişiyor. Bambaşka şeyler dinliyor ve bu müziği çalmak istemiyor mesela. 

Sena Şener benim son dönemde en sevdiğim sanatçılardan bir tanesi ki senin de albümüne şarkı verdi. Yeni dönem kadın sanatçılardan en beğendiğin isimler hangileri?

Ben de Sena’yı çok beğeniyorum. Seda Erciyes var onun bazı şarkılarını çok beğeniyorum. Benim instagram’da bir listem var beğendiğim herkesi oradan paylaşıyorum. Çok isim var. Su İdil’in sesi, Elif Sanchez’in bazı şarkıları, Duygu Soylu’yu söyleyebilirim, Nova Norda, Simge Pınar, Selin Sümbültepe, Paptircem’i çok beğeniyorum. Hatta bu kadar saydığım isimler içinde en çok onu beğeniyorum. Bayağı bir sevdiğim kadın var. Bu kadar isim çıktıkça kadın şarkıları yazılmaya, onların hikayeleri seslendirilmeye başladıkça çok da umutluyum. Kadın mücadelesine de hepsinin katkıları çok fazla. Kalben de iyi. 

Albümle bu Cuma kavuşuyoruz. Her iki bölümde de çok fazla ismin katkısı var. Var mı kafanda büyük bir konser planı ya da bir turne belki bu isimlerin de katılımıyla?

Albüm çıktıktan hemen bir gün sonra Ankara’da bir konserimiz olacak ama ondan sonra uzun süre duruyoruz çünkü Ramazan ayı giriyor. Ben de aslında o Ramazan ayında geri kalan şarkıların çalışmalarını hızlandırıp vokallerini kaydetmeyi düşünüyorum çünkü biz muhtemelen artık Nisan ayından itibaren yani hiç durmadan turnede olacağız. Artık böyle yaş grubu da bende iyice genişledi, ben de mesela şu an ayakta konserde çok zorlanıyorum yani oturarak izlemek istiyorum. Benimle büyümüş olan dinleyici kitlem oturmak istiyor. Ama böyle daha genç bir kitle var onlar da ayakta ve cayır cayır duymak istiyor. Instagram’da soru cevap yapmıştım, orada dedim ki, artık biz oturmalı, kalkmalı, yatmalı, uyumalı, hiç fark etmez, deli gibi çalmak isteyeceğiz muhtemelen Nisan ayından itibaren. Bu aralar da aslında konser vardı ama ben artık baktım ki turne yaparken albüm çıkmayacak, 4-5 konseri erteledim. Ama nisan ayına kadar dileğim bütün bu şarkılar ezberlensin, çokça dinlensin, biletlerimiz günler öncesinden bitsin ve her tarafta çalalım.

Gitmediğin bir Amerika kaldı sanırım. Karayolu ile imkânsız tabii ama nereler var aklında?

Tabii ki bir müzisyen olarak her yerde çalmak isterim ama Amerika çok da ilgimi çekmiyor. Çok sevdiğim bir ülke değil. Mesela şu an gidemeyeceğim ve gitmek isteyeceğim bir ülke desem hani böyle işte Japonya derdim ya da bir Hindistan’ı görmek isterdim çünkü oraların müzikleri de beni kendine çekiyor. Turne gibi değil de daha çok insan ve gezmek olarak hayallerimde bu ülkeler. Ama Kıbrıs’a bile gidemiyorum biliyorsun, yani eğer araya deniz giriyorsa ve böyle çalkantılı ve uzun bir yolculuk varsa imkânsız. Bu arada kalitesi daha önemli kalabalığın bazen böyle sadece 40 kişi o kadar güzel dinliyor, o kadar güzel alkışlıyor, o kadar güzel istek şarkılar istiyor, müthiş eşlik ediyor ki ben her zaman diyorum, sahnede biz 5 kişiysek altıncı kişi dinleyicidir. Yani onlar da bu konserin çok büyük bir parçasıdır ama müzik dinleyiciliği giderek kötüleşiyor. Ülkedeki her şey gibi o çürümüşlük oraya da bence yansımış durumda. İyi müzik dinleyicileri de mesela konserlere gitmek istemiyor artık. Ben de gidiyorum arkadaşlarımın konserlerine, yanımda şunlar otursun istemiyorum, ya bunlar nereye geldiklerinin farkındalar mı gerçekten dediğimiz bir profil var. Ama şükürler olsun hâlâ çok iyi tepkiler veren, çok tatlı dinleyiciler de var o yüzden o konuda da kendimizi çok geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. 

Bu çıkacak olan ilk 10 şarkıdan hangisi favorin? Tabii ki hepsinin üzerine çok çalışıldı ama seçsen hangisini seçerdin?

Yani gerçekten karar veremiyorum, böyle hani o klişe hepsi benim çocuklarım filan derler ya böyle gülerdik filan, çünkü gerçekten o haftaki, o günkü moduna göre hep değişiyor. Bazen böyle gerçekten çok öfkeli hissediyorum olanlara karşı, bu karanlık yaşadığımız günlere karşı ‘Sana Rağmen’ şarkısının enerjisi geliyor içime. Ve üf diyorum sahnede ne biçim çalacağız söyleyeceğiz. Böyle birkaç kişi, en azından bir 10 kişi dinlesin ve hangisi çıkış şarkısı olsun belirleyelim dedi. Bir şey belirlenemedi, kavgaya dönüştü, evli olanlar birbirlerini kırdı filan, biraz saçma sapan şeyler yaşandı (gülüyor). O zaman 3 şarkı belirleyelim dediler. Belirlenene kadar da zaten albüm geliyor arkadaşlar hadi belirleyin belirleyecekseniz filan dedim. Bilmiyorum ama şu an mesela ‘Tanrıçalar Memleketi’ 2025 – 2026 yıllarının kadın hareketinin daha da yükseleceği, kadın haklarıyla ilgili hem kadınların ses çıkaracağı LGBTI+’ların da aynı şekilde haklarının çok savunulacağı alanlarda güzel gidecek gibi. Dünyada yine korkunç kararlar alınıyor vesaire, o nedenle böyle büyük başka saldırılar yaşayacağız sanki. O konuyla ilgili bu şarkı da benim içimde bir marş gibi. Kadın günlerinde, Emekçi Kadınlar Günü’nde çalınabilecek şarkılardan biri gibi hissediyorum. Acayip garip, lafları hiç sakınmadan söyleyen de bir şarkı. Çok da mizahı var içinde. Böyle insanı ezerek değil, aslında yine dans ettirerek. O nedenle o şarkının da tabii çok ayrı bir yeri var bence bu albümde.

Bu sisli havayı ancak biz dağıtabiliriz.

Çok teşekkür ediyorum bu şahane sohbet için. Senden bir de kapanış adına okurlara bir mesaj rica edeceğim 🙂

İlk başta dediğim gibi, bu geçirdiğimiz zamanda nezaketin, alçakgönüllülüğün, çalışkanlığın, merhametin, kardeşliğin sanki zayıflıkmış gibi, güçsüzlükmüş gibi lanse edilmesi pompalanmasına karşı ben herkesi bunlara davet ediyorum. Yani nezakete, sevgiye, saygıya, sevgiden çok saygıya belki. Zaten öyle olanlara da müthiş sevgi ve saygılarımı gönderiyorum buradan. Ay işte her şey çok mu kötü olacak, ne yapacağız, bu dünyada nasıl olacak bu iş, çocuklarımızı nasıl koruyacağız, hayvanları nasıl koruyacağız, kendimizi nasıl koruyacağız kaygılarına karşı da işte o “rağmen”, yani “birilerine rağmen” biz hâlâ buradayız, ölmedik, yaşıyoruz. Böyle güzel güzel, bütün bu sisli havayı ancak biz dağıtabiliriz diyerek umutlu bitirmek istiyorum. Benim de umuda çok ihtiyacım oluyor çünkü yani, bunları söyleyebilirim.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans